lev nikolayeviç tolstoy

entry359 galeri65
    205.
  1. 'sebepsiz bu dünyaya gelemezdim'
    o, benim arayışımı biliyor, çaresizliğimi ve savaşımı da
    görüyordu. "o var!" dedim kendi kendime ve bunu kabul
    etmem yetti. o anda yaşam içimde kıpırdandı ve ben varlığın
    imkânını, sevincini hissettim. ancak kısa bir an sonra,
    allah'ın varlığını kabullenmek düşüncesinden ona olan ilgiyi
    aramaya geçtim. karşımda yine üç değişik kılıkta kurtarıcı
    oğlunu bize gönderen yaratıcımız, allah vardı. bu dünyadan
    ve benden kopmuş olan allah, bir buz parçası gibi gözlerimin
    önünde eriyip gitti ve sonunda yine bir hiçlik kaldı. yaşam
    pınarının yine kuruduğunu hissettim. beni yine kuşku
    ve o kötü duygu sardı: kendimi öldürmekten başka çıkar yol
    olmadığı duygusu. fakat en kötüsü, bunu becerecek durumda
    olmadığımı hissediyor olmamdı.
    çok iyi hatırlıyorum, bahardı ve ormanda yalnızdım.
    ormanın sesine kulak vermiştim. dinliyor ve tek bir şeyi düşünüyordum.
    zaten son üç yılda hep o tek ve aynı şeyi düşünmüştüm.
    yine allah'ı arıyordum.

    "pekâlâ, allah yok!" dedim kendi kendime. benim hayal
    gücümün ürünü olmayıp da gerçek olan, yani hayatım gibi
    gerçek biri yok. yok böyle biri ve hiçbir şey, hiçbir mucize
    böyle bir şeyi ispatlayamaz. çünkü, mucizeler benim hayal
    gücümün ürünleri ve üstelik de mantığa aykırı. "ya benim
    aradığım yaratıcı kavramı? peki bu kavram nereden geliyor?"
    diye sordum kendi kendime. bu düşünceyle birlikte
    içimde yaşama sevinci dalgalanmaya başladı. çevremdeki
    her şey yaşam gücü ve anlam kazandı. fakat sevincim yine
    uzun sürmedi. akıl işlemeye devam ediyordu: bir yandan
    "allah tasavvuru allah değildir!" diyordum kendi kendime.
    sonra da "tasavvur, benim içimde cereyan eden bir şeydir.
    yaratıcı tasavvuru benim içimde uyandırıp uyandıramadığım
    bir şey. ben onsuz hayatın olmayacağı bir şeyi arıyorum."
    diyordum. şimdi içimdeki ve çevremdeki her şey yine
    ölüyordu ve ben yine kendimi öldürmek istiyordum.
    sonunda kendimi inceledim ve içimde neler oluyor diye
    kendime baktım. ölmeye ve dirilmeye dair yüzlerce olay hatırladım.
    gördüm ki, ben yalnızca allah'a inandığımda yaşıyordum.
    allah'ı düşünmem yetiyordu, o zaman hemen diriliyordum.
    o'nu unuttuğum, o'na inanmadığım zamanlarda
    ise, yaşam da yok oluyordu. yaşamın bu diriliş ve ölümleri
    neydi? allah'ın varlığına inancı kaybettiğimde, sanki yaşamla
    ilgili bağlarım da kopuyordu. allah'ı bulmak konusunda
    az da olsa umudum olmasa, yaşamıma çoktan son verirdim.
    fakat yaşıyordum. o'nu hissettiğim ve o'nu aradığım zaman
    yaşıyordum. öyleyse, o vardır. o, o'nsuz yaşanmayan
    şeydir. allah'ı bilmek ve yaşamak, bir ve aynı şeydir. allah
    yaşamdır. allah'ı arayarak yaşadığın takdirde, yaşam allah'sız
    olmaz."
    eskisinden çok daha güçlü bir şekilde içimdeki ve çevremdeki
    her şey ışıldadı ve bu ışık yaşantımda beni bir daha
    hiç terk etmedi. böylece intihardan kurtuldum, içimdeki bu
    değişimin ne zaman ve nasıl gerçekleştiğini dile getiremez-

    tolstoy
    dim. nasıl içimdeki yaşama gücü farkına varmadan yavaş
    yavaş yok olmuş ve yaşamanın imkânsızlığının, durgunluğunun
    ve intiharın gerekliliğin farkına varmışsam, aynı şekilde
    yaşama gücü yavaş yavaş içime geri dönmüştü. bana
    geri dönen bu yaşam gücü yeni değil, yaşamımın ilk günlerinde
    bana eşlik eden en eski güçtü. her bakımdan en eskiye,
    çocukluk ve gençlik yıllarımın görüşüne, yani beni meydana
    getiren ve benden bir şeyler isteyen iradeye inanmaya
    geri dönmüştüm. yaşamımın tek ve başlıca amacının daha
    iyi bir insan ve bir iradeyle büyük bir uyum içinde olmak olduğu
    düşüncesine dönmüştüm. bu iradenin ifadesini, benden
    saklı duran ve uzak bir geçmişte bütün insanlığı kendi
    düsturu hâline getiren şeyde bulacağım düşüncesine dönmüştüm.
    yani kısacası, allah'a inanmaya, ahlâkî bir mükemmelleşmeye
    ve yaşamın anlamını bahşeden geleneğe dönmüştüm.
    yalnız bir şey farklıydı: o zaman bütün bunları bilinçsizce
    kabulleniyordum; şimdi ise artık bu olmadan yaşayamayacağımın
    farkındaydım.
    başımdan geçenleri şöyle ifade edebilirim: ne zamandı
    bilmiyorum; neresi olduğunu bilmediğim bir sahilde beni bir
    kayığa oturttular ve sonra kayığı karşı kıyıya yönelttiler. kürekleri
    elime verip beni yalnız bıraktılar. küreklerle elimden
    geldiği kadar uğraştım ve ilerledim. ancak ben açıldıkça beni
    o bilmediğim yere götüren akıntı da şiddetleniyordu.
    ulaşmam gereken hedeften farkında olmadan uzaklaşıyordum.
    etrafımda benim gibi akıntıya kapılan bir çok kürekçinin
    olduğunu gördüm. bazıları durmadan kürek çekmeye
    devam ederken, bazıları küreklerini çoktan fırlatıp atmıştı.
    koca kayıklar, dev gibi gemiler insanlarla doluydu. bir kısmı
    akıntıya karşı çabalamaya devam ederken, bir kısmı kendini
    akıntıya bırakmıştı. ben de bir yandan ilerleyip bir yandan
    da akıntının aşağılarında kalan yolcuların ardından bakarken,
    bana gösterilen yönü unuttum. tam da akıntının ortasında,
    aşağı doğru giden kayık ve gemilerin kalabalığında

    yönümü iyice kaybettim. her yanımdan tayfalarının neşeli
    zafer çığlıkları attığı yelkenliler, gemiler ve kürekli kayıklar
    geçiyor, akıntının aşağılarına doğru giderlerken bana "başka
    bir yön yok!" diye sesleniyorlardı. ben de onlara inanıyordum
    ve onlarla birlikte ilerliyordum. böylece çok uzaklara
    yol aldım. öyle uzaklara gittim ki, ortasında yolumu şaşırdığım
    hızlı akıntıların gürültüsünden başka ses duyamaz oldum
    ve kayıkların orada nasıl parçalandığını gördüm. ve
    bütün bu gördüğüm, yaşadığım şeylerin dehşetinden olsa
    gerek, kendime geldim. uzun süre, bana ne olduğunu anlayamadım.
    önümde yalnızca koşar adım yaklaştığım ve
    korktuğum yok oluşu görüyor, hiçbir yerde kurtuluş göremiyordum.
    ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. o zaman geriye
    doğru baktım ve sayısız kayık gördüm. inatla, büyük bir
    savaş vererek akıntıyı geçiyorlardı. o anda kıyıyı, kürekleri
    ve yönümü hatırladım. geriye döndüm ve akıntıya ters yönde,
    kıyıya doğru kürek çekmeğe başladım.
    3 ...
  2. 204.
  3. 204.
  4. Bil ki; Yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma; Ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.
    1 ...
  5. 203.
  6. Yeni karma sıfatım.

    Tövbe tövbee. Yok muydu şöyle türk veya islam büyüklerinden birinin ismi?

    Misal egemen bağış, bülent arınç, uzun adam falan?

    Tolstoy neyy lan?!?!!
    2 ...
  7. 202.
  8. ''Herkes, insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de, hiç kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez.'' sözünün sahibi usta yazar.
    1 ...
  9. 201.
  10. 200.
  11. Her insan mutlu olamaz...
    çünkü; gereğinden fazla özler dünü, hakettiğinden fazla düşünür yarını ve hiç haketmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü... 
    ..her insan mutlu olamaz... 
    Çünkü; gereğinden fazla özler hayatından çıkanları hakettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri ve asla göremez yanıbaşındakileri...

    Başucunda tutulması gereken büyük rus yazar.
    6 ...
  12. 199.
  13. et yemeyerek peygamber olmaya çalışan ve bir ömür boyu karısıyla kavga eden o ak saçlı kont.
    1 ...
  14. 198.
  15. Ne istediğimi kendimde bilmiyordum ; hayattan korkuyordum , hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum , ama yine de hayattan birşeyler bekliyordum .
    Tolstoy - itiraflarım
    0 ...
  16. 197.
  17. '' Her zaman kalbimizden gelen ve doğru bulduğumuz sese uymalıyız, çünkü o ses hiçbir zaman yalan söylemez...''

    &feature=share

    ''Her şeyi, anladığım her şeyi, yalnızca sevdiğim için anlıyorum. Her şey ben sevdiğim için öyle, ben sevdiğim için var. Her şey yalnızca sevgiyle birleşiyor. ''

    &feature=share
    0 ...
  18. 196.
  19. hz. peygamberimiz -aleyhissalatü vesselam- hakkında bir kitapçık yayınlamış olan, çarlık rusyasında hadis derlemesi yayınlayarak tarihe geçmiş olan büyük adam.
    hüloooğcu yani. okumayın kardeşim. siz daha akıllısınız.
    0 ...
  20. 195.
  21. adına bakarsak, babasının adı nikola tolstoy olan yazar.

    (bkz: evet aklıma bu geldi)
    (bkz: hem de ilk gördüğümde)
    0 ...
  22. 194.
  23. "kont" ünvanına sahip müthiş yazar.
    0 ...
  24. 193.
  25. 186 yaşına girmiş efsane. hey gidi rus edebiyatı hey.
    0 ...
  26. 192.
  27. google sayesinde dogum gunu öğrenilen ve hatta yaptigi video ile onemli eserleri hatirlatilan, savas ve baris, anna karenina gibi dunya klasiklari arasina girmis romanlarin yaraticisi.

    benim icin dostoyevskiden sonra gelir, o ayri.
    2 ...
  28. 191.
  29. ateistlerin kafalarını her okunduğunda karıştıran yazar.
    1 ...
  30. 190.
  31. dünya klasiklerine adını yazdırmış yazar. google sayesinde doğum gününü hatırlamışızdır. teşekkürler google.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/684529/+
    2 ...
  32. 189.
  33. betimlemeyi iyi beceren moskof yazar.
    0 ...
  34. 188.
  35. görünen o ki sözlük yazarlarının pek ilgilenmediği yazar. sözlük yazarları okumak yerine yazmayı, dinlemek yerine konuşmayı tercih ederler. ayrıca adamın cinsel içerikli başlıklar kadar değer görmediği de aşikar.
    1 ...
  36. 187.
  37. bugün doğum günü olan rus yazar.
    0 ...
  38. 186.
  39. google doodle ile hatırladığımız üstat.

    iyi ki doğdun.
    0 ...
  40. 185.
  41. en sevdiğim karma derecem olmuştur efendim. süper lan!
    1 ...
  42. 184.
  43. diriliş adlı romanı yazan ölümsüz rus yazar. diriliş adlı şahane romanında vicdan azabını, eşitliği, sınıf farkını ve aşkı çok güzel bir şekilde işler.
    0 ...
  44. 183.
  45. 182.
  46. Gerçekçi edebiyatın en büyük temdilcilerinden biri olsa da bir diğer ünü ise filozof ve eğitimci oluşudur.
    Marksizm den etkilenerek bütün servetini köylülere dağıtmış ve son yıllarında büyük bir sefalet çekmiştir. Hatta evini bırakıp yollara düşmüştür.
    82 yaşında vefat eden ve edebiyatın temel taşlarından biri olan tolstoy hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışmıştır.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük