le fabuleux destin d amelie poulain

entry363 galeri73
    136.
  1. ---spoiler--

    bugün izlediğim, sanki sizi alıp masal dünyasına götüren, çok marjinal bir film. yapım komedi romantik türündeydi ve 2 saatlik bir süresi vardı. oysa ki ben daha kısa ve aksiyon korku türündeki filmlerden hoşlanıyordum. ama film amelie'nın hayat hikayesiyle, daha doğrusu çocukluğunun hikayesi ve ilişkisi olduğu insanların çok ilginç ve güzel betimlemeleriyle başladı. bunları ve amelie'nın muhteşem güzelliği ve bakışlarına j'y suis jamais allé müziği de eklenince film bana çok çekici gelmeye başladı. 2 saat su gibi aktı diyebilirim. gerçekten de bu film hayatımda izlediğim hiçbir filme benzemiyor. ilginç bir yanı var. marjinal bir film yani. bunda yapımın yanında audrey tautou'nun muhteşem oyunculuğu ve güzelliğinin de ona verdiği insanı kendisine çeken bakışlarının da etkisi çok büyük.
    amelie yalnız büyümüş bir kızdır. annesini kaybetmiştir. arkadaşı yoktur. hayatının çok iyi olmamasına rağmen çok iyi bir kızdır ve küçük şeylerle de mutlu olabilmektedir. elini mercimek çuvalının içine daldırmaktan, aziz martin kanalının üstünde taş sektirmekten hoşlanan bir kızdır. çekingendir ama çevresine yardım etmekten hoşlanan ve sanıyorum ki zorronun dişi versiyonu olmak isteyen biridir. çalıştığı cafe'de garsonluk ve çöptanlık yapmaktadır. bir gün fotoğraf kulübesinin orada kendisiyle benzer özellikleri olan biriyle karşılaşır. onun da çocukluğu yanlızlıkla geçmektedir. bir korku tünelinde ve erotik shop'da (amelie'nin devyarasal dildoları görünce yüzünde oluşan şaşkınlık bakışı beni yarmıştır) çalışmaktadır. amelie ona aşık olur ve birşekilde onun da sahibine vermek istediği bir albümü ninoya vermek ister. ama bunu daha masalsı yollarla yapar ve ona aşık olmasına rağmen karşısına çıkmaya cesaret edemez. başkalarının sorunlarını çözmelerine yardıma koşan amelie aşık olduğu adamla konuşmaya cesaret edememektedir. ama sonunda güzeller güzeli amelie ve erotic shop çalışanı olan nino arasındaki masalsı öykü mutlu sona erer.
    amelie karakteri beni en çok etkileyen film karakterlerinden biri olmuştur. kendisine "o nasıl gülümsemedir arkadaş?" diye sormak isterdim. o karakteri canlandıran audrey tautou hanımı da tebrik etmek lazım. sadece güzelliği için değil aynı güzelliğe sahip oyunculuğu ve mimikleri için de. eski sevgilisi çocukla sevişirkenki yüz ifadesi beni benden almıştır. heralde çoğu kızın yüzünde de benzer ifadeler oluşuyordur "ne yapıyoruz biz?" gibi.
    amelienin yanı sıra manavdaki ikili arasındaki ilişki de çok ilginçti("colignon, helaya kon. kıçında yok don, mezarda son").
    filmdeki bir çok sahne gerçekten etkileyiciydi. özellikle de filmin başındaki anlatımlar ve müzik harikaydı. zaten çoğu sahne özenle çekilmiş ve etkileyiciydi. mesela benim en çok güldüğüm sahnelerden biri de amelianın ninonun çalıştığı cafeye gelmesinin gecikmesi üzerine kafasına oluşturduğu ihtimallerinin ikincisi. izleyenler anlamıştır heralde. bu ikinci ihtimal 3 tane banka soyguncusunun ninoyu kaçırmasıyla başlayıp bizim müjde arlı arabesk filmindeki senaryoyu bile sollayacak (hatta benim annemin evhamlarını bile sollayabilir) birçok olay ve ülke üzerinden (ki bunların içerisinde istanbul da var) tacıkistana ve ninonun kafasında külahlı bir militan olmayı seçmesine kadar uzanan olaylar silsilesini aklına getirmesiydi ki bu sahne beni kopartmıştır. oyunculuklar da ayrıca şahaneydi. kesinlikle izleyin diyorum! izleyin ulan!

    --spoiler--

    "eğer duygulanırsa başkalarının hayatına burnunu sokmaya başlayacaktı, duygulanmazsa çok kötü"

    "tam şu anda kaç tane çift orgazm oluyor?"

    filmden bir kesit ;
    "nino, geç kaldı. amelie için bunun
    sadece iki açıklaması olabilirdi.
    birincisi: resmi bulamadı.
    ikincisi: birleştirmeye zamanı olmadı çünkü...
    ...3 azılı banka soyguncusu onu rehin aldı ve...
    polisler peşlerine düştü.
    kaçmayı başardılar ama
    bir kaza geçirdiler.
    kendine geldiği zaman
    ...hafızasını kaybetmişti.
    bir kamyon şoförü onu aldı.
    kaçak olduğunu düşündüğü için onu
    istanbul'a giden bir trene attı.
    rus füze başlığı çalmak isteyen...
    ...afganlara katılmak zorunda kaldı.
    ama kamyonları tacikistan
    sınırında uçurumdan yuvarlandı.
    tek kurtulan oydu ve bir dağ köyüne
    yerleşip mücahit bir militan oldu.
    amelie üzülmemeye karar verdi çünkü...
    ...kafasında aptal bir şapkayla oturup
    bütün gün lahana yiyen birini istemiyordu."
    3 ...
  2. 135.
  3. tümüyle sizi kendine bağlayabilecek bir film
    0 ...
  4. 134.
  5. tahminimce salak bir kızın başrolünü oynadığı filmdir. izledim sevdim. ben de salak oluyorum anlaşılan.
    1 ...
  6. 133.
  7. film sıkıcı değildir fakat bi süreden sonra kusar gibi fransızca konuşmaları filmin zevkini alt üst eder.
    1 ...
  8. 132.
  9. hayatın anlamını yıllarca aramış bir kişiye sinemadan gelen cevaptır bu film. öyle güzeldir, insanın içini ısıtır. karnı ağrıyana kadar şeker yiyen ama yine de yemeden duramayan bir çocuk gibi yapar sizi. izler, izler ve yine izlersiniz.
    1 ...
  10. 131.
  11. müziklerini yann tiersen'in yaptığı enfes film.inanın film soundtrackini dinlediğinizde kendinizi bambaşka dünyalarda bulacaksınız. (bkz: yann tiersen)
    0 ...
  12. 130.
  13. yann tiersen'in elinden çıkan muhteşem bir soundtracke sahip film.
    (bkz: sur le fil)
    (bkz: le moulin)
    (bkz: comptine d'un autre ete)
    4 ...
  14. 129.
  15. konusu kadar renklerinin, kostümlerinin, dekorunun, repliğindeki detayların ve soundtracklerininde enfes olduğu filmdir.
    1 ...
  16. 128.
  17. Değişik bir fransız filmidir. Kiminin bu nasıl film dediği kimin ise izlediği andan itibaren hayatının filmi olan bir filmdir, Şahsen benim hayatımın en iyi filmi
    2 ...
  18. 127.
  19. 126.
  20. bir sevgi kelebeğini anlatan tatlı ve hoş bir filmdir. baş karakter de filmde aşkını bulmaktadır.

    (bkz: ne güzel)
    1 ...
  21. 125.
  22. amélie , o kadar uğraştan sonra tekbaşına mutfaktadır. pasta ya da kek yapmaktadır * . yalnız sanırım kabartma tozu eksiktir. ağlamaya başlar. hayal eder: sevgilisi olacak çocuğun bi koşu bakkala gidip kabartma tozu aldığını..
    işte bu sahnesi, benim sicim sicim gözyaşı dökmeme sebep olmuş filmdir.
    7 ...
  23. 124.
  24. Müzikleriyle izleyen kesimin %80 ini "yaşama sevinci"yle doldurmayı başarabilmiş,her izlendiğinde farklı bakış açısına sahip olunmasını sağlayan,başrolünü Audrey Tautou'nun canlandırdığı gerçekten güzel bir yapım.
    1 ...
  25. 123.
  26. hani jelibon, bonibon olur yersiniz, ağzına bir tad gelir he o tarz işte bu film.

    film öncesi gergindim, film sonrası böyle yüzümde anlamlandıramadığım tebessümler oluştu. ilaç gibi. sokağa çıkıp böyle ya$lı teyzeleri, amcaları kar$ıdan kar$ıya geçirip, şuradan teyze, tamam görü$ürüz diyesim geldi. audrey tautou zaten a$mı$tı gözümde, şimdi kendisi ar$lardadır. bir ba$kası oynasaydı aynı zevki veremeyebilirdi...

    jeunet, izleyiciyi atmosferine iyi sokuyor. her izleyişinizde, farklı bir noktayı yakalıyorsunuz. bir pay it forward, forrest gump gibin. amelie'nin balığının intihar etmesi, suda taş sektirmesi, madeleine'e 40 yıl gecikmeli mektup göndermeye çalışması, dominique bredoteau için o oyuncak kutusunu göndermesi, manava kendince ceza vermesi (hatta sabahın köründe onu dükkana göndermeyi ba$armı$tır), amelie'nin su gibi eriyip akması da harikadır...

    lady di'nin cenazesinde kendisiyi görüyor falan. her karakterin (tütün standına bakan matmazel, oraya gelip kar$ısına dikilen elindeki kayıt cihanızını bırakmayan adam, defalarca reddedilen yazar, kafenin sahibi, manav, çırağı lucien, kristal adam vs vs) sonra hayatta küçük şeylerden mutluluk duymaya ba$lıyor. duyguların geçişi gayet iyiydi. renk olarak kırmızı ve yeşil renkler ağırlıklı olarak. çekiciliği, etkileyeciliği arttırıyor. şehir zaten kendi halinde sakin. böyle bir durultuyor film...

    mümkün mertebe dublajlı izlememeye özen gösteriniz. yann tiersen konusuna hiç girmiyorum. (level atlamı$) küçük noktaları görebileceğiniz bir filmdir. jean-pierre jeunet'nin yanağından öpüyorum böyle bir film çektiği için...

    izleyiniz, izlettiriniz...

    fin *
    4 ...
  27. 122.
  28. insanın kafası bozuk olduğunda izlemesi gereken filmlerden biri. bir anda enerjiniz, hayata bakış açınız falan ne varsa değişiyor, tabi biri gelip bütün dengenizi bozana kadar.*
    1 ...
  29. 121.
  30. başrolünde Audrey Tautounun oynadığı, Türkiyedeki adıyla Amélie(asıl adı Amélie Polain'in Masalsı Kaderi)olan romantik komedi tarzında film. En hoşuma giden filmdi(özelikle Amélienin kanalda taş sektirme sahnesi)filmin müziğide oldukça başarılıdır ve son olarak Amelie sokakta yeni bir volksvagen beetle'ın önünden geçtiği sahneye dikkat filmde geçen dönemle uyumsuz.
    2 ...
  31. 120.
  32. müzikleriyle, gerçekten hala yaşadıklarına inandığım dünyanın insanlarını anlatan bir film. mutluluk enjekte eder. küçük ve önemli şeylerin dayanılmaz hafifliğini anlatır.
    1 ...
  33. 119.
  34. --spoiler--

    istanbul'da afgan militanlarla karşılaşabileceğiniz film.

    --spoiler--
    2 ...
  35. 118.
  36. canın sıkıldığında, mutlu olmak için izlenmesi gereken film. yada sadece soundtrack ini dinle. o da muhteşemdir. kendini tebessüm ederken, gülümserken, yada sırıtırken bulabilirsin. her ruh halinde izlenilebilir muhteşem film.

    (bkz: yann tiersen)
    1 ...
  37. 117.
  38. günlerce izlense o müzik yeter dedirtir insana.
    5 ...
  39. 116.
  40. 115.
  41. audrey tautou'nun kaşıklı fotoğrafı için izlediğim ve ondan başka kimsenin o rol için aynı tadı vermeyeceğini düşündüğüm mükemmel film.

    adrey tautou'nun kaşıklı fotoğrafı için bkz : http://bit.ly/7om3um
    1 ...
  42. 114.
  43. izleyebilme şerefine henüz erişebildiğim fransız sinemasının en nadide eserlerinden biri olan, her arşivi süslemesi gereken, insanı fransızcaya ve audrey tautouya aşık eden detayların filmidir... basit şeylerden mutlu olabilmeyi, farklı dünyaları tek çatıdan görebilmeyi ve yaşamayı anlatabilmiş, buram buram çocuksu bir masumluk kokmakta olan bu eserin soundtrackleri de film kadar insanı etkilemeyi başarmıştır...

    ayrıca filmi izledikten sonra, izlemesi için dvd sini verdiğim bir arkadaşın 2 saatlik koskoca filmi izlemesinin ardından yaptığı ilk yorum 'bir sahnede istanbul geçiyo lan...' olunca hayal kırıklığına uğramama, ve acaba ben mi zevksizim diye düşünmeme sebep olmuştur... neyse ki filmi izleyip beğenenlere bakılırsa, beğenmeyen* insanlar yalnızca ufak bir azınlık oluşturmaktadırlar...
    1 ...
  44. 113.
  45. Samimi, şirin bir o kadar da nitelikli yapısıyla Fransız Sineması'nın keyifli seyirliklerinden biri. şiirsel tadıyla derin bir iz bırakıyordu 2000'li yılların başında bu film. Zaman akıp gidiyor, fakat filmin gündemdeliği ve etkisi azalmıyordu. Naturalliği ve akıcılığıyla filmi izlerken zamanın nasıl geçtiğini algılayamıyorduk, artık mutluluğun keşfinin peşindeydik.
    Küçük şeylerden çıkarılan anlamlı mutluluklardı hayatı farklılaştıran. Ayrıntıları atlamamak, renkli bir dünya oluşturmak hüzünlü satırların marjinal anlarında. Sürrealizm yüklü kitabın sayfalarını çevirirken derin düşünceler içerisinde buluyoruz kendimizi. Sempatikliğiyle tatlı düşler kurduruyordu Amelie bize. Aklıma keyife keyif katan yolculuk anlarının gizemliliği geliyordu. Şu ışıkları yanan evde neler olup bitiyor acaba diye düşünmek gülümsetiyordu beni. Bu evde gerginlik hat safhada; şu evde sevişen çiftler var, romantik anları perçinliyorlar. O evde din bilim kavramları üzerine esaslı bir sohbet almış yürümüş, sonuçsuzluğa doğru yelken açarak. Diğerinde Vivaldi'nin Dört Mevsimi eşliğinde uykuyla uyanıklık arasında gidip geliyor küçük kız maviliklerin sonsuzluğunda... Bir diğer evde ''hayat pahalılığı'' masaya yatırılmış, üzerine serenatlar veriliyor; konu kısa süre içerisinde ''Ne olacak bu memleketin hali?'' sendromuyla kilitleniyor. Ötekisinde ise Amelie seyrediliyor sevgiliyle çikolata yenerek. Değişik hayatlar ilginç dünyalar sunuyordu izleyicilere. Biz ise dışarıda gözlemci rolünü üstlenmiş, umarsızca düşlerin büyüsüne kapılmıştık. Hayal gücümüzün götürdüğü yere gidiyorduk usul usul. Hayatın renkliliğinin Amelie'nin de anımsattığı gibi insanın kendisine bağlı olduğunu bilerek...
    Derin düşlerde gezinen ötekilere mutluluğu sunuyordu Amelie. Sessiz lakin manidar, şirin, gizemli, sıradışı bir portre gibi...
    10 üzerinden 8!
    2 ...
  46. 112.
  47. bir yazar arkadaşımın tavsiyesi üzerine izlediğim çok güzel bir film. film kendi dünyasında yaşayan bir kızın yaşamını konu alır. sonu gerçekten hafızalara ve yüreklere kazınır cinsten.

    --spoiler--
    nino bir şekilde amelié'nin evini bulur ve kapıyı çalar. amelié kapıyı açmaz; nino'ysa amelié'nin içerde olduğunu farkedip cebinden çıkardığı kağıda "geri döneceğim" yazarak, kağıdı kapının altından sokar. amelié pencereden nino'nun bir dükkana girdiğini görür. bu sırada telefon çalar. "odanıza gidin bayan poulain!" amelié odasına gider ve televizyonu açarak kendisi için hazıralanan videoyu izler. ve bu video sayesinde şansını kaçırmaması gerektiğini anlar, pekiştirir. amelié evden çıkmak için hışımla kapıyı açar ve karşısında nino vardır. nino tam konuşmaya yeltenir ki amelié susturur onu. gözlerine bakar, evine alır. nino'nun dudağının başladığı yerden, boynundan ve göz kapağından öper. "sıra sende" dercesine dudağını gösterir. aynı şekilde nino da öper. ve sonrası anlatılamayacak şeylerdir zaten, yaşanması gerekir.
    --spoiler--

    ayrıca son sahnedeki kedi de acayip tatlıydı ya. *
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük