Müzikleriyle izleyen kesimin %80 ini "yaşama sevinci"yle doldurmayı başarabilmiş,her izlendiğinde farklı bakış açısına sahip olunmasını sağlayan,başrolünü Audrey Tautou'nun canlandırdığı gerçekten güzel bir yapım.
amélie , o kadar uğraştan sonra tekbaşına mutfaktadır. pasta ya da kek yapmaktadır * . yalnız sanırım kabartma tozu eksiktir. ağlamaya başlar. hayal eder: sevgilisi olacak çocuğun bi koşu bakkala gidip kabartma tozu aldığını..
işte bu sahnesi, benim sicim sicim gözyaşı dökmeme sebep olmuş filmdir.
Değişik bir fransız filmidir. Kiminin bu nasıl film dediği kimin ise izlediği andan itibaren hayatının filmi olan bir filmdir, Şahsen benim hayatımın en iyi filmi
hayatın anlamını yıllarca aramış bir kişiye sinemadan gelen cevaptır bu film. öyle güzeldir, insanın içini ısıtır. karnı ağrıyana kadar şeker yiyen ama yine de yemeden duramayan bir çocuk gibi yapar sizi. izler, izler ve yine izlersiniz.
bugün izlediğim, sanki sizi alıp masal dünyasına götüren, çok marjinal bir film. yapım komedi romantik türündeydi ve 2 saatlik bir süresi vardı. oysa ki ben daha kısa ve aksiyon korku türündeki filmlerden hoşlanıyordum. ama film amelie'nın hayat hikayesiyle, daha doğrusu çocukluğunun hikayesi ve ilişkisi olduğu insanların çok ilginç ve güzel betimlemeleriyle başladı. bunları ve amelie'nın muhteşem güzelliği ve bakışlarına j'y suis jamais allé müziği de eklenince film bana çok çekici gelmeye başladı. 2 saat su gibi aktı diyebilirim. gerçekten de bu film hayatımda izlediğim hiçbir filme benzemiyor. ilginç bir yanı var. marjinal bir film yani. bunda yapımın yanında audrey tautou'nun muhteşem oyunculuğu ve güzelliğinin de ona verdiği insanı kendisine çeken bakışlarının da etkisi çok büyük.
amelie yalnız büyümüş bir kızdır. annesini kaybetmiştir. arkadaşı yoktur. hayatının çok iyi olmamasına rağmen çok iyi bir kızdır ve küçük şeylerle de mutlu olabilmektedir. elini mercimek çuvalının içine daldırmaktan, aziz martin kanalının üstünde taş sektirmekten hoşlanan bir kızdır. çekingendir ama çevresine yardım etmekten hoşlanan ve sanıyorum ki zorronun dişi versiyonu olmak isteyen biridir. çalıştığı cafe'de garsonluk ve çöptanlık yapmaktadır. bir gün fotoğraf kulübesinin orada kendisiyle benzer özellikleri olan biriyle karşılaşır. onun da çocukluğu yanlızlıkla geçmektedir. bir korku tünelinde ve erotik shop'da (amelie'nin devyarasal dildoları görünce yüzünde oluşan şaşkınlık bakışı beni yarmıştır) çalışmaktadır. amelie ona aşık olur ve birşekilde onun da sahibine vermek istediği bir albümü ninoya vermek ister. ama bunu daha masalsı yollarla yapar ve ona aşık olmasına rağmen karşısına çıkmaya cesaret edemez. başkalarının sorunlarını çözmelerine yardıma koşan amelie aşık olduğu adamla konuşmaya cesaret edememektedir. ama sonunda güzeller güzeli amelie ve erotic shop çalışanı olan nino arasındaki masalsı öykü mutlu sona erer.
amelie karakteri beni en çok etkileyen film karakterlerinden biri olmuştur. kendisine "o nasıl gülümsemedir arkadaş?" diye sormak isterdim. o karakteri canlandıran audrey tautou hanımı da tebrik etmek lazım. sadece güzelliği için değil aynı güzelliğe sahip oyunculuğu ve mimikleri için de. eski sevgilisi çocukla sevişirkenki yüz ifadesi beni benden almıştır. heralde çoğu kızın yüzünde de benzer ifadeler oluşuyordur "ne yapıyoruz biz?" gibi.
amelienin yanı sıra manavdaki ikili arasındaki ilişki de çok ilginçti("colignon, helaya kon. kıçında yok don, mezarda son").
filmdeki bir çok sahne gerçekten etkileyiciydi. özellikle de filmin başındaki anlatımlar ve müzik harikaydı. zaten çoğu sahne özenle çekilmiş ve etkileyiciydi. mesela benim en çok güldüğüm sahnelerden biri de amelianın ninonun çalıştığı cafeye gelmesinin gecikmesi üzerine kafasına oluşturduğu ihtimallerinin ikincisi. izleyenler anlamıştır heralde. bu ikinci ihtimal 3 tane banka soyguncusunun ninoyu kaçırmasıyla başlayıp bizim müjde arlı arabesk filmindeki senaryoyu bile sollayacak (hatta benim annemin evhamlarını bile sollayabilir) birçok olay ve ülke üzerinden (ki bunların içerisinde istanbul da var) tacıkistana ve ninonun kafasında külahlı bir militan olmayı seçmesine kadar uzanan olaylar silsilesini aklına getirmesiydi ki bu sahne beni kopartmıştır. oyunculuklar da ayrıca şahaneydi. kesinlikle izleyin diyorum! izleyin ulan!
--spoiler--
"eğer duygulanırsa başkalarının hayatına burnunu sokmaya başlayacaktı, duygulanmazsa çok kötü"
"tam şu anda kaç tane çift orgazm oluyor?"
filmden bir kesit ;
"nino, geç kaldı. amelie için bunun
sadece iki açıklaması olabilirdi.
birincisi: resmi bulamadı.
ikincisi: birleştirmeye zamanı olmadı çünkü...
...3 azılı banka soyguncusu onu rehin aldı ve...
polisler peşlerine düştü.
kaçmayı başardılar ama
bir kaza geçirdiler.
kendine geldiği zaman
...hafızasını kaybetmişti.
bir kamyon şoförü onu aldı.
kaçak olduğunu düşündüğü için onu
istanbul'a giden bir trene attı.
rus füze başlığı çalmak isteyen...
...afganlara katılmak zorunda kaldı.
ama kamyonları tacikistan
sınırında uçurumdan yuvarlandı.
tek kurtulan oydu ve bir dağ köyüne
yerleşip mücahit bir militan oldu.
amelie üzülmemeye karar verdi çünkü...
...kafasında aptal bir şapkayla oturup
bütün gün lahana yiyen birini istemiyordu."
"en sevdiğin film n'ola ki?" sualine yanıt olarak amelie filmini yanıtsayacak bir arkadaş ile oturup eni konu, amelie filmini izleyebilmemi sağlayacak yek sebep o arkadaşın amelie gibi gülebilmesi olabilirdi heralde. güldü. yenildim. izledik. üzerine bir de "beni kategorize etme" tadlı türküyü dinledik. güldüm, kendime. "hayat garip" dedim sonra "şezlonglar filan..."
izleme fırsatını yeni bulduğum film. Hayatım boyunca bu kadar neşeli ve romantik bir film izlememiştim. Audrey Tautou'nun mükemmel mimiklerinin vermiş olduğu seyir keyfi mükemmel,ama filmin sonundaki romantik sahne filmi dahada mükemmel kılıyor. mutlaka izlenilmeli.
sabırla izlenilip finalinde nefret edilen filmler sıralamasında ilk sıraya konulmuş filmdir. rezalet ötesi iğrenç, sinemaya küfür niteliğinde bir filmdir.
sabırla izlenilip finalinde nefret edilen filmler sıralamasında ilk sıraya konulmuş filmdir. rezalet ötesi iğrenç, sinemaya küfür niteliğinde bir filmdir.
kesinlikle izlenilmesi gereken film. audrey tautou ve amelie' nin bir bedende buluşması ancak bu kadar mümkün olabilirdi. harici bi isim düşünemiyorum. jean pierre jeunet harikalar yaratmış; ayrıca bir nevi yeşil ve kırmızının aşkı doğmuştur bu filmle. film, hayata dair basit ayrıntılara dikkat çekmiş ve bunda başarılı olmuştur. amelie' nin gözünden etrafında gelişen olayları izlerken "kötü ettiğini bulur; iyiyse her zaman ödüllendirilecektir" kanısını içinize işlemiş bir şekilde bulacağınızı düşünüyorum.
Yann Tiersen sayesinde müziklerine bayıldığım, aynı zamanda baş kahramanının hayatı gibi bir hayatım olsun dediğim bir filmdir. kesinlikle arşivde bulunmalıdır.