orhan pamuk'un eseri.
--spoiler--
hiç tanımadığım bir kadının hayallerine kapıldığım için değildi utancım: bu hayallerin saflığı ve ilkelliği yüzündendi: şimdiden onunla evlendiğimizi onunla seviştiğimizi bir evde mutlu olduğumuzu hayal ediyordum. evinin kapısındayken gördüğüm hızlı haraketleri, küçük elleri, uzun boyu, yuvarlak dudakları ve yüzündeki şefkatli ve kederli ifade hep aklıma geliyordu en çok gülerken yüzünde beliren alaycı ifade beni etkilemişti. bu hayaller kafamda yaban çiçekleri gibi durmadan açıyordu. bazen de birlikte kitap okuyup sonra öpüşüp seviştiğimiz geliyordu gözümün önüne..
--spoiler--
insan ismine bakınca çok çarpıcı, marjinal bir kadın hikayesi bekliyor. gerçi hikaye çarpıcı. içinde toplumun "ahlaki" değerlerine uymayan olaylar konu edilmiş. roman bir baba oğlun, aynı kadınla, farklı zaman dilimlerinde, birbirlerinden habersiz beraber olmasını, roman karakterlerinin çok sevdiği efsanelere benzeyen hayatlarını, değişen istanbul' u, bir çocukluk hatasının bir hayatı nasıl mahvedebileceğini anlatıyor. ilginç kurgulanmış bir roman. tavsiye ederim.
o zamanlar ‘ben, beni kimse görmediği zaman en çok kendim oluyorum.’ diye düşünürdüm. yeni keşfediyorum bu düşünceyi. kimse sizi gözlemiyorsa, içinizdeki gizli ikinci kişi dışarı çıkıp dilediği şeyleri yapabilir.
Pek bir kalite bulamadım bu kitapta, Orhan Pamuk'un kar, benim adım kırmızı gibi kitaplarına göre bence vasat kitabıdır, yinede bu kitap sayesinde kral oedipus ve elektra kitaplarını okumuştum.
Bence harika bir kitaptı, sonu pek şaşırtmadı, yarım kalmış da hala üstüne bir sürü şey söylenir gibi bırakılmış ama zaten kitabın giriş ve gelişme kısmında yeterince şaşırtıcı şeyler vardı. Fırsatınız olursa kesinlikle okuyun.
Yaklaşık ilk 30-40 sayfası gereksiz ayrıntılarla dolu olduğundan biraz sıkılmaya sebebiyet veren kitap.
Ama o kırk sayfayı atladıktan sonra olay örgüsü gayet iyi olan akıcı bir kitaba dönüşüyor.
Tabii Masumiyet Müzesi gibi müthiş bir kitap yazan yazar için bu eserin bir miktar basit kalmış olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle söylemeliyim ki “kara kitap” romanından sonra üslubu oldukça basit geldi fakat bu tarz basit üslupları severim. Bu basitliğin sebebi de kitabın sonunda az çok mantıklı bir sebebe oturtulmuş.
Alt yapısında iki önemli antik hikâye barındırıyor ki roman esasen bu iki hikâyenin modern bir uyarlaması. Tek eleştirim romanın sonlarındaki üst düzeye ulaşan gerilimin sonucu erken bir şekilde okuyucuya duyuruluyor. Bu hem kurguyu hem de inandırıcılığı zedeliyor. Onun dışında her şey yerli yerinde.
Netice olarak masalsı- mistik havası, aşk Çeşnisi, Yeşilçam tadındaki anlatımıyla enteresan bir anlatı olmuş.
Cem, 1980 yılında istanbul'da annesi ile yaşayan bir lise öğrencisidir. Cem annesi ile daha samimidir, babasına ise biraz uzaktır. Cem'in babası eczacıdır ve Cem her gün babasına öğle yemeği götürmektedir. Cem'in annesi bir gün Cem'e babasının bir daha gelmeyeceğini söyler, buna içerleyen Cem, maddi sıkıntı çekmemek ve üniversite hayalleri için gerekli gördüğü dershaneye gidebilmek için iş aramaya başlar. Cem ilk olarak bir kitabevinde çalışmaya başlamıştır, ardından tavsiye üzerine kuyuculuk işinde çalışmaya başlar.
Romanın diğer kahramanlarından Hayri Bey yeni bir tekstil fabrikası kurmak ister fakat tekstil fabrikası için alanda sondaj çalışması yapılması gerekir. O dönemlerde makineli sondaj çalışmaları olmadığından dönemin önde gelen kuyucularından Mahmut Usta'ya alanda su arama işini verir. Mahmut Usta yanında Cem ve Ali ile sondaj çalışmalarına başlar. Kısa bir zaman zarfında ustasına alışan Cem, ustasına büyük bir sevgi besleyip babası gibi görmektedir. Tekstil fabrikasının kurulacağı alandaki su arama çalışmaları gereğinden uzun sürmüştür ve bu çalışma günlerinde Cem kırmızı saçlı bir kadınla karşılaşmış ve ona âşık olmuştur. Her gün kırmızı saçlı kadını görmeye çalışan Cem kısa bir süre sonra bu kadının tiyatrocu ve evli olduğunu öğrenmiştir. Cem ile Kırmızı Saçlı Kadın; kadının kocasının evde olmadığı bir gün karşılaşmışlar ve birlikte olmuşlardır. Bu sıralarda kuyucu Mahmut Usta'nın çırağı Ali ise işi bırakmıştır. Cem, Kırmızı Saçlı Kadın ile birlikte olduktan bir gün sonra ustasıyla çalışırken; ustasının kafasına yirmi metre yükseklikten bir kova düşmüştür. Cem ustasını kurtaramayacağını düşünür, sonraları ise şehri terk etmiştir.
Yıllar sonra başarılı bir müteahhit olan Cem, bir iş için Öngeren'e gitmesi gerekir. Belirli bir zamandan sonra Cem, Enver adında bir oğlu olduğunu öğrenir. Enver, Cem'in Kırmızı Saçlı Kadın'la olan ilişkisinden olan çocuğudur. Enver babasınına kendisini farklı biri olarak tanıtır ve bir süre sonra ikili arasında çıkan kavgada Enver babasını öldürüp cezaevine girer