Karşı kutupta gerçekleşen gemicik,43 bin dolarlık saat muhabbetlerini bilip hiç tasvip etmemekle birlikte, memur babanın memur emeklisi oğlu, emekçi dostu, halkçıyım vs. şeklindeki söylemlerde bulunan bir adama pek te yakışmadığını düşündüğüm bir durumdur.*
ülkede siyasetin ne kadar içler acısı duruma düştüğünü gösteren durumdur, siyaset falan da değil bu, bildiğin kıraathane muhabbeti, daha fazlası değil. aslında bu başlıkta geçen şeyin tartışılması bile komik geliyor ya bana neyse, benim utancım değil, devletin sözde büyükleri olacak şahısların utancı. şimdi evvela bu gömleğin fiyatı 495 lira falan değildir, inanmayan beymen'e uğrayabilir, iddiayı ortaya atan arkadaşı iyi yolmuşlar, beğendiyse kendisi alabilir o fiyata. gelelim asıl mevzuya;
şimdi kılıçdaroğlu "halktan biriyim" demiş ya, vay efendim nasıl giyermiş böyle pahalı şeyler. o pahalı dediğiniz gömlekten çok daha pahalılarını bugün sokakta ciks, tiki diye tabir edilen üç kuruşluk oğlanlar, kızlar giyiyor. iktidar adayı bir partinin genel başkanının giymesi midir rahatsızlık veren? sosyete pazarından giyinip, sokakta mı yatmalıydı kemal kılıçdaroğlu? hatta bence çöp kutuları yanında uyurken resimleri olmalıydı yeni promosyon afişlerinde. ne de büyük bir açık(!) yakalamışsın, aferin tosunuma. bunu belki de 10 bin kişi dillendirdi bugün ama dayanılmaz bir hal aldı memleketin siyasetinde bu kalite yoksunluğu, çiğlik.
ismi lazım değil, bir mümtaz şahıs var bu memlekette, temiz bir jaguar x type fiyatına saat takarken nedir bu saçma salak saldırı? saatten başlar, louis vuitton marka kelle bezinden devam eder, kanyon'daki harvey nichols büfesinden sağa sapar, fettah tamince'lere kadar dümdüz gider, yazmaya gerek yok hepsini. yüzsüzlüğün, halkı ayakta sikmenin haddi hesabı yokken bu kadar komik durumlara düşmek de nedir? arkadaş adam gibi siyaset yapın canımı yiyin, bu kadar mı acınası hale düştünüz? hala bu sikkopat iddiaları savunanlar var, hem de burada yazıyorlar, bunlara da bol bol oksijen diliyorum. uygun tüpler var piyasada, her gün alsınlar, alt yollardan...
benim derdim, gandi kemal falan değil, bu memleketin insanı sıçmış, ölmüş de ağlayanı yok. olayın ele alınması gereken kısmı bu, kutuplaşacağım derken beyinleri yolda bırakmışlar da haberleri yok.
tayyibin donu victoria's secretmış. yok efendim kılıçdaroğlunun gömleği şu markaymış. artık bazı şeyleri milletçe anlayıp büyük resmi görmeliyiz. abd, japonya, çin, rusya, iran vb. ülkeler uzayı keşfe çıktı. yeni projeleri dünya ile bağlantılı bile değil. zavallı, cahil ve sefil halkım yöneticilerin birbirlerini yemesi, koltuk sevdası, iktidar mücadelesi ile milyonları yanlış yere sürüklüyor ve gidişata "hele bi durun ağalar" diyebilecek birisi çıkmıyor, çıkamıyor. uzun lafın kısası, artık akıllanma zamanı. zaman geçiyor.
havuzlu villalarda krallar gibi yaşayanların, binlerce dolarlık yüzük, eşarp takanların, saraylarda düğünler yapanların hoşuna gitmemiştir. korkudan nereye saracağını bilmeyenler şimdide adamın gömleğine takmışlardır. bakalım seçimlere kadar bu korku onlara daha ne saçmalıklar yaptıracak...
normal biri söylerse kendince haklı olabilir ancak eşinin eşarbı bile bol sıfırlı olan bir başbakan varken akp'lilerin bunu gündeme getirmesine affedersiniz kaba etiyle gülerler.
iyi de bu neden bizi ilgilendirsin ki? valla bu sozluk enteresan bir yer.
ama az once seyrettigim haberde, boyle bir markanin varligindan haberi olmadigini soyluyor. e tabi 500 lira, bir gomlek icin cok cuz'i bir ucret.
ben gomlegin ucretine degil de, oyle bir marka varmis, ogrenmis olduk demesine sasirdim ya hu!
bir şey ifade etmeyen durum. adam milletvekili pazardan alıp giyecek değil ya abisi. bir milletvekilinin kaliteli bir şeyler giymesinden daha normal bir durum olamaz.
zaman gazetesi yılın hatta yüzyılın habercilik başarısını yakalamıştır. ispat olunmuştur ki, adamın tek suçu pahalı gömlek giymesidir. yolsuzluklara karışmamıştır, dolandırıcılık kalpazanlık yapmamıştır. sadece pahalı gömlek giymektedir. helal para bile olsa pahalı gömlek giymektedir. dolandırıcı olsun, çakal olsun ama ucuz gömlek giysin. istediğim siyasetçi budur, demiştir zaman.
bana:
"temiz gömlek
giymek
düşmanıdır," diyenler
varsa eğer,
muazzam hocamın resmine baksın.
ustalarımın ustası marks'ın
ceketi rehindeydi,
bir övün yemek yerdi dört günde.
dalgalanırdı fakat
heybetli sakalı:
bembeyaz
tertemiz
kolalı
bir gömleğin üstünde..
ütülü pantolana idam hükmü kim verdi?
tosunlar,
şu bizim tarihi de mek parmak okusunlar:
1848'de kurşunlar
demir bir tarak gibi geçerken başından,
halis ingiliz kumaşından
halis ingiliz modasıyla
ütülü mum gibi bir pantolon giyerdi
-alanglez-
insanların en büyüğü engels...
vladimir iliç ulyanof lenin
ateşten bir dev gibi çıktığı zaman
barikata,
yakalığı da vardı
kıravatı da..
bana gelince:
ben ki, herhangi bir proleter şairiyim,
marksisto-leninist şuur,
30 kilo kemik
7 litre kan,
bir iki kilometre kadar,
damar,
adale, et, sinir ve deriyim;
ne kafamın dışındaki kasket
içindekine delalet
eder,
ne de biricik fötrüm beni
geçmekte olan geçmişe alet
eder....
buna rağmen
ben:
haftada altı gün kasketliysem eğer,
haftada bir gün
sevgilimle seyrana giderken
biricik fötrümü
tertemiz
giymek içindir bu...
fakat
neden benim iki fötrüm yok?
ne dersin üstat?
tembel miyim?
hayır!
günde 12 saat
sayfa bağlamak,
ayakta dikilip
anası ağlamak
sapına kadar çalışmaktır..
kapkara cahil miyiz?
hayır!
mesela:
"sat-sin" bey kadar cahilü cühela
olmasam gerek....
budala mıyım?
eh,
pek
değil..
belki biraz derbederim..
lakin hep
asıl sebep:
proleterim,
be birader,
proleter!!..
ve benim iki fötrüm,
iki milyon fötrüm, ancak
her
proleter
gibi,
borsalino-habik-mosan-mançister
tezgahlarının sahibi
olursam-olursak-olacak!...
ve ilaaaaaaa,
laaaaaaa!!!!!!!....
haber üzerine rte koşarak gidip 1500 liralık gömleğini değiştirip ceket altında atletle dolaşmıştır. cep telefonundan attığı mesaj şu şekildedir, "emine koş bana pazardan en ucuzundan gömlek tişört filan topla dükkanın önüne getir"