küçümseme
nasıl ki spor yaptıktan sonra kas ağrısı kaçınılmazsa, insanlarla sosyalleşince de küçümsenmeye maruz kalmak bazen kaçınılmaz oluyor. herkes kendini ana karakter sanıyor malum. genellikle bu küçümsemenin arkasında kıskançlık yatıyor. kimisi boyunuzu kıskanır, kimisi maddi durumunuzu; kimisi karakterinizdeki iyiliği, samimiyeti, hatta dürüstlüğü… kıskanacak bir şey bulmakta ustadır bazı insanlar.
çünkü herkesin bir eksik tarafı, bir kusuru mutlaka vardır. ve ne gariptir ki, küçümsedikleri şeyler genellikle çok basit, sudan sebepler olur. artık bu tür tepkilere üzülmek yerine sevinir oldum. çünkü bu, karşımdaki kişiyle arama mesafe koymam için bana erken bir sinyal veriyor. kendi kendime “ne zavallı ruh hali” diyorum. belli ki sevgiyi, saygıyı yeterince tatmamış, görmemiş bir hayat sürmüş. üstelik yaş da fark etmiyor; bu duygular yediden yetmişe herkeste çıkabiliyor.
çoğu zaman işin kökeninde derin bir yetersizlik duygusu yatıyor. belki adını koyamıyorlar, ama içten içe yaşıyorlar bunu. ne güzel söylemiş peyami safa:
"yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır; zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır."