Babamın cebinde bitmeyen para var zannederdim. Bana dünyaları alır heyt be diyordum. Ta ki çok sevdiğim odunlu kamyon oyuncağına param yok diyene kadar.
annem babamın aksam saat 8de eve geleceğini söylediğinde evdeki saatin önündeki sehpaya çıkıp saati ileri almıştım, saatlerin hepsinin birbirine bağlı oldugunu sanırdım.
hayatın hep aynı süreceğini, şuan içinden çıkılmaz hal almış durumda durumun hiç değişmeyeceğini düşündüğüm gibi küçükken sanki hep öyle kalacağımı falan düşünürdüm. Ama hiç bir şey hiç bir zaman aynı kalmıyor, hayat ne olursa olsun hep devam ediyor ve en içinden çıkılmaz an bile bir dakika sonra sona eriyor.
fotoğraf makinesinin içinde kalacağımı zannederek fotoğraf çektirmek istemezdim. sonrasında güç bela ağlak pozlarıma bakıp beni niye orada bıraktınız diye tekrar ağlardım. ağlamak bende ata sporu gibi bir şeymiş meğer.