bugün

Büyüyünce çok mutlu olunacağı.
1) Shagy nin öldüğü
2) Bruce lee nin az daha çalışsa kurşun geçirmez olacağı
3) Eminemin bel kemiklerini aldırdığı.
zeytini çekirdeği ile beraber yediğimde içimde zeytin ağacının büyüyeceğini sanmam.
telefonla konuşurken telefonu kırıp karşı tarafa bir portal açabileceğimizi.
+ mel gibson'ı kadın sanıyordum. mel ismi bana kadın ismi gibi gelirdi. yakışıklı bir abimiz olduğunu sonradan öğrendim.

+ ece ayhan'ı ve edip cansever'i de kadın sanıyordum.

bir insan oğluna neden ece ismini koyar ki? ece kraliçe demektir. ne alaka yani? yok abi bu edebiyatçıların ailesinde bir sorun var. peyami safa da oğluna merve ismini vermiş. diyecek laf bulamıyorum.
Savaşlarda hangi tarafın insanları bilerek öldürdüğünü babama sorardım. O zamanlar kimsenin bilerek insanları öldüreceğine, kendilerine "kötü" ya da "düşman" sıfatı verebileceklerine inanamazdım. Çok safmışım. Keşke büyümesek.
Ankaralı namık`ı ankaralı sanıyordum meğer muşluymuş.
Damat düğün gününde Gelini alnından öpünce gelin hamile kalıyor sanırdım.
Filler.. Dinozor çağında onlarında nesli bitti sanıyordum. Sonra bi gün bi belgesel denk geldi, kafayı yersin nutkum tutuldu, ağzımın suyu aktı izlerken.
Süheyl ile behzat uygurun şarkı sözlerini " Abdülkadir kurabiye ya da unkapanına gidelim" sanıyordum. Yıllar sonra anladım ki " Ya ramiye ya da unkapanına " imiş.
Banyodaki suyun kirli olduğunu sanmak sonra da o suyla duş almak.
annemle babamı mutlu sanırdım.

balkonda çay içer, beraber alışverişe gider, elimizden tutup ablamla beni çay içmeye götürürlerdi. herşey normaldi. ilkokulda resimler çizyordum. anne -baba- gülen güneş...

ama sonra babam gitti. başka bir kadın varmış. o sevdiğim, güvendiğim adam, çizgili pijamalım artık gelmemeye başladı. annem çoktandır mutsuz olduklarını söylediğinde, olanı biteni insanlardan duymaya başladığımda çok şaşırdım.

gülen güneşin yanına bulutlar çizmeye başladım.

evlilik yalandı.
- Silgi pisliklerini bir araya toplar, buzluğa koyardım. Belki donunca tekrar silgi olur diye olmazmış.
- Babamın ve annemin hiç yaşlanmayacağını sanıyordum.
Dedemi tüm cocuklarin dedesi sanirdim. Değilmiş.
ufakken allahın bildiği tek dili türkçe sanıyordum. sadece türkçe konuşulanları anlıyo diye düşünüyodum. bir gün anneme yabancıları nasıl anlıyo allah baba? diye sormuştum. çocukluk güzel çocukluk masum.
(bkz: Küçükken gerçek sandığınız saçma şeyler)
Belkıs akkale'nin ismini
bel kızakkale sanıyordum.
arabada ki dörtlü sinyal düğmesini, noss sanmam.
büyük yapraklı çiçeklerin, akşam canavara dönüşüp beni yiyeceğini sanmak.
"hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözündeki "mürşit ilim"i atatürk'ün arkadaşı bir adam sanmam.

atatürk yunanları izmirde denize döktü derlerken kordonda yunanlılarla dövüşüp onları denize attı sanmam.

bilalin babası daha yanıltmadı.
(bkz: sıfırladım babacığım)
yatakta yüzüstü yatarken kolumu bacağımı aşağı sallarsam... aman allam düşünmek bile istemiyorum...
Allah denilen ürünü dedemle kahvehanede okey oynayan, batak atan beyaz sakallı beyaz saçlı bir insan sanmam. Sonra fark ettimki öyle biri hiç yok.
31 çekerken tam 31e kadar sayınca patlayacak sanmak.
duştan çıkıp, buruşan parmak uçlarımı görünce yaşlanığımı sanıp üzülürdüm.
Büyüyünce her şeyin daha kolay olacağı.
Ayağıma elime batan dikenler uyurken kendiliğinden çıkıyor sanırdım. Anamlar çıkarıyormuş.