eskiden sakızlardan çıkan futbolcu yapıştırmaları vardı. toplamda 20 tane futbolcuyu tamamla hediyeyi kap diye kampanyası vardı. 19 tane futbolcuyu bulup da o son kalan tek futbolcuyu bulamamak insanı çileden çıkarırdı. işte o son futbolcu yapıştırması benim için paradan daha değerliydi.
ilk beslenme çantam ve suluğumdu. kaybettiğimde ağlamaktan canım çıkmıştı. yenisini aldılar hiç ısınamadım hiç. onlar gibi sıcacık ve sevimli gelmemişti.
mahallede oynayabileceğiniz koca bir grup arkadaşınızın olması. yemek saatine yakın babanızın eve gelmesi, cebinden çıkan çikolatanın sevinci. alınan patenin heyecanıyla bir de parka götürülüp, düşmeyesiniz diye iki kolunuzdan tutan ebeveynlerinizin verdiği güven duygusu. eve alınan ilk köpek. babayla yağmurda ıslanıp sırılsıklam olduktan sonra annenizin fön makinasıyla saçlarınızı kurutması. çocukluğun neredeyse her bir ânı...
babamın beni kucağına oturtup kulağıma şarkı söylemesi ve annemin o esnada elinde sıcak kakao ile içeri girmesi. şimdi sanki başkası yaşamış da ben izlemişim gibi geliyor o anlar. yaşadığım değil de dinlediğim bir masaldı çocukluk. o anlara geri dönebilmek için dilekçe yazdım ilgili kişiye, ama ne olumlu ne olumsuz dönen olmadı.
yeşil-mavi karışımı bir silgiydi. dedemin dolabında gördüğüm ve bana vermesi için dua ettiğim silgi. her bakkala gidişimde o silgiyi sorardım. ama hiç bir zaman o bakkala benim istediğim o silgi gelmedi. onun yerine kağıda iz bırakan kırmızı ya da beyaz silgileri kullanmak zorunda kaldım. bazen rüyalarıma girerdi yeminle.