hiç beklemediğin anda alınan boyundan büyük yahut da bir elin içinde kaybolacak boyutta olan oyuncak. Ama en mutlu olunan olay hiç beklemediğin anda despot bir babanın saçını okşamasıdır. Yanağına o çizgili dudaklarıyla sevgi öpücüğü kondurmasıdır. Çoğu insan da benim gibi mahrum kalmıştır bu sevgiden.
balkondan bütün mahallenin çocuklarıyla anlaşıp "hadi bisikletlere" diye dışarıya fırlamak. ailelerin göz hapsinden kurtulup daha önce hiç gidilmemiş sokaklara 8-10 bisiklet birleşip çıkarma yapmak, ordaki çocuklarla takışmak. aceleyle mahalleye döndükten sonra birer çikolata alıp sabahtan beri aynı yerdeyiz biz havası yaratmak. kimin ailesi anladıysa "ya bakkala gittik biz bak çikolata aldık" diyip ağız birliği yapmak. mahalleler arası maç yapmak, hava yağmurluysa atari disketlerini değiştirip birinin evindeki televizyonu ele geçirmek.
pencereden arkadaşlarımla konuşurken onların kafasına tükürüp içeri kaçmak. mutlu olma kelimesi bunu yaptıktan sonraki duygularımı tarif etmek için çok aciz, zavallı ve sönük kalıyor. mutluluk ötesi, nirvanaya ulaşmak gibi bir şeydi.
tabii ki eve yeni balık alınması. ama sahiplenmek için. o günkü hevesle birkaç gün içinde hayvanı fazla yemden öldürmem sonucu ağlamam ve yeni balık istemem, sonra bir yıl boyunca hiç balık alınmaması gibi olaylarla devam eder bu. gerçi şimdi bir balığı ya da bir hayvanı sırf zevk için besleyen ve sonunda öldüren birisini bulsam ben kendim öldürürüm o kişiyi ama olsun, çocukluk işte. *