renkli gözlü insanların dünyayı renkli gördüğünü sanmak, bankamatiklere nasıl o kadar para sığıyor deyip, yerin altından geçen vakumlu borular olduğuna bir süre inandıktan sonra gerçekleri anlamak pek de uzun sürmemişti küçük kızımız Latsmira için.
uykucu baba diye bir şey olduğunu sanıyordum yani babam öyle demişti. uyutmak için gözüme bakar '' aa uykucu baba uyku tozu atmış'' derdi. hemen uyurdum. hayır yani niye uyuyorum. niye toz attığına inanıyorum, inandırılıyorum? bu şekilde uyutmaları yüzünden şimdi uyuyamıyorum işte. burdan babama sesleniyorum. baba, senin yersiz hikayelerinin ve kandırmalarının günümüze kadar gelen etkisi var. hiç hoş değildi. burdan ayrıca uykucu babaya sesleniyorum. uykucu baba, senin ben taa amk.
Almanya yenildiği için biz de yenildik. Hocalara sorardım kimse de adam gibi cevap vermezdi. o zamanlar birinci dunya savasini canakkale cephesinden ibaret saniyordum.
-filmde ölen insanları gerçekten ölüyor sanmak. hatta filmden kazanacağı parayı ailesine bırakıyor sanıyordum.
-şarkıcıları her gün aynı yerlere gidip aynı hareketlerle şarkıalr söylüyor sanmak. kliplerden bahsediyorum.
-film bittiğinde ekran donunca ben oyuncuların kamera kayıttan çıkana kadar öylece durduklarını zannederdim.
hatta "yazılar gıdıklamıyor mu onların yüzünü?" gibi salakça bir soru sorardım kendi kendime.
-şirinlerin varlığına inanırdım.
-selpak'tan gerçekten minik fillerin çıkacağını zannederdim.
Ezanı -hâşâ- Allah' ın okuduğunu sanmak. Ben şahsen öyle sanıyordum 4-5 yaşlarındayken. Tabii sonradan öyle olmadığını, Allah' ın bizim gözümüzle bu dünyada göremeyeceğimiz ancak hissedebileceğimiz bir yaratıcı olduğunu.
atatürk ün naaşının anıtkabir in ortalık
yerindeki mozelenin içinde olduğunu
zannetmek.halbuki aslında yedi metre
aşağısında olduğunu çok sonradan söylediler
bize.
Annem küçükten dolabıma para koyarsam paramın birikeceğini söylemişti. Çok uzun bir dönem her sabah dolabımı açıp tek bir demir paranın çoğalmasını bekledim.
-hamilelik için ters ilişki gerektiğini zannediyodum. *
-bilgisayar virüsünü böyle böcek şeklinde düşünüyordum.
-domatesin sanki ekmek kızartılır gibi fırında kızartılıp sonra da sapını üstüne yapıştırdıklarını sanıyordum.
Anlayacağın zekiymişim de kafayı yanlış yerlere yormuşum.