- asla büyümeyeceğini sanmak,
- 20 yaşına kadar yaşamanın yeteceğini düşünmek (yazar 28 yaşında olup, daha yapacak çok şeyi olduğunu düşünmekte)
- hayatta başına gelecek en büyük felaketin, annesine zorla yaptırdığı kekin oyun esnasında yere düşmesi olacağını düşünmek,
- beyaz atlı prense inanmak,
- asla kaybetmeyeceğini sanmak...
en değerli ve masum
zamanın çocuklukta olduğunu ne bilebilırdim ki?
-hamilelik için ters ilişki gerektiğini zannediyodum. *
-bilgisayar virüsünü böyle böcek şeklinde düşünüyordum.
-domatesin sanki ekmek kızartılır gibi fırında kızartılıp sonra da sapını üstüne yapıştırdıklarını sanıyordum.
Anlayacağın zekiymişim de kafayı yanlış yerlere yormuşum.
Annem küçükten dolabıma para koyarsam paramın birikeceğini söylemişti. Çok uzun bir dönem her sabah dolabımı açıp tek bir demir paranın çoğalmasını bekledim.
atatürk ün naaşının anıtkabir in ortalık
yerindeki mozelenin içinde olduğunu
zannetmek.halbuki aslında yedi metre
aşağısında olduğunu çok sonradan söylediler
bize.
Ezanı -hâşâ- Allah' ın okuduğunu sanmak. Ben şahsen öyle sanıyordum 4-5 yaşlarındayken. Tabii sonradan öyle olmadığını, Allah' ın bizim gözümüzle bu dünyada göremeyeceğimiz ancak hissedebileceğimiz bir yaratıcı olduğunu.
-filmde ölen insanları gerçekten ölüyor sanmak. hatta filmden kazanacağı parayı ailesine bırakıyor sanıyordum.
-şarkıcıları her gün aynı yerlere gidip aynı hareketlerle şarkıalr söylüyor sanmak. kliplerden bahsediyorum.
-film bittiğinde ekran donunca ben oyuncuların kamera kayıttan çıkana kadar öylece durduklarını zannederdim.
hatta "yazılar gıdıklamıyor mu onların yüzünü?" gibi salakça bir soru sorardım kendi kendime.
-şirinlerin varlığına inanırdım.
-selpak'tan gerçekten minik fillerin çıkacağını zannederdim.
Almanya yenildiği için biz de yenildik. Hocalara sorardım kimse de adam gibi cevap vermezdi. o zamanlar birinci dunya savasini canakkale cephesinden ibaret saniyordum.