küçükken anne ile pazara gitmek

    .
  1. kesinlike bir işkence deneyimidir. pazar kurulacağı gün evde bulunmamak için her yolu deneyen çocuk başarısız olduğu zaman annenin ellerinin arasında kalmış demektir. pazar arabası ve iki adet şimdilik boş olan çanta alınarak pazara doğru yola çıkılır. arkadaşlar sitenin önünde top oynamaktadırlar, bir göz onlara bakarken diğer göz ise umursamaz bir eda içerisindedir. zira, o çocuklar pazar sonrasında 'aaa pazara da gittiiii annesiyleee' diye bağırıp çağıracaklardır. sallandıracaksın taksimde birkaçını (bkz: kamusal bir ceza olarak taksim meydani nda sallandirmak). pazar içerisine girildiği vakit, o boydan büyük pazar arabasını taşıma görevi çocuğa verilmiştir, fakat o kalabalık içerisinde daha direksiyon denen aletin başına geçmemiş bir çocuk için o kocaman arabayı yönetmek ve üstelik anneyi takip etmek ziyadesiyle zordur. anne bir o tezgaha bir bu tezgaha atlarken çocuk gözlerini dört açmış anneyi takip etmektedir. kaybedilen bir saniye, annenin kaybolmasına ve pazarda geçecek sürenin artmasına sebebiyet verir. alışverişin bitmesi için dua eden çocuğu ise son olarak o koca araba ve poşetleri anne ile birlikte eve taşımak bitirir. istanbul kars arasından daha uzak olan o mesafe içinde eller iplik şeklini almış poşet sapları ile kesilir, kolda derman kalmaz, ayaklar biter, üstelik bir saat sonra da mahalle maçı vardır. üst mahalledeki devrim ise çok sert şut çekecektir. bitmez bu işkence...
    10 ...
  2. .
  3. bir de büyükken gitmeyi deneyin,eminim ki anneniz bundan çok daha memnun olacaktır..*
    5 ...
  4. 1.
  5. .
  6. kaybolma gibi bir durumda, ''pazarın başında beni bekle tamam mı oğlusu'' telkinleri eşliğinde yapılır. pazarın hangi başı sorunsalı ile kafa meşgul edilir. pazara girmeden önce, pazarın başındaki bir iki pazarcının tipi hafızalara kazınılır. böylelikle ''yanlış başa mı geldim acaba''lar en aza indirgenmeye çalışılır. * *
    6 ...
  7. .
  8. sadece küçükken yapılıyor olması gerekmez. küçükken anneniz "gözümün önünde dursun, geçenler çarpıp düşürmesin, kaybolmasın" derken, büyüdüğünüzde "annem yorulmasın, geçerken biri çarpmasın, elindekileri düşürmesin, parasını çaldırmasın" dersiniz. hayat böyledir...
    6 ...
  9. 17.
  10. travmatik bir eylemdir. zira anne daha önce başka başka mekanlarda "elimi bırakırsan kaybolursun, çingeneler seni kaçırırlar, kolunu bacağını kesip dilendirirler" gibi ikazlarda bulunduğu için, pazarın kaçınılmaz kalabalığı, bağırıp çağıran adamlar, hatta çiçek satan çingeneler feci halde ürkütür küçük bünyeyi. anneyse çocuğu düşünemeyecek halde, bir yandan domates seçmekte, diğer yandan "geçen hafta aldığım patlıcan iyi çıkmadı" muhabbeti çevirmektedir. ve korkulan başa gelir bazen. bir anlık dalgınlıkla, tezgahlardaki oyuncak/incik boncuk türünden çocuk avutucu nesnelere kaymışken gözler, anne kayboluverir! allahım, bir çocuk için bundan daha korkunç bir hissiyat olabilir mi diye düşünüyorum, bulamıyorum. annen yok artık. şu karşıda oturan çingene kadın alacak seni, dilendirecek. evine dönemeyeceksin bir daha, babanı da göremeyeceksin, anneni de. eşşek kadar halimle, ben olsam ben de ağlarım. ağlamaya başlar çocuk, ne yapsın. anne çıkana kadar zırlamalıdır, işe de yarayacaktır zaten. en geç 60 saniye sonra anne ortaya çıkacak, "niye bıraktın elimi, niye ayrıldın yanımdan" diye fırça çekecek, çocuksa ilk defa anne azarlamasını bu kadar tatlı, sevgi dolu bulacaktır.
    3 ...
  11. .
  12. annenin ona buna selam vermesiyle çekilmez bir hal alan eylem.
    4 ...
  13. .
  14. küçüklüğümde cumartesi günlerinden nefret etmeme neden olan eylem.
    2 ...
  15. 4.
  16. dışarı gezdirilmeye çıkarılan köpekle hasbihal etmek.
    2 ...
  17. 2.
© 2025 uludağ sözlük