Eskişehir Başka Kültürevi Edebiyat Atölyesi dönem açılışı gecesine konuk olan ve cümleleri tam olarak tutturamayacak olsamda aşağıda yazılı öyküyü kendi deyimiyle kıçını kaldırıp geceye gelenlerle paylaşan insan, şair.
Günlerin birinde, bir adam, bir yerden diğerine ulaşmak için yürümeye koyulmuş.
hava soğuk, bir yandan kar fırtınası... zor da olsa yürüyen adam bir kuş görmüş karların içinde donmak üzere olan. gönlü razı olmamış o kuşun orda ölmesine. koltuğunun altına almış ısınsın, çözülsün diye. yürümeye devam etmiş azalmayan kar fırtınasının içinde. yine karların üstünde bir hayvanın bokuna rastlamış. henüz bırakılmış, sıcacık... yine düşünüp, kuşu o bokun içine koymaya karar vermiş çünkü bok adamdan daha sıcakmış. eşelemiş önce kuşa bir yer açmış ve kuşu boka yerleştirip oradan uzaklaşmış. gel zaman git zaman bu bizim kuş canlanmaya ve cik cik ötmeye başlamış. yakınlardaki bir kurt kuşun sesini duymuş ve gelip kuşun kafasını kopartmış, boktan çıkartmış, yemiş.
bu hikayeden çıkarmamız gereken üç sonuç varmış;
1- sizi her boka batıran düşmanınız değildir.
2- sizi her boktan çıkaran dostunuz değildir
3- boğazınıza kadar boka batmışken şarkı söylemenin hiç bir anlamı yoktur.
boğazına kadar bokta oldukları halde şarkı söyleyen tüm canlara selem olsun...
alaksız kelimeleri peşpeşe sıralayıp sonra onları birbiriyle alakadar kılan insan.postmodern şiir denemeleri yazmaya ve ona okutmaya çalışan gençlerle vakit geçirmeyi , film izlemeyi seven evinden şarabı eksik olmayan şair.
"...Ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. Ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. Şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. O rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. Dokunamadım sana. Parmak uçlarım neşterdi çünkü. Kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,
"
Hepimiz karanlığa sığınmış böcekler değil miyiz aslında?
Antenlerimiz korkuyla, acıyla, aldatılmanın ironisiyle titremiyor mu sanki? Saklandığımız yerden yeryüzüne, yeryüzünün kötü adamlarına şüpheyle yaklaşmıyor muyuz? Bizler de delirmeyecek miyiz bu sistemde, bu koşullarda, bu baskıyla? Her an üstümüze bir terlik inebilir, sevgilimizin yüzü cibinlikle örtülebilir ya da ruhumuza sıkılan bir flitle zehrin doruklarına ulaşabiliriz! Artık mutluyuz. Çünkü bunca böceksavarın saldırıya geçtiği bir coğrafyada ters dönsek bile hala ayaklarımızı oynatabiliyor ve gökyüzüne, gökyüzünün şahane yıldızlarına, yıldızlardaki küçük prenslere umutla bakabiliyoruz...
iyiyiz, iyiyiz... Hakikaten iyiyiz... Öldüremiyorlar, ezemiyorlar. Milyonlarcayız. Daha da milyonlara katlanacağız..."
hayatta bir çok tuttuğumuz şeyin aslında özünde koca bir sik olduğunu (freudyen anlamda da, iktidar anlamında da) bu nedenlede zaten olanı sunmak için sikini özellikle tutan şair.
Şair burada şunu demek istemişi tartışmaya yer bırakmayacak şekilde yazarak, gelecek kuşak öğrencilerin edebiyat derslerinde sıkılmayacaklarını düşündüğüm kişi.
Popüler yanı var mıdır? Vardır. Suç onun mudur? Değildir. Kapitalizmin katı olan her şeyi buharlaştırdığı bir çağda, var olan kültürle korkunç tehlikeli bir kavgaya girişiyor. Arada da dinlenmek adına, nimetlerinden yararlanıyor.
Ha yararlanmasa iy mi olur. Olur olmasına da, küçük iskenderin şuanki tutumunun daha tutarlısının yolu f tipi cezaevlerine her girmeyi gerektirir. Kendisi bu noktada en azından haddini bildiğini gösterir.
eşcinselliğine gelince. Neyzen teyfik'e atfedilen bir şiir sanırım tutumunu açıklar.
türk milleti gariptir,
her lafı kaldırmaz
ibne dersin kızar da,
sikersin aldırmaz.
Kendisi sistem tarafından vahşise sikilmek yerine, kendisi için değer verdiği erkek tarafından sikilmeyi tercih etmiştir.
Edit: louis cyphre, Neyzen Teyfik'in şiirinin doğrusunu vermiştir. Teşekkürler.
nehirlere karışan toksit atıklar gibi
karışıyor sevdan yavaş yavaş kanıma...
dizelerinin sahibi.biraz can yücel biraz nazım biraz cemal süreyya türk şiirinin harmanlanması ama orjinaldir kendileri.şiirleri melankoli,acımsıdır.okursun intihara yeltenirsin.
(bkz: bileklerimdeki jilette senin yansıman)
günün birinde eşcinselliği, psikopatlığı ya da dengesiz hareketleri unutulacak, ama farklı, kemik gibi, ısıran ve inciten şiirleri hatırlanacak. nasıl bir adam olduğundan bahsedilmiş yukarıda, sanki arkadaşlarından bahsediyor insanlar. küçük iskender, adamın biridir; iyi bir şairdir, yalnızdır ve acı çekmektedir. şiirine bulaşana bulaşır, bulaşanı etkiler, değiştirir. ilginç, garip, absürddür ama insancadır.