Devletin kendi ayıbını bir ulusun ayıbı gibi sunma ayıbı olan düşünce.
--spoiler--
ben bu adama cocugumun eskilerini veriyordum
--spoiler--
Yani, ben ona acıyıp elbise veriyorum ( devletim ya ben) o şerefsiz de kalkıp benden durduk yere özgürlük istiyor. Elbise bağışladım ya sana daha ne istiyorsun dürzü, denilmesi gerekir bu durumda.
Peki sen hiç eski elbise istemenin utancını yaşadın mı, diye de akla bir soru geliyor.
Yok ama onlar yüzsüzdür, utanç nedir bilmezler, kuyrukları dahi vardır onların.
bir takım insanlarca konuyla alakalı halen devletin suçlandığını gösteren acı durumdur.
yakın geçmişe bir göz atalım.
savaştan beraber çıkıldı. batı canla başla yıkılmışlarını geri getirip yepyeni bir medeniyetin temelini atarken, tuncelide ağanın adamları dökülen asfalt yolu kazıyor, diyarbakırda ağaların adamları rayları söküp kullanılmaz hale getiriyordu. (1934)
genç cumhuriyetin ilk öğretmenleri doğuya bilgi götürmek için son derece istekliydi. ama giden gelmedi. gencecik kadınlar, insanlar ağaların adamları tarafından öldürüldü. hatta öyle ki idealist imamlar dahi ağaların adamlarının hışmından kurtulamadı. (1936)
aynı ağalar 3 üniversite kurulacak parayla düğünler yaparken, devlete isyan eden kürt kardeşlerimizin gıkı çıkmadı.
batının zenginleri okul yaparken, batının çiftçisi, hayvancısı kendini toparlarken, batı verdiği kredilerle iş adamları yaratırken; doğunun halkı ağasına çalıştı, topraklarını onun için kullandı, hayvanını ağasına verdi, onun için baktı.
devletin her müdahalesinde ise hep ağasının yanında oldu.
devlet; halk için vardır, ve halka rağmen hareket edemez.
bu gün doğunun yoksulluğu, kürt halkının içerisinde halen daha bulunduğu hareketlerin doğal sonucudur beyler bayanlar. kürt halkının kollektif çalışma yoksunluğundandır.
iki tepe üzerinde ki iki köy lehçe farklılığından birbiriyle anlaşamaz; dünya üzerinde ki toplam nüfusu 25 milyon olan bir halkın 192 tane lehçe üretmesinin sebebi kollektif çalışma yoksunluğu, toplumsal yardımlaşma kısırlığındandır.
600 milyonluk türk milletinin taş çatlasa 20 tane lehçesi vardır. buda; tam tersine sürekli kollektif çalışmaktan, imeceden, yardımlaşmadan geçer.
batının bugün içerisinde bulunduğu durum devlet elinden değil, zenginlerinin düğün yapmak yerine okul yaptırmasından, halkının öğretmen kesmemesinden, asfalt kazımamasından, rayları sökmemesinden ileri gelir.
takkeyi önüne koyup düşünmesi gerekenler kürtlerdir; bu devlet değil.
özellikle eğitim fakültelerini mesken edinmiş anlayış. her ne hikmetse mezuniyet akabinde gerçekleştirilmeyen hayallere gebe tartışmaların çıkış noktası.
bilenlir bilir. eğitim fakülteleri enteresan bir şekilde çapulcularla doludur. türkçe'yi konuşamamasına rağmen türkçe öğretmenliği bölümünde yer işgal eder bazıları. ** eğitim fakültelerinde okuyan bu güzide(!) kardeş(!)lerimiz o koca kıçlarını devletin tahsis ettiği sıralara yayarak ileri geri konuşmayı meziyet sanarlar. "devlet bize bahmiyir" ve türevi cümlelerle, birbirinden dayanaksız argümanlarla devletin kürtlere karşı sistemli bir biçimde yazık ettiği hususunda tonlarca kof önerme atarLar ortaya. öğrenim süreleri boyunca çeşitli yasa dışı örgütlerle işbirliği içerisine girip ortama negatif enerji ve nifak tohumları ekmekten geri durmazlar. doğu illerine eğitim götürülmeyerek insanların kasten cahil bırakıldığını öne sürerler.
4 yıl boyunca aynı muhabbeti duymanız mümkün. ancak kpss ismi verilen mereti atlatan idealist kürt arkadaş(!)lar büyük şehirlere kapağı atmak için birbiriyle yarışır. devlet oraya öğretmen yollamıyor deyip en batı vilayetlere kapak atma uğraşı ne tip bir mantıkla bağdaşmaktadır anlayabilen beri gelsin. biraz sola kırıp tam yol ileri giderek bu kimselere bir korna yapmak suretiyle altlarına etmelerini sağlasın.
eğer içinde yaşadığın köyü devlet yakmışsa,balıkkesir'in ve güney-doğu anadolu dışındaki illerin tüm köylerine su elektirik vermişse devlet bu köylerede vermesi gerekir ve vermek zorundadır.
tayinlerini tayin ettiriyorsa kürtlere eğitim sağlık hizmeti vermek için gelen görevliler,kürt halkınında her tc vatandışının sıkıntığı çekmeden ulaştıkları uygulamalarını istemekde haklılardırlar.
bir düşünelim
antalya' dan şırnak'ın bir köyünde çıkan atamasını neden tayin ettirmek ister bir öğretmen?
mersin'in hemen hemen her köy okulunun kütüphanesi varken neden diyarbakır' ın silvan ilçesinin yoktur?
ve herşeyi devletten bekleyen kürtler değildir.çünkü sizler evinizde sıcak odanızda tv izlerken oradaki insanlar karanlıkta oturuyorlardır.sizin beklemeden gördüklerinizi kürt bölgesinde göremedikleri için bekler bazı şeyleri kürtler.yapılması gerekenleri beklemeleri herkesin olduğu kadar kürtlerinde hakkıdır.
oturduğunuz yerden yorumlaması kolay.!
eğitimsizlik ve çaresizlikle ortaya çıkan bir durumdur. kendilerini buranın vatandaşı olarak görüyorlarsa ne mutlu bize. kaç kişi ataması çıkınca koşa koşa gidiyor doğuya?
tek suçu(!) istiklal marşı okutmak olan bir öğretmeni bayrak direğine asarak şehit eden nonoş tiplilerin ve onları her alanda savunma çabasında olan dallamaların "devlet eğitim vermedi" gibi abuk söylemlerle üzerinde durdukları hülya.
sayın valim, sayın garnizon komutanım, sayın belediye başkanım ve siz geleceğimizin teminatı olan fakat götünü yerinden kaldıramayan, elini yüzünü yıkamaktan aciz gençler.
şimdi ben hakkari de bulunmam münasebetiyle görme fırsatı bulduğum devletin bazı taraflı uygulamalarını buraya yazdıkça yazarım. hatta dur birkaçını yazayım;
- hakkari nin yolu hergün sabah 08:00 ve 17:00 saatleri arasında kapalı. kar değil, çığ değil, deprem değil lakin kapalı. sadece 2 iş makinası olan kıçıboklu bir müteaahite yolu genişletmesi için ihale vermişler. ihale şartnamesinde işin bitirilmesi gereken süre 1 yıl. arkadaşlar 4 yıldır yol kapalı. hiç bu çile çekilmeden, onca para bu kadar heba edilmeden sözkonusu yere bir viyadükcük yapılarak sorun halledilebilir. ama olmaz viyadük dediğin istanbul da yapılır, adı da molla gürani, molla hasan konur. hastanesi yetersiz olan şehirde doğum yapan kadın van a sevkedilir fakat yol kapalıdır ve tek çıkışı olan şehirde kadın ölür. yıl 2008 türkiye de bir şehir. köy değil, mezra değil ama yolu kapalı olan bir şehir. valla sizi bilmem ama benim hakikaten zoruma gidiyor ayıp.
- etrafındaki su kaynakları ile belki de tüm türkiye nin içme suyu ihtiyacını karşılayabilecek potansiyele sahip olan ve piyasada satılan birçok sudan muhteviyat açısından daha iyi sulara sahip olan bir şehrin suyu gündüz yani sabah 08:00 - 17:00 arası akmaz. bildiğin akmaz. yüzünü yıkayamazssın.
- asfalt denilen yol malzemesinin bu şehirde bugüne kadar esamesi okunmamış. şehir içindeki yerleşim alanların değişik yükseltilerde oluşu herhangi yağışta şehrin neredeyse tüm yollarını kullanamaz hale getirir. öğrenci okula gidemez, hasta hastaneye.
- özel bir rehabilitasyon merkezinde psikolojik danışman olarak çalışıyorum. öğrencilerim zihinsel engelli öğrenciler. normal insanların bile survive olayını gerçekleştirmekte zorlandıkları bu yerde onların yaşayışlarına değinmesem daha iyi. ama şunu söyleyeyim; siktiğimin yerinde bi tane psikiyatrist olsa belki birçoğu rehabilite olabilir. bi öğrencime renkleri trafik ışıkları üzerinden öğretmeye çalıştım. ilk başta kırmızı, sarı ve yeşil renklerini öğrendi çocuk sonrasında bunların trafik ışıklarında ne anlama geldiğini. çocuğun engelli olmasından ötürü bunu çocuğa benimsetmem 2 ayımı aldı. bahsettiğim çalışma bittikten sonra yani ikinci aydan sonra çocuk aynen şunu söyledi; "öğretmenim hakkari de trafik ışığı nerde var". düşündüm; yoktu. "sen en azından renkleri ve bunlaraın ne anlama geldiğini bil yeter dedim ve geçiştirdim. ama unutamadım. belki çocuk hayatı boyunca hiç trafik lambası görmeyecek. belki...
şimdi hayatı boyunca götleri atakule veya uludağ dan fazla rakım görmemiş arkadaşlar aynen şunu söyeleyecek; "devlet fabrika yapıyor onlar yakıyor, devlet öğretmen-doktor yolluyor onlar öğretmeni doktoru kurşunluyor". işte yurdumun anadoludan görünüm gençleri böyle diyecek. ama bilmeyecek öğretmenevinde kalan öğretmeninin su sıkıntısından dolayı banyo yapamadığını, adet gördüğünü, koktuğunu ama su kesik olduğundan yıkanamadığını. kürt değil ha1 bahsettiğim manisa dan, ısparta dan, ankara dan gelen öğretmen. okuluna gidene kadar artistik patinaj becerisinden yoksun olması ile ilgili olacak ki 3-5 defa yere düşen. 30 yataklı virane öğretmenevinde yer bulamayan, lojmanı olmayan öğretmen. kürt olsa önemli değil ya hani işte safkan türk öğretmen.
normalde bu paragrafa başlarken "haddime değil ama" diye başlamayı yeğlerdim. ama bu sefer gerek duymuyorum; götünüzü kaldırın, biraz memleketinizi dolaşın, work and traveli umursadığınız kadar bayburtu görmemiş olmanın eksikliğini de umursayın. [bayburt u görmemiş olmak bir eksiklik midir? evet bence büyük noksan]. bu sayede biraz edinin. ki bi kızın size götcüğünü vermemesi, arkadaşınızın sizi satması yahut çok pikselli telefonunuzun tuvalet deliğine düşmesi[bu durum tam anlamıyla "bir bok yoluna gidiş" tir] gibi mühim olamayan olaylar sizi sarsmasın gelip bura abuk sabuk şeyler yazmanıza neden olmasın. olun artık lan olun!
sanki tek dertli ac kürtlermis gibi davraninildiigindan olusan olay. daima kürtlere kötü davranilmis yeterince ilgi gösterilmemis gibi gösterildiginden böyle olmadigini göstermeye calisan devlet yüzünden böyle olmustur.*
bu yöre halkı herşeyi devletten bekliyor. onun için herşey kendi kimliği.
siz bilir misiniz kendi ana diliyle konuştuğu için dövülen, aşağılanan insanları?
ya da anlar mısınız bu durumun bireyde yarattığı etkiyi?
dinin doğudaki etkisini hissedebilir misiniz?
hizbullahı,tarikatı ve bunların coğrafyadaki insanları nasıl kullandığını bilir misiniz?
iki ateş arasında kaldınız mı hiç?
siyasi rant için bu halkın nasıl kullanıldığını ve rahat bırakılmadığını bilir misiniz?
buradaki kolluk güçlerinin halka nasıl davrandığını tahmin edebilir misiniz?
bir kitap okudu diye ya da o an yolcu diye aldığı bir sözde suçlu yüzünden yıllarca yatmanın ne demek olduğunu bilir misiniz?
bu coğrafyanın en çetin koşullarında yaşayan yöre halkının insan olarak tabi bir farkı yok. ama anlar mısınız buraya verilen eğitimin düşüklüğünü. gelip gitme telaşında olan bir sürü tecrübesiz öğretmenin zorunlu hizmet bölgesidir bura. adı üzerinde zorunlu. yani zorla burada. hem tecrübesiz hemde mutsuz. sonuç cahil insan, doğu cahil, kıro.
buraya atanan memurun gitme isteğini hoş görebilir misiniz? maaşının yarısını yakıta, kalanını kira ve karın tokluğuna verdiği bu insanların yaşadığı yeri bir adana veya izmir ile bir tutabilir misiniz?
oralardan söylemesi kolay tabi. magazinal haberler ile yaşıyorsunuz. hissedemezsiniz. yaşamak gerekir. yaşamak.
tarihin akışının aksadığı, çarpıklaştığı bir coğrafdayız bizler. sağlıksız gelişmiş, küresel sermayenin uzantılarının, işbirlikçilerin ülkenin en önemli kademelerinde bulunduğu bir sisteme sahibiz. türkiye bu nedenle düzensiz ve çarpık gelişmiştir. batıda ezilen milyonlar ile doğudakiler aynı sorundan dolayı ezilmiyorlar ülkemizde. sorun çalışıp çalışmama alışkanlığıdır. bu doğru doğunun insanı daha az çalışır ama bunun en büyük suçlusu sırf oy uğruna toprak ağaları ile işbirliğine giden egemenlerdir.
aydınlanma çağını geç yaşamış, daha doğrusu çarpık yaşamış bir ülke olarak bir çok sorunumuz var. kürt sorunu denilen şey çalışıp çalışmama ya da basit bir iki ekonomik gelişmemezliğe indirilemez. doğu sorunu feodaliteyle ilgili, oradakilerin vatandaş olamamaları. doğunun ileri gelenleri ile devletin tunç eli arasında sıkışan bir toplum yaratıldı orada. şimdi biz onlardan nefret ediyorsak ya da onların bu kini biz halkta değil, oy uğruna para uğruna yapan siyasetçilerde, sistemde.
ağalar ya da aşiret sahipleri ne derse genelde o olur. şehirleşmenin biraz artması ile bu kırılmaya başlandı fakat yanlış yetişen nesiller ilginç bir zihniyete büründü. genele vurduğumuz zaman ise ağa ne diyorsa o olur. şu partiye oy verilcek denir, o partiye topluca oy verilir, isyan edilecek denilir, isyan edilir. aydınlanmanın köye kadar inememesinde, çarpık bir toplumlaşmanın eseri bunlar. şu günün siyasetçisi bunları görmek istemiyor, oy uğruna her şeyi yapıyorlar. sorun sistemde, bu sistem değişmedikçe daha çok kürt-türk kavgası yapılır, asıl düşman olan egemenlere karşı bir şey yapılmaz.
ne verirseniz verin beyenmeyenlerin yaptığıdır, ev araba verseniz villa ferrari isterler. bunu yapanlar öyle insanlar ki herşeyini bırakıp görevi için doğuya gelmiş öğretmenlerin lojman camlarını siz burda bedava oturuyorsunuz diye kırarlar, çocuklarını döverler, sizde var bizde neden yok derler.
birde bunun karadeniz hali vardır ki isanecat'ın dediği gibi doğuya yapılanın 10da biri yapılmadığı halde gıkları çıkmaz, taş duvar örüp arkasına toprak doldurur üstüne birşeyler ekerler.
aksi durumda değişik odakların kurbanı olmalarıyla sonuçlanan olay. her şeyle kastedilenin etnik varoluşun dışında, her insanı ilgilendiren gerçekler olması beklentilerin ütopik olmadığı doğrusunu gözardı etmemeyi gerektirir. her insanı ilgilendiren temel ihtiyaçların karşılanması tabiki devletten beklenecektir. devletin yapısında bu hakları sağlayan konular yer alıyorsa suçlu sadece hükümetlerdir. iktidar sahipleri sadece bir etnik kökenin değil tüm zümrenin ihtiyaçlarını karşılamalıdır. beklenenler sadece doğu illerindeki kürt kökenlilerin değil orada yaşayan tüm halkın sorunlarıdır. kaldı ki batı varsayılan bölgelerde bile henüz tam anlamıyla kendini gerçekleştirecek bireyler için olanaklar sağlanamamıştır. bu konu bir kürt sorunu değil tam olarak bir ülke sorunudur. ülkenin tüm bireyleri eşit olanaklı sağlık, eğitim ve yaşam haklarına sahip olmalıdır. bunun da muhatapı devletin zirvesindekilerdir, iktidardır.
son derece dogru bir tespittir. sadece turkiye'de degil. avrupa'da yasayan kurdlerde ayni sekilde devleti somurmekten zevk alirlar. cogu iltica etmistir, is verirsin begenmez, calismaz, devlet bunlara ev verir, haftalik para verir. bizzat duydugum, iki kurd arasinda londra'da bir tren istasyonunda gecen konusma:
kurd 1: kardesim ben mecburmuyum elektrik, telefon faturalarini odemeye.
kurd 2: haklisin, hukumet bunlarida odemeli. niye odemiyorki ?
dogu'da ozellikle asiret agalari ve 80'den sonra pkk tarafindan yaratilmis piskolojik durumdur. "biz kurd oldugumuz icin bize devlet bakmiyor" mantigi insanlarin kafasina yerlestirilmistir. bunun dogal sonucu, "devlet bize bakmakla yukumlu, ama biz kurd oldugumuz icin bize bakmiyor" anlayisi ortaya cikmistir. esasen kurd genclerinin daga cikmasindaki ana nedenlerden biri bu piskolojidir.
muhabir-diyarbakırspor bugün ağır bir yenilgi aldı.görüşlerin nelerdir?
*beyim devletin bu işe bir el atmasını istiyoruz.diyarbakırspor daha iyi yerlere layıktır.
muhabir-evet.
eflatun derki: gerçek konusunda insanlar bütün yönleriyle isabet etmedikleri gibi, bütün yönleriyle de yanılmazlar.
spinozanın dediği bir lafıda hatırlayalım hemen peşinden: eşyayı güzel gösteren görüşümüz değil eğilimlerimizdir.
Bu mesele nin çok yönü vardır.
Cumhiyetin başından beri, bilerek veya bilmiyerek yapılan hatalar.
Bölgenin aslında öyle söylendiği gibi verimli topraklara sahip olmaması ve
yaşayan insanların meşrebi gibi konular meselenin boyutlarıdır.
Şimdi fili kim neresinden tutarsa orasını gerçeğin tamamı zannediyor.
Zan üzerine hareket eden kaybediyor.
gelelim muş'a. doğu hizmetini orada yapan biri manisalı, diğeri izmirli öğretmen arkadaşlarım bakın neler anlatıyor:
"köyde elektrik yok, ilçede bile aylarca su donuyor; yani olmuyor.* yıkanamıyoruz. elektrik olmuyor. yemekler bile bize yabancı. kuyruk yağı kullanılıyor. yiyemiyoruz." vs. vs.
gerisine girmeme gerek yok. tuvaleti olmayan okullardan bahsetmeme gerek yok. elektrik ve su. hani şu kaçak olan?
bu fantastik iddiayı bir kenara bırakıp gerçek hayata dönecek olursak; çok kürt ve dahi türk tanıdım ama hiçbiri her şeyi devletten bekleyecek kadar salak insanlar değildi.