kürt sorunu

entry655 galeri9
    324.
  1. sadece devasa bir yaratığın götünde yaşam alanı bulabilen bir bağırsak solucanının doğada tek başına yaşamasıyla eşdeğer bir sorundur. bu sorun sadece o solucanın sorunudur.
    1 ...
  2. 325.
  3. kürt yok = sorun yok . demekki bazı şeyler ortadan kaldırılmalı .
    1 ...
  4. 326.
  5. kendilerinin çıkardığı saçma sapan mantık dışı olan sorunların tümüdür.
    0 ...
  6. 327.
  7. kürtler bir sorun değildir. var olan kürt meselesidir ki bunun ortaya çıkmasını sağlayan da tc dir. bunlara uyguladığın zulmü bir gün toplayıp sağlamasını yapıp sokarlar adama.

    çözümü: 1.özür
    2.özerklik
    3.saygı

    hepsine yok diyorsanız bu sorun sizin beyninizi sikmeye devam edecek.
    2 ...
  8. 328.
  9. doğrusu petrol sorunu olan angarya. tek gereken kendini kullandırabilecek, tarih boyunca devlet kuramamış, yalaka bir topluluk bulmaktı ve ülke sınırları içerisinde onu da buldular, isim verilmesi de kolay hale geldi.
    0 ...
  10. 329.
  11. Etnik köken'in sorun yapılmasının sonucunda ortaya çıkan ayrımcılık, kincilik gibi duyguları tamamen tetikleyen saçma sapan gereksiz bir durumdur.
    0 ...
  12. 330.
  13. kontrolsüz kürt, kürt değildir..
    0 ...
  14. 331.
  15. ülkemde kürt sorunu yoktur. pkk sorunu vardır.
    0 ...
  16. 332.
  17. pozitif ayrımcılık istemelerinden kaynaklıdır. şükretmek yerine hep şikayet eder bunlar. artık en ufak şikayetlerinde bile gözüme batmaktalar. ayrımcılıktan şikayet edip pozitif ayrımcılık isteyen yavşak bunlar afedersin. bu gruptan olmayan az sayıdaki grubu tenzih ederek yazıyorum. sanki biz kürt olmadığımız için herşey gümüş tepside sunuluyor amk.
    2 ...
  18. 333.
  19. YENi DÖNEMDE KÜRT SORUNUNA BAKIŞ:

    1984 yılında Eruh ve Şemdinli’ye yapılan kanlı baskınla kamuoyunun gündemine gelen PKK, giderek gelişip kendisini Kürt sorunu ile özdeşleşen bir noktaya doğru hızla taşımaktadır. 26 yılı aşkın bir süredir inişli çıkışlı dönemler yaşasa da ülkemizin en can alıcı konusu olmaya devam etmektedir. Resmi politikalara itirazın Cumhuriyet’in kuruluşundaki sözlere ve söylemlere kadar götürüldüğü bu önemli soruna ilişkin iktidarlar ve muhalefetler tarafından zaman içerisinde farklı çözümler önerilmiştir. Bir bölümü kısmen uygulamaya da sokulan çözüm arayışlarında istikrarlı bir çizgi izlenememiştir. Bazen zorla bastırma, bazen hukuk dışı yöntemler kullanma, bazen de daha barışçı yöntemlerin öne çıkarıldığı her yeni süreç bir şekilde akamete uğramıştır. Ancak çözümsüzlük her defasında sorunu daha da büyütmüş, talepleri daha da genişletmiş, karşı tepkileri de yoğunlaştırarak günümüze kadar gelinmiştir. Sorunun ortaya çıktığı günden itibaren iktidarlar genellikle resmi politika olarak “yok ederek” sorunu çözme anlayışını benimsemişlerdir. Özal’ın kamuoyuna yeterince yansıtılmamış, ANAP programında da yer almayan son derece tartışmalı önerileri dışında sorunun çözümüne dönük en kapsamlı resmi öneriyi Cumhuriyet Halk Partisi yapmıştır.

    1989 yılında SHP’nin Kürt Raporu olarak bilinen çalışması CHP programına da aynen konmuştur. Döneminde seslendirilen talepler dikkate alındığında çok ileri sayılabilecek bu rapor Kürt sorununun çözümüne karşı duranlar tarafından şiddetle reddedilmiştir. Türk-islam sentezcilerinden etnik Kürt milliyetçilerine kadar herkes ve her kurum CHP karşısında tavır almıştır. Bu süreçte CHP bir taraftan Genel Kurmay Başkanlığı’nca yargıya şikayet edilirken, giderek gücünü artırmaya çalışan PKK tarafından da sürdürülen Kürt mücadelesini palyatif çözümlerle sekteye uğratmaya çalışmakla suçlanmıştır. Son derece etkin yöntemlerle sürdürülen bu çift taraflı kampanya geniş halk kitlelerinde yansımasını bulmuş, ülkenin en yakıcı sorununa en uygun zamanda en kapsamlı çözüm önerilerini sunan CHP’nin parlamento dışında kalmasına neden olmuştur. Bu dışlanış ve oy kaybı CHP’de güçlü geri adımlar atılmasına neden olmuş, parti programından hızla uzaklaşılan bir söylemin içerisine girilmiştir. CHP’nin de programına rağmen sorunun barışçıl çözümünden hızla kopuşu Kürt sorununu Kürtler açısından sadece PKK’nın sahiplendiği bir noktaya taşımıştır. Devam eden 10 yıl içerisinde Kürt sorunu her şeyi isteriz diyenlerle hiç bir şey vermeyiz diyenler arasında sıkışıp kalmıştır.

    Yoğun gerginliklerin yaşandığı bu süreç PKK’yı bölgedeki halkla ilişkisi olan en önemli siyasi güç haline dönüştürmüştür. Bölge eksenli siyasi hareketler, sivil toplun kuruluşları PKK’nın kontrolüne girmiştir. Sonuçta PKK yoğun bir halk desteğine ulaşmış, yüz binlerce kişilik etkinliklerde her katılımcının ayrılıkçı semboller taşıdığı, Apo’ya özgürlük çağrılarının yapıldığı, çocukların intifada mantığı ile polisle çatışmaya sokulduğu bir noktaya gelinmiştir. Bütün bu gelişmeler yaşanırken kırk bin civarında yurttaşımız ölmüş, binlerce köy boşaltılmış, yüz milyarlarca dolar kaybedilmiştir. Küçücük ilçeler on yıl içerisinde aldıkları göçle milyonluk kentlere dönüşmüştür. Nüfusla birlikte sorun da büyük kentlere taşınmış, açlık, işsizlik, konutsuzluk problemin daha da büyümesine neden olmuştur. Şüphesiz sürecin en acı yanı can kayıplarıdır. Gelinen noktada ülkenin her köşesinde yaşayan yurttaşımızın bu kavgada hayatını kaybeden bir yakını, bir tanıdığı olmuştur. Bu kimi için Sivaslı şehit bir asker, kimi için Trabzonlu bir öğretmen, kimi için de Diyarbakırlı işsiz bir gençtir. Bu acı tablo bütün toplumu her geçen gün biraz daha umutsuzluğa sürüklemektedir. Siyaset dünyasında açıkça seslendirilmese de bu çözümsüzlük ve umutsuzluk giderek halkı ayrıştırmaktadır. Bugün ülke genelinde yapılacak demokratik bir kamuoyu araştırmasında her coğrafyadan “ayrılalım” diyenlerin kayda değer bir oranda çıkacağı hepimizin kendimizden sakladığı bir gerçekliktir. Siyaseten hiç kimse biz ayrışmaktan yanayız demese de toplum ayrılığa doğru sürüklenmektedir.

    Bu noktada kritik bir soruyla karşılaşıyoruz:
    Nasıl oluyor da Apo’dan Bahçeli’ye kadar herkes birlikte yaşamaktan yana olduğunu söylerken toplum ayrışıyor?

    Bu soruya bulunacak doğru ve ikna edici cevaplar çözümü de kısmen beraberinde getirecektir. Mücadelenin taraflarının, sürecin toplumu giderek artan oranda ayrıştırdığını görmediklerini varsaymak gerçekçi olamaz. O zaman şöyle düşünmek durumundayız; kullandıkları yöntemlerle bilinçli olarak toplumu ayrıştırmaya çalışanlar bu gerçeği siyaseten söyleme cesaretini neden gösteremiyorlar ve bu gerçek niyetlerini toplumdan neden gizliyorlar? Bu sorular yaşadığımız olayları daha kritik hale dönüştüren yeni soruları gündeme getiriyor:

    Eylemlerle ve ona karşı sürdürülen mücadele yöntemleriyle toplum ayrıştırılırken, söylemdeki birlikte yaşama vurgusu nereden ve hangi zorunluluklardan kaynaklanıyor?

    Kullandıkları yöntemlerle toplumu ayrıştıranlar bunu halktan, hatta taraftarlarından neden saklamaktadırlar?

    Bu sürece, yani ayrışma sürecine eylemleriyle katkı sunan sıradan yurttaşlar gerçekten ayrışmayı istemekte midirler?

    Kendilerince haklı nedenlere dayanarak bu sürece katkı yapanlar aslında birilerinin, onlar farkında olmadan, onları da kullanarak toplumda ayrışmayı hızlandırdıklarını bilseler yaptıklarını tekrarlarlar mı?

    Toplumu ayrışmaya sürükleyenler gerçek niyetlerinin toplum tarafından anlaşılması halinde bu sürece katkı yapacak yeterince insan bulabilirler mi?

    Türkiye’yi ve insanımızı yeterince tanıyanlar için bu soruların hepsinin cevabı bu ülkede yaşayanların büyük çoğunluğu açısından “hayır”dır. Çünkü hepimiz bilmekteyiz ki yaşanan bunca acıya ve kayba rağmen toplumun büyük çoğunluğu birlikte yaşama kararlılığındadır. Bu tavır sadece bir tercihle ilgili değil demografik yapımızın dayattığı bir zorunluluktan da kaynaklanmaktadır. O zaman çoğunluğun oluşturduğu bu “birlikte yaşama” iradesini sorunun çözümünde merkez olarak almalıyız, “birlikte yaşamak” iradesini bir çıpa gibi kullanmalıyız.

    Bu çerçevede;
    Herkesin “birlikte yaşamak” iradesine karşı siyasi tavrını açıkça deklere etmesini istemeliyiz.

    Toplumu ayrışmaya sürükleyen eylemlerin, önerilerin ve sözde çözümlerin bu irade karşısındaki konumunun sorgulanmasını sağlamalıyız.

    Birlikte yaşamak iradesi etrafında oluşturulacak yoğun bir tartışma Kürtleri yok sayan anlayışı da, her soruna sadece Kürtler açısından bakan anlayışları da makul bir sürede etkisizleştirecektir. Birlikte yaşamak iradesi etrafında gerçekleşecek tartışma süreci, ayrıştığımız yanları değil birlikte olan yanlarımızı öne çıkaracaktır. Bu iradenin kararlılıkla öne çıkarılması her tartışma konusunu “iyi de bu söylemler birliğimize zarar verir mi?” veya “birliğimizi güçlendirir mi?” sorusuna muhatap edecektir.

    Birlikte yaşamak iradesi etrafında yapılacak tartışmalarda dağlarda ayrılıkçı silahlı güçler bulundurmak da, ana dilde temel eğitim de, kendi ülkesinin dağlarını bombalayıp köylerini boşaltmak da yeterince destek bulamayacaktır.

    Bu ülkede yaşayan bütün yurttaşları hangi inançtan ve etnik kökenden olursa olsun samimi bir biçimde kardeş ve hak sahibi olarak gören Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni dönemde konuya ilişkin siyasi söylemi “Birliğimizi güçlendirecek her özgürlüğün yanında ve savunucusuyuz; birliğimizi tahrip edecek, zayıflatacak her önerinin karşısındayız.” olmalıdır.

    Bugün ezici çoğunluğumuzun benimsediği birlikte yaşama iradesi zayıflatılmak istense de hala bizi bir arada tutan en önemli iradedir. Halkın benimsediği bu iradenin siyaset mekanizması tarafından bugüne kadar yeterince öne çıkarılmamış ve sorunun çözümündeki önemli bir siyasi argüman haline taşınmamış olması hayati bir eksikliktir. Şüphesiz bu söylem sorunun çözümünü tek başına sağlamaya yetmez. Ancak halkın gerçek iradesinin ortaya çıkmasının sağlanmasında yapacağı etkiyle çözümü kolaylaştıran, çözülmeyi yavaşlatan önemli bir siyasi argüman olması kaçınılmazdır.

    http://www.pendiksonsoz.com/guncel/3143-Cozum-BIRLIKTE-YASAMAK-IRADESI.html
    0 ...
  20. 334.
  21. türkçülük, imparatorluğun son yıllarında ortaya çıkan sayısız görüşten biriydi. koca bir devlet çökmek üzereydi ve dağılmasını engellemek için bir arada tutacak yeni bir fikir gerekiyordu. "hanedan-ı ali osman" adaletli ve dirayetli yönetimi altında mutlu mesut yaşama fikri artık can çekişiyordu. hasta adamdan kasıt da buydu aslında. bir devleti meydana getiren maya bozulmuş, harç kesilmişti.

    iki fikir diğerlerinden sıyrılarak ön plana çıktı. bunlar "ümmetçilik" ve "türkçülük" tü. ikisi de osmanlı devletini devlet yapan şey değildi. zira osmanlı yönetimi altında müslüman, yahudi, katolik, ortodoks vs. bir sürü inanış ve bir sürü millet vardı. ne ümmetçilik ne de türkçülük bu halkları bir arada tutmaya yetecek güçte değillerdi. bu iki görüşün ortak paydası, "zaten giden gitti bari elimizdekine sahip çıkalım"dır. çünkü devletin içindeki iki büyük etken müslümanlık ve türklüktür. en büyük dini grup müslümanlar, en büyük millet de türklerdir. ümmetçiler, "arabı, habeşi, fizanlısı, kürdü hepsi müslüman hazır halifelik de bizdeyken kaybetmeyelim bu gücü ve teba-i osman yerine ümmet-i muhammet olalım demişlerdir. türkçüler ise hiç birinden bize hayır yok bir türküz devleti türk gibi yönetelim demişlerdir.

    türkçülğün şansı franzsız devriminin de etkisiyle milliyetçiliğin yükselmesi olmuştur. zira müslüman fakat türk olmayan bütün halklar osmanlıya karşı ümmetçilik fikrinin arkasında durmamışlardır. tarihte ilk defa din, milliyetin gerisinde kalmıştır.

    velhasıl ümmetçilik ve osmanlı yıkılmış, ayakta kalan türkçülük fikri olmuştur. yeni cumhuriyet ve devrim de artık bu doğrultuda şekillenecektir. türk olmayan azınlıklar yurtlarından mübadele yolu ile gönderilmiştir. * ermenilerin büyük bölümü suriye, ürdün ve ermenistana, rumlar da yunanistan ve batı trakyaya gönderilerek oluşan boşluğun yerini ordan gelen türkler almıştır.

    fakat yeni cumhuriyet bir "sorunu" aşamamıştır. kürtler. kürtleri gönderecek hiç bir yer yoktur. zaten kürtler o zamanlar da azınlık değildir. osmanlı'nın her doğu seferinde ve isyan bastırmada gücünü kullandığı güçlü bir millettirler. zaman içinde osmanlıya baş kaldıramamalarının nedeni de bugün de olduğu gibi hala siyasi birliklerini kuramamış olmalarıdır. her aşiret kendi içinde bir derebeylik her ağa kendi başına bir kürt prensidir. zamanın güçlü devletleri bir kaç prensi kendi safına çekip faydalandı. böylece kürtler arasında bir birlik tarih boyu oluşamadı.

    kürt sorunu konusunda atatürk dahiyane bir çözüm geliştirdi. buna göre türklük bir kan ya da ırk olarak değil bir bilinç olarak algılanmalıydı. tıpkı müslümanlık gibi. kendi ideolojisine ümmetçiliğin bu mayasını da katınca gerçekten bundan her iki taraf da mutlu oldu. buna göre kürtler ne azınlık sayılacaktı ne de ayrı bir oluşum. bu devlet sınırıları içinde yaşayan herkes türktü ve aynı haklara sahipti.

    bu düzen elbette birkaç prensin hoşuna gitmedi ve ayaklanmalar çıktı. fakat güçlü cumhuriyet bu isyanları bastırdı ve 1980 yılına kadar zaman içinde git gide kötüleşen bir politika ile şimdiki duruma gelindi.

    o zamandan sonra kürtlere yönelik ayrımcılık git gide arttı. burda da işte insan psikolojisinin en temel duyguları rol oynamıştır. her sistem kendi içinde iyi de yetiştirir psikopat da yetiştirir. her görüşün içinde fanatikler vardır. ve dünyanın amına koyan da zaten bu fanatiklerdir. kraldan çok kralcı olan ve ruh hastası olan bu fanatikler yüzünden dünya bugün bu hale gelmiştir. en barışçıl ideolojilerin içinden bile bir düşmanlık ve husumet çıkartma konusunda yetenekli olan bu fanatikler insanlık boyunca var olmuştur ve var olmaya da devam edecektir.

    kürtlerin dili, kültürü, yer adları her şeyleri yasaklandı. yok sayıldılar. atatürk'ün ortaya attığı ideolojik türklük işte bu fanatiklerin elinde ırksal türklüğe dönüştü. ama şimdi bugün devlet kürtçe televizyon kurdu.

    ve bize yıllar boyu türkiye'de türkten başka bir milletin yaşamadığı başka dillerin konuşulmadığı, bunların sadece birer çapulcu eşkıyalar oldukları anlatıldı.

    peki soruyorum. trt 6 da yayın yapan insanlar uzaydan mı geldi? bu insanlar bu kadar yıl kendi kimliklerini korku içinde saklayarak yaşadılar. gizli gizli dillerini konuştular ve yok olmasına izin vermediler. peki ben şimdi kürt kardeşimle aram bozulduğu için kimi suçlamalıyım? bizi kim böyle ayırdı? niye bana yıllarca türk ırkı ve soyu en yüce soymuş gibi öğretilip kürt kardeşimi kendi dilini konuştuğu için düşman olarak algılamam öğretildi? kim bunun suçlusu. sorumlusu kim? demek ki bu insanlar vardılar ve sen onları yıllarca görmezden geldin. zorla kendi dilini empoze etmeye ve sömürmeye uğraştın. genç neslin de gözünü eğitim sistemi ile kapatıp hepimizi soğuk savaş faşistleri gibi yetirmek istedin. ama olmadı. oyunun bozuldu. ben şu an hiç bir kürt kardeşimi düşman olarak görmüyorum. biliyorum ki onlar da benim gibi bu kanın durmasını istiyor. ne teröristler onların temsilcisi ne de o meclisteki para babaları. biliyorum ki biz ikimiz işte bu iki taraflı para babaları ve vicdansız adamların elinde sömürülen iki halkın iki güzel insanıyız. sadece kendi halimizde yaşamak istiyoruz. kardeşimize kucak açıyoruz ve sarılıyoruz.

    olay ne türklük ne kürtlük. olay insan olmak. ezilemek. doğru ve hak olan için beraberce mücadele etmek. insan olmak.

    kürt sorunu işte böyle biter. elinizi hem türkün hem kürdün yakasından çektiğiniz zaman.
    0 ...
  22. 335.
  23. bu sorunu çıkaranları bakteri olarak düşünecek olursak ; çoğalmıyorlar , konjugasyon yoluyla ürüyorlar.
    (bkz: konjugasyon)
    1 ...
  24. 336.
  25. kürt sorunu yoktur, türk olmayan türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına karşı yürütülen asimile politikaları vardır. sadece kürtler değil bu eziyetin şahitleri.
    2 ...
  26. 337.
  27. efendim hep diyorüz, bu gidişle demeye devamda edeceğiz. kürt sorunu deyil kürt ulusal sorunudur...
    0 ...
  28. 338.
  29. ''kürt durumu'' desek ''kürt sorunu'' yerine, daha hızlı çözülecek sanki...
    0 ...
  30. 339.
  31. tc sorunu desek 'kürt sorunu' yerine, çok daha iyi tanımlanabilecek olgu.
    0 ...
  32. 340.
  33. pkk'nın rant sorunu desek, abd, israil, avrupa devletleri vs. sorunu desek daha doğru olacak!!**
    0 ...
  34. 341.
  35. elma ile armutun karıştırılması yüzünden çözülemeyen sorundur.

    bir pkk sorunu vardır birde kürt sorunu.

    adam gibi kürt sorununa odaklansak bu birilerinin köpeği olan pkk zaten otomatik çözülecek.

    Ama derin devlet ve büyük küresel gücün işine gelmez bu.
    1 ...
  36. 342.
  37. --spoiler--
    elma ile armutun karıştırılması yüzünden çözülemeyen sorundur.

    bir pkk sorunu vardır birde kürt sorunu.

    adam gibi kürt sorununa odaklansak bu birilerinin köpeği olan pkk zaten otomatik çözülecek.

    Ama derin devlet ve büyük küresel gücün işine gelmez bu.
    --spoiler--

    (#11144826)
    (#11144885)

    elma kim ? armut ne ? toplanması gereken diğer zerzavat nelerdir ?

    ya da ordan çok mu keriz görünüyoruz.

    bu söylemlerin sahiplerini meclise taşıyan "güruh" zaten tavrını koymuş olmuyor mu ?

    tamam barış içinde birlikte yaşansın ama bu insanlar da kendine bir çeki düzen versin.
    0 ...
  38. 343.
  39. karmaşık bir sorundur. çözülmesi imkansız gibi görünüyor. belki de çözüldüğünde ne kadar kolaymış diyeceğiz...
    0 ...
  40. 344.
  41. türkiye'de kimsenin çözebileceği bir sorun değildir. hele sözlüklerde hiç çözemezsiniz canlarım. belirli bir süre zarfında ve örnek olaylardan ilerleyerek çözülür.

    not: çerkesim. isterseniz ben çözerim.
    0 ...
  42. 345.
  43. böyle bir sorun yoktur. şayet böyle bir sorun varsa, kürt vatandaşlarımıza hakaret etmiş oluruz.
    türkiye' de pkk sorunu vardır.
    1 ...
  44. 346.
  45. çözülmesinin bir kaç yolu vardır. hemen söylüyorum bu yolları, bak sevgili sözlük, kimsenin bilmediği bu bilgiyi sana, bir tek sana veriyorum. hadi iyisin, bolcana reklam alacaksın:

    şimdi ben ne diyorsam onu yapın sevgili yazarlar:

    * önce gidin içeriden bir çarşaf alın. bir parçasını yırtın. ağzınızı iyice sımsıkı bağlayın.

    * sonra elleriniz ile iki kulağınızı sımsıkı kapatın.

    * şimdi de gözlerinizi sımsıkı yumun.

    evet.. işte bitti. artık kürt sorunu yok. hepsini çözdük.

    benim anlamadığım, çözümü bu kadar kolayken, neden şimdiye adar çözemedi kimse, tamam farkındayım çok zekiyim ve bu formül bir tek benim aklıma geldi. ama yine de mütevazi olmaya çalışıyorum.
    0 ...
  46. 347.
  47. zaten varlıına inanmıyordum ama son açıklamlar bittiği yönünde. sevindik.
    1 ...
  48. 348.
© 2025 uludağ sözlük