Türkçe'de yokmuş. "Kül tablası" diyecekmişiz. Tdk yalan söylüyor. iki üniversite mezunu bir abinin bana serzenişi. Beni düzeltti. Rica ederim "kül tablası" diyelim. "Türkçe'de yok böyle bir kelime" dedi ve ekledi.
- ben iki üniversite mezunuyum. (ego burada striptiz yapıyor.)
Dedim "ağız alışkanlığı gereği bazı kelimeler doğrusunu biliyor olmamıza rağmen yanlış telaffuz edilebilir. Sosyal medyada bunların örneği bolca mevcut."
- "sen yanlış anlama" diye devam etti.
Hayır, havan kime? Diploma ise bizde sürü ile var. Sayısını söylemek istemiyorum. ama bunu bugüne kadar hiç bir yerde belirtmiş değilim.
Eskiden kült diye bi adam varmış. Sokakta yaşayan ,pis kokan, ayrıca deli gibi sigara içen, gittiği yere sigara külü saçan bir adammış.
Bir gün bunu hiç görmedıği ablası çağırmıs. Ablasının evine gitmiş. Bir bakmış ablası yaşlı, çirkin üstelik sırtında iki tane kambur, kadın iki büklüm geziyor evde. Bizimkinin elinde sigara. Ablası at o sigarayi evde içme demiş. Bizimki de izmariti nereye atsam diye düşünürken önünden geçen ablasının iki kamburunun arasındaki çukura atıvermiş izmariti. Kadın yanıp ölmüş. Onun anısına küllüğün adı da kültün ablası sonra da söylene söylene kültablası olmuş.
(bkz: insan hayret ediyor)
mümkünse derin ve sigarayı ezmeyecek kadar geniş,tutacak kadar dar aralıklı olmalıdır. iki izmarit koyunca dolacak cinsten olmamalıdır. bir paketin yarısını bünyesine alabilmelidir.
bekar evinde daimi bir yanık kokusuna kağıt sebep olan, sigara külü atmaya yarayan eşya.
sürekli boşaltılmaz tabiki, günde bir kez yeter. e izmarit dolunca yeni sigaranın közü de izmariti tutuşturunca sürekli kağıt dumanı teneffüs edilir.
boşaltsak mı lan arada!
içinde sevgiyi, aşkı, hüznü, çaresizliği, mutluluğu, sevinci barındırıyorsun ya, ben hayret ediyorum sana. Öyle güzelsin ki, öyle özelsin ki insanlar gibi.
ilk aşk gibi yakıp kenarına bıraktığım, her nefeste keyfekeder küçük mutluluklar, tatsızlıklar, Küçük unutkanlıklar. Bazen yanarken üzerinde, ikincisini yaktığımda minik kaçamaklar, ardından kafamın karmaşası gibi doluşun, bir hastalıkla senden uzaklaşmam, nefretle döktüğüm çöpe sanki hayatımın bir dönemi. Ardından tekrar yakıp koyarım en güzel köşene, tekrar aşk, tekrar hayat. Tekrar dolarsın, tekrar içerim, dökerim seni.
- abi küllerimizi döktüğümüz yere küllük deniyor ya
- hadi canım! ee..
- yukarda ki de kullarını dünyaya koymamış mı
- evrim?
- abi onu bi geç öle say.
- ee?
- dünyaya da kulluk desek ya?
- ......
(bkz: ilişkinin ebediyete kadar kesilmesi durumu)
Rivayete göre, istanbul Üniversitesi Beyazıd Kapısı girişinin karşısında bulunan, seksenlerin sonuna kadar edebiyat ve fikir çevrelerinin kaynaşma ve tartışma mekanı olmuş kahvehanedir.
sigara külüne ev sahipliği yapan bir eşyadır. genelde sigara külü ve izmaritine kol kanat gerse de çekirdek kabuğu, erik çekirdeği vb. maddelere de yer yer ev sahipliği yapar.
kah bardak, kah çukur bir kağıt şeklinde karşımıza da çıkar hayatımızın belirli dönemlerinde.
öğrenci evlerinde sürekli dolu olan , niye boşaltımadığı üzerine tartışmalar çıkan , ama ertesi gün yine dolu olmaya devam eden sigara külü merkezidir.
-aa dur ben sana içerden başka bi'küllük getireyim.
-bunu nesi var?
-hasta o ahahha
-püüüffff(aman ne komik)
yani salonda, sehpa üzerinde duran küllükler birinci sınıf, mutfak ya da oturma odasının herhangi bir yerinde duran küllükler ikinci sınıftırlar.
allah kimseyi böyle insanların eline düşürmesindir temennimiz.
küle kulluk eden bir nesne. ah ne yazık..
bekler durur öylesine.
neymiş efendim; sigara tütecekmiş, zevk yapacakmış, keyif sürecekmiş.. külünü boşaltmak için, içi içine göçmüş bir nesne onu orda öylece bekleyecekmiş.
oh ne ala.
bu hikaye bi yerden tanıdık geldi mualla, sana?
idareten, bardak altı olarak kulanılır.
o yüzden sigarasını, bardagın içinde söndürenler vardır.
bu insanlar, kulaklarını burdan tutacaklarına, taa şurdan tutarlar.