marangoz olup evini tadilat falan etsin, köyün çeşmesini onarsın, akşamları da güzel cici kıyafetlerini giyip mutlu mutlu dans etsin, çocuklar neşe içerisinde klasik müzik eşliğinde saklambaç oynasın, kazandığının yarısını da varlık vergisiyle bize versin ki bizler şehirlerde yaşayalım ülkeyi kurtaralım. aman köylü köyünde kalsın, şehrimize gelip ayakkabısını kapının önüne çıkarmasın zihniyetinin tezahürü.
edit: köy entstitülerini kim kaldırmış bi bakıverin?
kapatılmaları ülkenin hayrına olmuştur çünkü halkı bilinçlendirme ve cehaletten kurtarma adı altında batılılaşmayı ve kemalizmi köylere götürmeyi amaçlayan dar bir kafanın projesiydi. köy enstitülerini kuran zihniyet bunları da kurdu: (bkz: çağdaş yaşamı destekleme derneği) (bkz: batı çalışma grubu)
öyle ki, 60 yılda bu halk müthiş bir aydınlanma yaşamış, bilinçlenme yaşamış, müthiş bir siyasi kültür kazanmış, müthiş çağdaş bir toplum olmuştur.
allah kapatanlardan razı olsun. hamd olsun.
the end of tariz sanatı.
şimdi hocu, adam gibi materyallerle gelseler eyvallah eleştirilsin vallahi fakat, birisi çıkmış demiş ki, "kazandığının yarısını varlık vergisi olarak bize versin" şimdi bu adam "varlık vergisi" kavramından haberdarsa eşek gibi anırırım. varlık vergisi yanlış bir uygulama olmakla beraber, her haliyle gayrimüslimlere yönelik bir vergidir. köy enstitüleriyle, köylerle alakası yok. adam elma ile eşek bokunu toplama işleminde kullanmaya çalışıyor. o dönemde mesela vergi listelerinde sadece istanbul'da tahakkuk eden verginin %93'ü gayrimüslim ve ecnebiler olarak sınıflandırılan kesimden alınmıştır. o dönem ülke çapında toplanan varlık vergisinin %70'inin istanbul'dan alınması da bu verginin gayrimüslimlere yönelik bir "yıldırma" politikası olduğunu gayet açık ve net ortaya koymaktadır. ayrıca, dönemin başbakanı şükrü saraçoğlu da, ilgili vergi kanununu şu sözlerle açıklamıştır;
"Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz."
hayır madem bilmiyorsun, sırf bok atmak için götünün yerine ağzını, ellerini, klavyeni kullanma arkadaş!
evet yukarda da dedik ya, sırf "kemalizm'e sallama" niyetiyle mükemmel örnekler vermiş arkadaşlar, toplumu bilinçlendirme, cehaletten kurtarma adı altında batılılaşmayı ve kemalizmi enjekte etme politikasıymış.
tamam hacım senin adamın geldi kaldırdı köy enstitülerini, ülkede 60 yılda cehalet kalktı mı? bilinçlenme maksimum düzeyde mi? demokrasiyi seçimden seçime gidip oy vermek dışında ne zannediyoruz milletçe? soruyorum arkadaş, soruyorum, bu ülkenin siyasi kültürü, "biz dededen ülkücüyüz" veya "ben babadan chp'liyim" değil mi? "komünizm" dediğinizde "tövbe de lan!" diyen bir siyasi kültürümüz var ulan hala? soruyorum, köy enstitüleri kaldırıldı da, 60 yılda düzen çok değişti de, düzülen hiç değişti mi? bu halk madem çok bilinçlendi de, kendisine karşı yapılan her şeye nasıl boyun eğip hala böyüklerimiz daha iyi bilir" zihniyetinde? şu son ötv zamları bir avrupa ülkesinde olsa neler olur hiç düşünebiliyor musunuz? ama biz sineye çekiyoruz milletçe müthiş demokrat olduğumuz için!
vel hasıl; bana bunlarla gelmeyin, resultante importante.
bildiğim kadarıyla yazayım, yanlışım varsa düzeltin; ben editlemeye hazırım.
herkes Adnan Menderes'e kızıyor o kapattırdı diye ama şu nokta unutuluyor. köy enstitülerinin kuruluş amacı köylüye günlük hayatta kullanabileceği ve işlerini kolaylaştırabilecek konularda eğitim vermekti. daha sonraları sürekli tartışılmasıyla beraber köy enstitüleri cebir, edebiyat, felsefe, tarih gibi dersler vermeye başladı.
yanlış anlaşılmasın bilgi tabii ki güzel bir şey ama takdir edersiniz ki bunlar köylünün gündelik hayatında pek de işine yarayabilecek bilgiler değildi. yani hem madde anlamında hem içerik anlamında içleri boşalmıştı, itibar kaybetmişti ve kapatılması kaçınılmaz olmuştu.
cebir edebiyat felsefe ve tarih çifçisine de lazımdır iş adamına da. bu bilimler insana doğru düşünmeyi, olaylara farklı açılardan bakmayı ve nihayetinde doğru tercihleri yapabilmeyi öğretir. yani çiftçi ne yapsın sokratesi diye düşünmemek lazımdır. zaten insanlar doğru düşünemesinler diye kapatılmışlardır.
bu ülkede hiçbir bokun içine siyaset karıştırmadan duramadığımızın kanıtıdır.
neymiş; orospu yetiştiriyormuş, kemalizmi yayıyormuş, batılılaşmaymış, şuymuş, buymuş... lan eğitim sisteminden bahsederken bile siyaseti işin içine katmasak olmuyor. ben bilmiyorum, nasıl kaliteli ya da nasıl dandik bir eğitim verildiğini. ama her ay 3 klasik bitirme zorunluluğu, pozitif bilimlere ek olarak zanaat öğretilmesi ve sanata eğilimi olan gençlere o konuda da eğitim verilmesi kötü bir şey mi?
aaa, yok ama. bizim görüşümüze tersse yeri yok bu ülkede. zaten şu an aynı şey de imam hatiplere yapılıyor.* katsayıymış, luymuş, buymuş, kaldırılsın imam hatipler, imam doktor istemiyoruz... şu an türkiye'de her kurumun bir görüşü var neredeyse, ve o kuruma bağlı olanlar o görüşü bilerek bağlanyorlar. o zaman nedne her dönemde bir kuruma böyle dil uzatılıyor? yok dinsiz yetiştiriyor? sana mı kaldı milletin dini? yok imam doktor? yine aynen; sana mı kaldı milletin dini? yok solcu yok sağcı? bölünmekte üstümüze yok ya, sonra da bu vatan niye gelişmiyor. kusura bakma ama senin bu kafanla zor gelişir zaten.
kapatılmasıyla ülkemizin sorunlarının arttığı apaçık ortadır.3-5 kişinin Komünist yetiştiriyor diye ortalığı velveleye vererek kapatılan kurumdur.faydası özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında çoktu ve bu devam edecekti ki sevgili ülkemin sevgili yönetenleri(!) tarafından kapatıldı ve bence enstitülerin yokluğunu hala hissediyoruz.
dönemin zor ve olumsuz şartları dahilinde köylere öğretmen yetiştirme çabaları için kurulmuş okullardır. can dündar'ın köy enstitülerinin belgesel tadında anlatımı kitabının yanında hediye edilmektedir. tavsiye edilir.
can yücel'in babası hasan ali yücel tarafından hayata geçirilen modern ilerici eğitim kurumlarıdır.komünist yetiştiriliyor diye kapatılıp yerine imam hatip liseleri açılmıştır.
yandaş medyanın bazı liberal yalakaları tarafından çarpıtılarak sunulan ve kasıtlı olarak nazi almanyasındaki bazı uygulamalarla bağlantılandırılan, kapatılmaları bence ülke için ters yönde bir dönüm noktası olmuş eğitim kurumları. cumhuriyet döneminin halkevleriyle birlikte en olumlu icraatlarından biriydi. fakat ne yazık ki din sömürüsü ve demagojiyle iktidar olmuş demokrat parti ilk iş olarak çok yararlı olan bu iki kurumu kapattı. türkiyenin ileriye çevrilmiş yönünü geriye döndürdü ve ülkenin başı o tarihten beri sıkıntıdan kurtulmadı.
kapatılmaları bu ülkenin başına gelen en kötü şeylerden biridir.
şimdiki "biz neden böyle bir toplum olduk, hocam çok cahiliz ya, lafı anlamaz ki kalas" tarzı ve benzeri cümlelerin yegane temellerindendir bu enstitülerin kapatılması.
bu ülkenin kara bahtını değiştirmek için ortaya atılmış ve her doğru her iyi şey gibi bizi çok erken terk etmiş başımıza gelmiş en güzel kazalardan bir tanesi.
keman çalan bu kız kendisinden yıllar sonra dünyaya gelen bir çok hemcinsine göre oldukça şanslıdır. eğer bu proje devam etseydi 21. yy'da biz hala kardelenleri tartışmıyorduk. ya da eline kuran-ı kerim iliştirilmiş 9-10 yaşındaki bebelerin aklını bir örtünün altında görmüyor olurduk.
yobaz, gerizekalı halk baskısı tarafından zorla kapatılan eğitim kurumudur. Köylüyü resmen halkın efendisi yapma aşamasındayken, bu cahil cühela kesime, yobaz çevrelerce fetvalar verilmiş, faşizan ve alman hayranı kafatascılar tarafından dedikodular çıkartılmış ve kapattırılmıştır. köy enstitüsünden mezun olan birisi ile, şu zamanda bile var olduğu yıllara ve kuruma hakaret eden bir şahıs bir araya gelemeyecek kadar büyük farklılıklar gösterir. çünkü köy enstitüsü mezunları, sayısal, sözel, teorik dersler aldıkları kadar, mesleki ve sanat (enstruman resim tiyatro) dersleri de almışlardır. köy enstitülerinin kapatılmasının genel nedeni, bilinçsiz, borca eğilimli, kültürsüz, sadece verileni alan, tembel * bir halk yetiştirmekti ki gereğinden fazla başarılı oldular. şahsi görüşüm olarak şunu belirtmek isterim: şu devirde bile köy enstitülerine karşı aşağılarcasına veya itham edici tavır alan birisi resmen vatan hainidir veya konu hakkında bilgisi olmayan, meczup, cahil bir insandır. yeni nesil tarafından hala hakaret edilmesi, neden kapatıldığı konusunda bize açık ve net bilgiler sunacağı kanaatindeyim.
ismet paşa nın o zamanlarda sonuna kadar yaında olduğu ve sürekli desteklediği bu kurum, demokrasi yıllarına geçilmesi ile, yine ismet paşa nın oy kaygıları yüzünden başı boş ve korumasız bırakılmıştır. bu kurumları kapatan insanlar, komünizm le suçladıkları köy enstitülerine en büyük delil olarak ziraat marşını göstermişlerdir * ahlaksızlık olarak öne sürdükleri kapatma sebebi ise, kız ve erkek öğrencilerin aynı kampüste * kalmalarıdır.
Köy enstitüleri günümüz gencinin büyük ders alması gereken, ibret verici bir hikayedir. kapatılması ise cumhuriyet taihinin kök değerlerine vurulmuş en büyük baltadır.
sadece enstitü mezunlarının kılık kıyafet, konuşma, üsluplarına dikkat etmenizle, konu hakkında gereğinden fazla aydınlanacağınızın garantisini veririm.
anektodlar :
-köy enstitülerinde her hafta serbest kürsü kurulur, bütün öğrenciler sonsuz bir özgürlükle kişisel ve topluluk içi sıkıntılarını dile getirirdi. sorun yarattığı iddia edilen kişi, herkesin huzurunda kürsüye çıkar kendini savunurdu, bu okul müdürü ve öğretmenlere kadar uzanırdı.
- bir gün, köy enstitülerine ziyarete gelen ismet paşa için ayrı yemek çıkması, öğrencileri rahatsız eder ve haftalık serbest kürsü zamanında resmen enstitü müdürünü sorguya çekerler. müdür kendini sonuna kadar savunarak, ithamlardan kurtulmak için elinden geleni yapar *
-enstitü öğrencilerine hiç bir zaman öğretmenleri el kaldıramazlar. kaldırdıkları anda, öğrenci kendini savunmak adına herşeyi yapabilir, bunların hiçbir şekilde öğrenciye yansıması olmaz. herşey, öğrencisine haklı veya haksız şiddet kullanan hocanın kendi tasarrufundadır.
dün akşam üniversiteden bir hocamın evinde akşam yemeğindeydik. ortamda eski ev arkadaşlarım (aynı zamanda bunlardan birisi de eşidir), ev sahibim ve ev sahibimin eşi vardı (evet, garip bir kombinasyon). ev sahibimin yaşı ortalamanın epey üstünde. hoca dediğinde nerdeyse 40 yaşında, e bir şeyler biliyordur diyorsun kendince. ama n.h biliyormuş meğer. bi ara konu köy enstitülerine geldi. şöyle bir konuşma geçti h, hoca;e, ev sahibi; b, ben:
e: yahu bu ecevit, emeklileri tekrar işe almasaydı, bu öğretmenler de açıkta kalmazdı bu kadar.
h: ya evet bi de özal da zamanında enstitüleri açtı.
e: hiç yani, 40 günde sebze yetişmezken öğretmen yetiştirdiler, hahahaaa...
h: ya ya evet, hahaha...(falanlar filanlar işte)
b: ben sizin gibi düşünmüyorum (gayet sinirli ve "pıt pıt" damarları atar vaziyette), eğer zamanında doğuya gitmeye tenezzül etselerdi böyle bişeye de gerek kalmazdı. köydeki insanlar zaten dışarı çıkamıyorlar, imkanları yok. sizler de gitmiyorsunuz doğuya, köylere. eee ne yapsınlar? hiç olmazsa okuma yazmayı öğrenebilmişler.
h: ....(iç ses: komünist midir nedir? hiç de sesi çıkmazdı okulda.)
e: ....(iç ses: ulan talebe diye aldık, "anarşik" çıktı iyi mi?)
ya nasıl böyle "düşünemeden" konuşuyorlar anlamadım gitti. halbuki beyin diye bir şey var herkeste. hadi tamam, rahmetli ecevit'e dediğini bir yerde anlamaya çalışırım da, köy enstitüleri nerenize battı, işte onu anlayamıyorum. yahu bir doğu lafı geçince zaten ödleri b.klarına karışıyor. yuh yahu, olmaz ki bu kadar! o doğu kadar taşlar girsin bi yerlerinize. doğu deyince "muccckkkk " deyip kulaklarını çekip tahtalara taşlara vuranlara sesleniyorum, kulaklarınız kopsun e mi?
en kısa zamanda yeniden açılmalıdır. Atatürkçü düşüncenin artık ele geçirilmiş bir eğitim bakanlığı ve hazırladığı müfredatla yaygınlaşması zorlaşmıştır. imam hatipler gibi ilçe ve kasabalarda yeniden ve ivedilikle faaliyete geçirilmelidir.
mustafa kemal ve laiklik politikasının eğitim alanındaki ürünü. 40'lı yıllarda fikir olarak çıkmıştır. fikir babası hakkı tonguçtur. hasan ali yücel'de fikrin en büyük destekçisi ve liderlerindendir. köy enstitülerine laik, din eğitiminden uzak cumhuriyet insanı yetiştirme yeri de denilebilir. 50'lili yıllarda ise kapatılmıştır. açılan köy enstitüleri yerine çocuklar imam hatip okullarına gitmişler ve bugün devletin çok önemli yerlerinde, laiklikten uzak, yobaz düşünceler ve örümcek ağı bağlamış beyinleri ile hizmet vermektedirler.
hem teknik hem de gündelik işlerde işe yarayacak eğitimi sağlayan bir kuruluştu. çeşitli edebi eserlerin okutulduğu ve sanatın yapılabildiği, aydınlıkçı, ilerici ve türkiye'nin ihtiyacı olan bir müesseseydi. gerici dp hükümeti tarafından komünist yuvası olduğu suçlamasıyla kapatılmıştır. fakir baykurt gibi aydın yazarları eğitmiştir.
orada çocuklar vardı ki, 3 numaraya vurulmuş saçları, ellerinde tahta bavulları ve o bavulların için de biraz kuru ekmek, birkaç da kitap. Umutlarını yeşertemeden kundaklandı o tahta bavulluların ormanı.
kapatılmaları, türk eğitim tarihinin en içler acısı kararlarından olan, eğitici yetiştiren kurumlardır.
alıntı--
köy enstitüleri 1953 yılında kapatıldı, kapatılma nedenleri arasında şunlar sayılabilir:
1.köy okulu yapımı, arazi sağlanması gibi konular öğretmenle köyü arasında sürtüşmelere yol açmıştır. bu seçimlerde siyasi bir istismâr konusu olmuştur.
2.öğretmenin genellikle kendi köyüne atanması kıskançlıklara yol açmış köylü içlerinden birinin, aralarına büyük amaçlarla, kurtarıcılık görevi ile gelip akıl vermesine bazen hoş karşılamamıştır.
3.enstitü çıkışlı öğretmenin kendi köyüne ya da başka yere başöğretmen olarak atanması, 3-5 yıl önce onu yetiştiren, daha kıdemli öğretmeni kırmıştır.
4.öğretmenlik meslek bilgisi ve meslek derslerinin biraz zayıf işlenmesi onların öğretim yapmalarını, öğrencilerini ve çevrelerini iyi anlayıp değerlendirmelerini zorlaştırmıştır.
5.her biri ayrı bir ihtisaslaşma gerektiren tarım ve teknik zanaatlarla ilgili uğraşların öğretmene öğretilmeye çalışılması ve ondan da bunları çevresine öğretmesinin istenmesi, üstelik onun bu tür uğraşlardan gelirinin bir kısmını sağlanmasının beklenmesi, gerekçelerle pek bağdaşmayan, idealist bir görüş olmuştur.
6.ürün kaldırıp yan kazanç sağlayamadığı için maaşıyla yetinmek zorunda kalan enstitü çıkışlı öğretmenler ekonomik sıkıntıya düşmüştür. köylü, ağır iş yapmadan daha çok para alan eski öğretmen arasında karşılaştırma yaparak enstitü çıkışlı öğretmenlere daha değer verme eğilimi göstermiştir.
7.enstitü öğretmenlerin sol görüşlü olduğu biçiminde gelişen propagandalar onlara şüphe ile bakılmasına neden olmuş, girişimin güç ve cesaretini kırmıştır.
8.köy enstitüleri konusu, siyasi partiler, hükümetler arasında bir siyasal çekişme haline getirilmiş, konuya bilimsel açıdan ve soğukkanlılıkla yaklaşmamış, aksayan yönlerin düzeltilmesine gidilmiştir.
(prof.dr.yahya akyüz, türk eğitim tarihi, 2001,2004)
necip fazıl'ın tanrı kulundan dinlediklerim adlı kitabında bu konu ile ilgili dikkate değer bir nokta gözüme çarpmıştı bir süre önce :
''...hasan ali yücel,sahiden bu zamana kadar kimsenin el atmaya cesaret edemediği,senin(nfk kendinden bahsediyor) de çok önceden kadrolaştırmış bulunduğun davalar üzerinde,müthiş,büyük rizikolu işlere girişmekte asla tereddüd etmeyen;fakat bu işlerdeki gerçek kıymet hükmü olarak onları hiç el sürülmemiş olmaktan bir derece daha akamet ve ızdıraba uğratan bir israf ve ''gösteri'' ustasıdır.''
Buradan anladığım kadarıyla,hasan ali yücel ile nesildaş ve arkadaş olan necip fazıl,hasan ali'nin eğitim devrimi taslağını kendisine malediyor.ilgimi çeken kısım burasıydı.
ama sonuna da,yücel'in girişiminin,esas amacının dışına çıktığını ekliyor.
esas amacı da,''ana fikir,plan,okumayı genişletme,yetiştiriciyi yetiştirme,mektep kitapları,dil ve ıstılah,üniversite(politeknik),yabancı profesör,avrupa'ya gönderilecek talebeler,san'at ve ilim hareketlerini doğurma ve koruma,halk terbiyesi,dünya irfanına nakil,kütüphane ve müze'' konu başlıkları altında topluyor ve yücel'in bu mevzulara ya hiç girmediğini,veya yüzeysel çalıştığını vurguluyor.yani,köy enstitülerinin kuruluş amacı,komünist yetiştirmek değildi tabii.ama bir süre sonra,kurucusu olan yücel,işi bilgili,ilim sahibi öğrenci yetiştirmekten bir adım öteye taşıyıp 'kendi görüşünü benimseyen bilgili,ilim sahibi' öğrenci yetiştirmeye başladıd,diyor üstad.
kısacası,kuruluş amacı bu ülkenin başına gelmiş en güzel şey idi,fakat devamını getirmeyi devlet istemedi,kapatılması baştan beri isteniyordu,yücel de bunun yolunu istemeyerek de olsa açmış oldu.