Yıllar evvel, ülkeye, reform kıvamında, çağdaş, yenilikçi, ilim ve bilimle donatılmış bir projeydi, köy enstitüleri.
Kırsal kesim insanının, bilinçlendirilmesine, aydınlanmasına, ziraatten sanata, felsefeden, tarihe birçok konuda ilerlemesini sağlayan bir projeydi.
Ne yazık ki, her zaman ki gibi, ülke insanının bilinçlenmesinden korkan zihniyetler tarafından, ilim ve bilim yok sayılarak, türlü iftiralarla, tarihe gömülmüş olan projedir.
Bu zihniyet, sosyoloji bilen köylü değil, minik ve uyuşmuş beyinlerden hoşlanıyor. Maalesef!!!
örneğin izmir'deki kızılçullu köy enstitüsü. menderes hükümeti izmir'deki kızılçullu enstitüsünü kapattıktan sonra amerikan askerlerine tahsis etmiştir.
aslında temelinde kapatılması toprak ağaları yüzünden. örgütlenme biçimi ise yobazları kudurtma üzerine. yani kadın erkek birlikte okuyormuş sikişirler diye korkmuşlar.
hem bilimsel hem pastoral olarak bilgi seviyesi yerlerde olan, yüzyıllardır vur sırtına al lokmasını denerek köle gibi çalıştırılan türk evladını, entellektüel, ziraatten/zanattan anlayan, bilimsel teknikleri bilen bir insana dönüştüren kurum(du).
Temelleri 1924'te atatürk'ün davetiyle türkiye'ye gelip anadolu'da incelemelerde bulunan ve hasan ali yücel ismail tonguc'la görüşen amerikan pragmatist filozof john dewey tarafından atılmıştır.
Bir amerikalı tarafından tasarlanan sistemi komünist yetiştiriyor diye kapatmak da ancak bizim geri zekalı ve haysiyetsiz muhafazakarlarımızdan beklenecek düzeyde bir aptallıktır.
tam hatırlamıyorum ama geçenlerde galiba bir ilkokul öğretmeninin halk oyunları ile ilgili bir söylemi olmuştu.
halk oyunları ile cinselliği aynı potada eritebilmiş ve bu masum işi bile sekse bağlayabilmişti.
yani demem o ki 7-8 yaşındaki çocukları halk oyunlarında yan yana görünce bile aklına sikiş gelen sapık orospu çocuklarından bahsediyoruz.
bu adamlara modern dansları, daha o dönemde bütün doğu ve batı klasiklerini okutmayı ve çağın ötesinde bir eğitim anlayışını ne kadar anlatırsan anlat bu adam bir kız ve bir erkek çocuğunu, yaşları 4-5 bile olsa yan yana görünce aklına sikiş gelecek.
böyle bir ruh hastası, sapık topluluğa hiçbir bok anlatamazsınız.
boşuna çenenizi yormayın.
edit: komünist yetiştiriyordu ama komünist yayınlar ve yazarlar yasaklıydı. nazım hikmet'in kitaplarını bile sokulmazdı bu enstitülere.
bu atılım sürekli olsa, burada yetişen gençler eleştirel düşünecekleri için atatürk'ü eleştirse ne olacaktı acaba? yine kapatılırdı galiba. aslında inönü atatürk'ten büyük adammış bence. atatürk'ün tabu olacağını düşünüp resimlerini filan okullardan, dairelerden kaldırmış. sonrasında amerikancı menderes haini atatürk'ü koruma yasasını çıkartıp eleştirilmesini engelledi ve her daireye, okula atatürk resimleri ve heykelleri sokmaya başladı.
kemalistler bir yönden en büyük menderesçiler ki, menderes sayesinde zihinlere, topluma yerleşen atatürk tabusunu savunuyorlar.
dedem burdan mezun olan bir tarih öğretmeni.
hemşire kadar sağlık, ziraatçi kadar tarım ve iyi seviyede müzik bilgisi var. sanatı, ülkesini, gençlerini seven aydın kesimlerden.
keşke buralarda sallamadan önce bir kaç tane mezun bulupta konuşma fırsatınız olsaydı. keşke bu okullar 20 yıl daha devam etseydi belki her şey daha farklı olabilirdi.
Elimde bu konuyu anlatana çok güzel bir kitap var adını şu an hatırlamıyamadım. Bir defa elime aldım bir daha nasip olmadı.
Bu güzel eğitim öğretim yuvalarında yetişen o güzel nesle selam olsun. Yolu elektriği olmayan köylerden çıkıp öğretmen olan, kendi gibi güzel kendi idealist nesiller yetiştiren bir nesildi o. ekmeğini yediği vatana ihanet etmeyi aklından bile geçirmezdi o nesil. Fakat kapatıldıktan sonra eğitimsiz kalan toplumlar kendi içinde vatan hainleri üretti. Kapatılması yolunda emeği geçen herkesin tek tek allah belasını versin.
ismet inönü, ismail hakkı Tonguç ve Hasan ali yücel'in çabalarıyla Türk eğitimine katkı sağlamak için açılmış okullar. insanlarımız çok eğitimsizdi ve özellikle köylerde okuma oranı çok düşük, tarım geleneksel yöntemlerle yapılıyor ve ülkenin öğretmen ihtiyacı çok büyüktü. Hem öğretmen yetiştirmek, hem köylüyü kendi içlerinden çıkan insanlarca eğitmek, hem de modern tarım yöntemlerini vs. öğretmek için köy enstitüleri açılma kararı alındı. Köy enstitüleri gerçekten eğitim masrafları açısından da büyük bir avantaj getiriyordu. Okulları öğretmenler, halk ve öğrenciler beraber yapıyorlardı. Kendi yiyeceklerini de kendileri yetiştiriyorlardı. Her türlü tarımsal üretim, arıcılık, demircilik vs. akla gelebilecek her türlü iş burada eğitim bağlamında yapılıyordu. iş için iş içinde işle eğitim ilkesi benimsenmişti. Burada yetiştirilen öğrenciler her türlü işle ilgili bilgi sahibi oluyorlar, memleketlerine gittiklerinde de orada insanlara yol gösteriyorlar, modern tarım tekniklerini öğretiyorlardı. Okullarda klasik eserler her öğrenciye okutuluyor, her öğrenciye en az bir çalgı aleti öğretiliyordu. Yarıca Saz şairi aşık veysel de bu okullara giderek öğrencilere dersler veriyordu. Bu öğrenciler bilgi sahibi aydın kişiler olduklarından köylerine gittiklerinde ağaların altında sömürülen halktan biri olmuyor, halkı aydınlatıyordu. Halk da yavaş yavaş ağalara baş eğmekten uzaklaşıyordu. Böylelikle bir bakıma köy enstitülerinin kaldırılma sürecine de yaklaşılıyordu. Toprak ağaları bu insanlardan memnun değildi çünkü halkı aydınlatıyor, kendi önlerine taş koyuyordu. Böylece ağalar kendi seçtirdikleri milletvekillerine baskı yapmaya, bunların kaldırılması için uğraşmaya başladı. Bu sırada bu okullarda komünist yetiştirildiği, okulların fuhuş yuvası olduğu söylentileri de birileri tarafından ortaya atıldı. Halk bu durumdan hiç memnun değildi. Demokrat partinin iktidar olması dönemine denk gelen bu süreçte köy enstitüleri 1954 yılında kapatıldı. Kapatılmasında demokrat parti hükümeti ve oranın ağaları gerçekten çok etkili oldu. Kapatılana kadar geçen sürede yine de büyük miktarda öğretmen yetiştirildi. Kapatılmasaydı eğer belki de ülke olarak çok farklı durumda çok farklı yerlerde olunacaktı. Köy enstitüleri ile ilgili bilgi sahibi olmak için dönemin büyük ağalarından kinyas ağanın açıklamalarını okuyabilirsiniz.
Bir zamanlar köy enstitüsü olan, sonradan da öğretmen lisesine dönüştürülen pazarörendeki okuduğum lise hakkında da birkaç bilgi eklemek isterim. Okuduğum bina sonradan yapılmış olmasına rağmen köy enstitüsü sınırları içerisindeydi. Okulum genişçe bir alana yayılmış, içerisinde hâlâ köy enstitüsünden kalma eserler barındırıyordu. Su deposu, havuz, konferans salonu, yanlış hatırlamıyorsam spor salonu da vardı. Bazı yerler kullanılamaz olsa da en azından konferans salonu kullanılabilir durumdaydı. Ancak bilmediğim bir nedenden ötürü oradaki halk ve düz liseyle aramız pek iyi değildi. Bazen alt liseyle kavgalar olur, böyle zamanlarda tüm esnaf (üç bakkal bir fırın) ve halk da bizim karşımızda olurdu. Bunun sebebini bazıları eskiden köy enstitüleri zamanına bağlar, yolların orak ve çekiç şeklinde bilerek yapıldığını dahi söylerlerdi. Bazıları ise bunu biz dışarıdan öğrenci olarak geldiğimiz için elbette kendilerine yani düz liseye sahip çıkacak der konuyu kapatırdı. Kim bilir. Ancak ne olursa olsun köy enstitülerinin eğitim tarihimizdeki yeri ve önemi tartışılamazdır.
Elimden geldiğince doğru bilgi vermeye gayret ettim isteyenler konuyla ilgili daha geniş bilgi sahibi olmak için yapılan çeşitli araştırmalara göz atabilirler.