la olum ben 27 yaşındayım. bundan 10-12 sene önce orta okulda abilere giderdim. orada dahi bu mevzunun adı anılmazdı. ne olduysa oldu son senelerde sanki imanın veya islamın şartlarından biriymişcesine dayatıldı bu çakma kandil bizlere. hayır benim anlamadığım çakma bir noel mi yaratılmak isteniyor? eğer öyleyse soyleyin bilek la. sittin senedir örfte adette olmayan şeyleri böyle dayatmayı insanlara. o değil, benim gariban müminim de oturuyo içinde "muhammed" geçiyo diye nasıl kutsallaştırıyo bunu. soylesen "hacı bunlar hep gavurların noel adetlerinin devşirilmesi" diye bu sefer de kafir damgası yiyoruk.
Peygamber efendimizin dünyaya geldiği yılın en güzel haftasıdır. Peygamber efendimizin doğduğu haftayı kutluyoruz diye çıkan hengameye bak. sen git cristmasta noel baba kılığına gir, paskalyada yumurta dağıt, aziz valentinin gununde gül mül al sevgiline, bizim gülümüze karışma olurmu ?
Bidat miş ? bizzat kendi şahsında tüm şer bidatlerden temizlen de geriye böyle hasenleri kalsın.
bid'at ikiye ayrılıyor. bi'dat-ı hasene (iyi olan bid'at) ve şer bid'at (dini bozan bid'at)
teravih namazlarının camide topluca kılınışı hz. ömer tarafından yapılan bir işti. hz. peygamber zamanında bu uygulama böyle değildi. hz. ömer'in bu davranışı bid'atti ama tüm sahabeler bunun bid'at-ı hasene olduğunda içtihat birliğine vardılar ve bugüne kadar geldi bu uygulama. hala daha günümüzde 'dinde teravih yok' falan diye ortaya çıkan garabet hilkatları var, bu adamlar bid'at-ı haseneyi bile bilmiyorlar.
kutlu doğum haftası, bizim biricik haftamızdır. bırakın insanlar nebilerinin teşriflerini kutlasın yahu, size ne?
islam peygamberinin doğum günü, mevlid kandili olarak bilinir ve bu tarih diyanet işleri başkanlığının resmi sitesinde 23 Ocak 2013 olarak yer alır. Şimdi vakti zamanında, genel kurmay başkanlığınca 23 nisan'a alternatif, unutturma haftası olarak sunulan, daha da garibi, muhteşem muhalefetin de buna ayak uydurup her yıl nisan ayında kutlanır bu hafta.
işte size kral tespit, hedefi 2023 olan iktidarın, gelenekselleştirdiği, kutlu doğum haftası, hicri takvime göre 2023 yılında ekim ayına, cumhuriyet'in ilanı tarihine denk gelir.
putperest ayini. Bidattır. Hadisler de dönem tarihi de 100-150 yıl sonrasında yazılmaya başlanmış peygamberin ölümünün, bir de miladi takvime göre kutlanıyor ne hikmetse. En iyi ihtimal 33 yılda bir doğru zamana denk getirilebilir. Ya tutarsa kutlamacıları işte.
Maksat gül suyu, hacı yağı ve lokumcuların cebi para görsün.
bir de noel kutlayan hristiyanlara putperest der bunu kutlayan ikiyüzlüler. türkiye'de yılbaşı kutlanmasına "gavur bayramını kutlayan gavurdur" diye laga luga yaparlar.
birilerini oldukça zoruna giden hafta, peygamberimin doğum gününü ister hicri takvime göre kutlarım, ister miladi ister rumi, ister bir gün ister bir hafta ister bir yıl kutlarım. keşke şu dünya ya bu kadar bağlanmasak da, her dakika her an onu anıp, onun yolundan gidebilsek.
Neoliberal islamcılığın icat Ettiği Gelenek: Kutlu Doğum Haftası
Bugünlerde yeni bir geleneğin icadına tanıklık ediyoruz: Kutlu Doğum Haftası. Yaşı yirminin üzerinde olan herkes için bu yeni bir icat. En muhafazakar ailelerden gelenler için bile, Kutlu Doğum Haftası önemli gün ve haftalar ajandasına son yıllarda girdi. 27 Nisan muhtırası olarak bilinen 2007 yılındaki Genelkurmay Bildirisinin en önemli konularından biri oldu. O yıl Diyanet işleri Başkanlığı öncülüğünde 11 binin üzerinde etkinlik düzenlenince Kutlu Doğum Haftasının 23 Nisana alternatif olarak tasarlandığı söylendi.
Bugün kadar dile getirilen itirazların temelinde şu vardı: Dünyada tüm dini bayramlar ve kandiller hicri takvime göre belirlendiği için miladi takvim kullanan Türkiyede bu dini günlerin zamanı her sene değişmekteydi. Muhammed peygamberin doğduğu güne denk geldiği söylenen Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri de 1989da başladı ve hicri takvime göre, Mevlit Kandilinin peşi sıra düzenlendi. Ancak 1994 yılından itibaren, durduk yerde, diğer dini günlerin aksine miladi takvime göre kutlanmaya başladı. Başlangıçta sembolik etkinlikler düzenlense de Kutlu Doğum Haftası AKP iktidarı tarafından hızla kurumsallaştırıldı ve neredeyse resmi bir bayrama dönüştü. Okullardan, işveren örgütlerine ve odalarına, işyerlerinden meydanlara kadar genişledi. Özellikle AKPnin TSKyı iktidarı açısından zararsızlaştırmasının ardından Kutlu Doğum Haftaları için atağa geçildi. Tek bir farkla. Diyanet 2008 yılında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına alternatif kutlama olarak gösterilmesi gibi hiç de doğru olmayan bazı değerlendirmelere yol açması gerekçesiyle haftayı yedi gün öne aldı ve 14-20 Nisan ilan ediverdi. Peygamberin doğum günü resmi bir genelge ile bir kez daha değiştirilmiş oldu.
Kutlu Doğum Resmi Gazetede
iş öylesine ciddiyetsiz bir hal aldı ki yıllardır Türkiyede Peygamberin doğum günü yılda iki kere etkinliklere vesile oluyor. Zira yıllardır alışılageldiği üzere Müslümanların bir bölümü Muhammet peygamberin doğum gününde Mevlit kandillerinde buluşuyorlar. Doğum zamanı anlamına gelen Mevlit hicri takvime göre bu sene 3 Şubata denk geldi. Ve iki ay sonra, Nisan ayında bir doğum günü daha ilan edilmiş oldu.
AKP döneminde bu kutlamaların resmi bir törene dönüştürülmesinin en çarpıcı örneğini ise Resmi Gazetenin 13 Şubat 2010 tarihli sayısında yayımlanan bir genelgede bulabiliyoruz. Bu genelgede Kutlu Doğum Haftasının kutlanmasına ilişkin usul ve esaslar tek tek sıralanıyor. 2011 yılında Milli Eğitim Bakanlığının genelgesiyle okullarda Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri düzenlenmesi sağlanıyor. Laik olduğu iddia edilen bir ülkede önce bir dini gün yaratılıyor, sonra bunun tarihi ve kutlanma şekli genelgelerle, yönetmeliklerle, Resmi Gazetede ilan ediliyor.
Geleneğin yeniden icadı
Peygamberin doğumundan 1418 yıl sonra başlayan, yaklaşık 20 yıl sonrasında da devlet eliyle yaygınlaştırılan bir dini gelenek olabilir mi? Bu ilginç durum Marksist tarihçi Eric Hobsbawmun geleneğin icadı kavramını hatırlatıyor. Hobsbawm bu kavramı 19. yüzyılda uluslaşma süreçlerini incelerken kullanıyor. Hobsbawma göre milli olduğu iddia edilen geleneklerin pek çoğu aslında geçmişe dayanmıyor. Aksine bu gelenekler, törenler, ritüeller ve bayramlar, ulus devletlerin oluşum sürecinde, ulusal kimliği yaratmak ve sağlamlaştırmak için icat edilmiş, yani tasarlanmıştı. Sanayi devriminin yarattığı keskin sınıfsal farklılaşmaları bu tasarlanmış ulusal kimlik giysisiyle kapatabilmek, işçi sınıfı saflarından yükselen itirazları bastırabilmek için bu tip icat edilmiş gelenekler oldukça işlevsel olmuştu. Siyasal ve toplumsal yapısının hızla değiştiği bir dönemde, geleneğe yapılan referanslar yoluyla değişimin tedirgin edici ve yıkıcı etkisi gözlerden uzak tutulmak istenmişti.
Bugün yaşananlar Hobsbawmun bu tespitlerini anımsatıyor. Türkiyenin siyasal ve toplumsal yapısı hızla değişirken geleneklerin yenilenmesi, yani yeni köye yeni adet gerekiyor. Zira Cumhuriyet döneminde icat edilen gelenekler bugün egemenlerin birçok sorununu çözemiyor. Örneğin, sosyal devlet mekanizmalarının çözülmesi sınıfsız-imtiyazsız bir kitle olarak ulus masalı inandırıcılığını çoktan yitirmesine sebep oldu. Kürt sorunu, homojen bir kitle iddiasını geçersiz kıldı. Doğal olarak, bu vurgularla oluşturulmuş geleneklerin, istikrarı, itaati, denetimi daha başarılı biçimde sağlayan yenileriyle ikame edilmesi gerekli oldu.
Yeni milli günler ve milli din
Kutlu Doğum Haftası da bu ikame sürecinin bir örneği olarak öne çıkıyor. Kutlu Doğum Haftasının ana temaları da değişimin hangi ihtiyaçlardan türediğini gösteriyor. Haftanın geçen seneki ana temasının merhamet olması sınıfsız-imtiyazsız bir kitle olarak ulus iddiasının krizine işaret ediyor. Bu seneki soyut kardeşlik teması ise homojen bir kitle olarak ulus iddiasının çöküşüne soyut bir çözüm üretmeye çalışıyor.
AKP iktidarı ve yandaşları eski milli günlerin yerine yenilerinin gelmesini Resmi ideolojiyle mücadele olarak adlandırmayı tercih ediyor. Oysa yaşanan rejimin ideolojik giysisi olan Türk-islam sentezinde islam kısmının ağırlığının artması, böylece sistemin krizlerinin üstünün örtülmesinden başka bir şey değil. 19 Mayıs ve 23 Nisan gibi eski geleneklerin fiilen ilga edilmesi toplum mühendisliğinin sonu olarak sunuluyor ancak bunların yerlerini bunlardan da sert, ayrımcı başka dayatmalar alıyor. Kutlu Doğum Haftasının okullarda resmi olarak kutlanması değil sadece. Cami ve Din Görevlileri Haftasında çocuklar okullardan alınarak camilere götürülüyor. Milli Eğitim gençler için umre organizasyonuna girişiyor.
Bu gelişmeler sadece içeriye yönelik bir tasarruf değil. Hobsbawma göre geleneğin icadının en önemli amaçlarından biri de çevrede yaşayan halklardan ayırt edilmektir. Bu açından Kutlu Doğum Haftası önemli bir işlevi yerine getiriyor. Zira böylesi bir dini hafta sadece Türkiyede var. Bu sene kutlamalarda Başbakan Erdoğan islam aleminin Kutlu Doğum Haftasını kutladı ancak bahsettiği islam alemi içinde bu haftayı kutlayan tek ülke Türkiye. Bu açıdan bu hafta milli bir dini hafta olarak yerleştirilmekte. Deniz Baykaldan aldığı bayrağı düşürmeyen Kemal Kılıçdaroğlu da belki de bu milli bilinçle, geleneğin Diyanet işleri tarafından düzenlenen törenlerine iki yıldır katılıyor.
Protestanlaşma ve piyasalaşma mı?
Aslında adı üstünde bir gün olan doğum gününün bir haftaya yayılması Hıristiyanların Noel yortusuna alternatif bir hafta yaratılmaya çalışıldığı yorumlarının yapılmasına neden oluyor. Özellikle bu haftanın mucitlerinden Fethullah Gülenin kimi ifadeleri bu yorumları destekliyor. Fethullah Gülen Ekim 1991de Sızıntı dergisindeki yazısında şöyle diyor: acaba bu Kutlu Doğum'u ( ) daha içten ve daha ciddî olarak değerlendiremez miyiz? Hz. isa ile alâkalı günler, halkı hıristiyan olsun-olmasın, hemen her ülkede âdetâ neş'e, sevinç kıyametleriyle kutlanır; ( ) her tarafa O'nun adına tebrikler, hediyeler yağar.. ( ) dörtbir yan kandillerle süslenir; çarşı-pazar renklerle-ışıklarla kahkaha atar
Çarşı pazarı coşturan bir hafta tasavvuru, doğal olarak neoliberal islam veya islamın Protestanlaştırılması tartışmalarını da alevlendiriyor. Hıristiyan dinin, kapitalizmle uyumlulaştırılması sürecinin ürünü olan Protestanlık gibi, islamın da kapitalist gelişmeye paralel olarak yaşadığı dönüşümün bir yansıması olarak Kutlu Doğum Haftası örnek veriliyor.
Dini yayınevlerinin yanı sıra kimi marketler bile Kutlu Doğum Haftasına özel indirim kampanyaları ile satışlarını arttırmaya çalışıyor. Umre turları, milyonlarca gül, kitap, kent merkezlerindeki çadırlar, dört bir yanı saran afişler, pankartlar, şaşalı organizasyonlar için harcanan paralar piyasaya can katıyor. Kutlu Doğum Haftasında çocuklara hediyeler alınmasının onlarda peygamber sevgisini arttıracağı nasihat edilerek tüketim kışkırtılıyor. Henüz Hıristiyanlığın Noeli düzeyine ulaşmasa da murat edilenin piyasalara can vermek olduğu Gülen hocaefendinin sözlerinden anlaşılıyor. O'nun adına tebrikler, hediyeler yağar.. ( ); çarşı-pazar renklerle-ışıklarla kahkaha atar..
içeriden de itirazlar var
Aslına bakılırsa konu islamcı/muhafazakar kesimlerin de tamamının içine sinmiş değil. Gülen cemaatinin başını çektiği Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, iktidar desteğiyle birçok tarikatın da katılmasıyla büyüse de hala bazıları için bu hafta tartışmalı bir bidat (yenilik) olarak görülüyor. islamcı şair ismet Özel, Kutlu Doğum Haftasını ve hatta mevlit geleneğini, Hıristiyanlıktaki gibi yortuları bulunmayan islamın Protestanlaşması süreci olarak görüyor. islamcı Cafcaf dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Kasım Gültekin de bu haftayı olumlu bulsa da konuya dair tereddütlerini gizlemiyor ve ismet Özelin bu değerlendirmesini yabana atmamak lazım diyor. Gültekin, Kutlu Doğumda Hıristiyani bir yan gördüğünü söylüyor. Yine aynı çevreden yazar Zeki Bulduk da 27 Nisana yanıt olarak bu haftayı desteklerken Lutheryen (Protestan) bir hal gördüğünü de itiraf ediyor, cemaat.com yazarı Fatih Bilge ise Kutlu Doğum Haftasını resmi bir kutlama olarak daha uzak gördüğünü şöyle anlatıyor: Kandil denildiğinde 'hacı amcalar' zihnimde beliriyor. Kutlu doğum haftası denildiğinde kravatlı, takım elbiseli insanlar. ( ) Ayrıca az önce google'dan baktım, Mevlid Kandili 412.000 defa, Kutlu Doğum Haftası 1.890.000 defa geçiyor. Bu da kutlu doğumun yaygınlaştırılmaya çalışılmasıdır diye düşünüyorum.
Muhafazakar/islamcı kesimin internetteki buluşma noktalarından iHL sözlük gibi tartışma platformlarında Kutlu Doğum Haftasının şöyle gerekçelerle eleştirildiği görülüyor: Peygamber efendimizi gül ile maddileştirip, sembolleştirme hatası, Muhammed peygamberi isa peygambere benzetme çabaları ve doğum günü kutlamasının islamda olmaması, Diyaneti işgal etmiş olan nurcuların işi
Bu kadar tartışmalı bir hafta yukarıdan aşağıya topluma benimsetiliyor. Ana muhalefet partisi kitlelere ulaşma adına devlet tarafından icat edilen bir geleneği destekliyor. Buna karşı itirazlar ise ne güzel eski bayramlarımız vardı ekseninde sıkışıyor ve yaşananları açıklamakta yetersiz kalıyor. Diğer taraftan, baştan aşağı piyasacı, otoriter, dayatmacı ve dışlatıcı yeni bir resmi ideoloji, yeni geleneklerini de yaratarak toplumun dokularına yayılmaya çalışılırken eski de beterdi diye susmaya ve onaylamaya davet edenler, iktidarın kürsülerinden bizi yanlarına çağırıyor. O tarafın gittiği yer belli. ihtiyacımız olan daha yaratıcı ve cüretkar bir yol
mehmet akif ersoy'un bir gece şiiri bu haftaya çok yakışır.
ondört asir evvel, yine böyle bir geceydi,
kumdan, ayin ondördü, bir öksüz çikiverdi!
lakin, o ne hüsrandi ki: hissetmedi gözler,
kaç bin senedir halbuki beklesmedelerdi!
neden görecekler, göremezlerdi tabii;
bir kere, zuhur ettigi çöl en sapa yerdi,
bir kerede, mamure-i dünya, o zamanlar,
buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.
sirtlanlari geçmisti beser yirticilikta;
dissiz mi bir insan, onu kardesleri yerdi!
fevza bütün afakini sarmisti zeminin.
salgindi, bugün sarki yikan, tefrika derdi.
derken, büyümüs kirkina gelmisti ki öksüz,
baslarda gezen kanli ayaklar suya erdi!
bir nefhada insanligi kurtardi o ma'sum,
bir hamlede kayserleri, kisralari serdi!
aczin ki, ezilmekti bütün hakki dirildi;
zulmün ki, zeval aklina gelmezdi geberdi!
alemlere rahmetti evet ser-i mübini,
sehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
dünya neye sahipse, o'nun vergisidir hep;
medyun ona cemiyyet-i, medyun o'na ferdi.
medyundur o masuma bütün bir beseriyet
ya rab, bizi mahserde bu ikrar ile hasret.
peygamber efendimiz'in doğum haftası. şöyle bir dua mevcuttur.
Ya ilahel alemin
ilk evvel yarattığın nur efendimizin nuruydu.
Sen onu var etmeden evvel gündüzün geceden
baharın da kıştan farkı yoktu.
iyilikler kötülüklerle iç içe;
akıl nefse yenik
ruh da bedenin esiri idi.
O güzeller güzeli
Varlığın sırrını keşfedip akla yüksek hedefler gösterdi
düşünceye kapılar açıp
insanın ebedlere namzet olduğunu âlemşümul bir dille haykırdı.
Böyle bir elçiyi insanlığa bahşetmenden
Ve sayısız nice nimetlerinden ötürü
sana sonsuz hamd ü senalar olsun ya rabbi!
Güç ve kuvvet ancak kendisine has olan yüce ve büyük Allâhım!
Mahlûkatın adedince
Zatının rızası
Arşının ağırlığı ve kelimelerinin toplamınca
Efendimiz Hz. Muhammed (sas) ve Onun ehli ve ashabı üzerine salât ü selam la bir kere daha yâdederek huzûr-u ilahide el açıp yakarıyoruz
Ey her şeye hayat bahşeden Allahım
bütün insanlık hatta bütün bir varlık âleminin bayramı sayılan
mübarek günleri vardır.
bir gün daha vardır ki
o da Allah Rasûlünün dünyayı teşrif buyurarak
tenezzülen aramıza girip bizi şereflendirdiği kutlu zamandır.
Bizler şimdi o anı yaşıyoruz.
Rahmet-i Rahmanın galeyana geldiğine inandığımız
bu kutlu zaman diliminde
Mevlid Kandilinin bizim için hakiki bayram olması ümidiyle
ümmet-i Muhammedin hal-i pürmelali açısından
bayram hediyesine en muhtaç birer yetim olduğumuz mülahazasıyla Şefkat Peygamberinin ruhaniyetine sığınarak
sen den yeniden bir kere daha diriliş istiyoruz ya rabbi
Ey her şeye gücü yeten Allahım
Efendimizi düşünmekle
hayatın hiç kimseye nasip olmayan tadını
ve varlığın bitmeyen zevkli maceralarını duyarız.
Duyarız imanın yenilmez gücünü
Duyarız Müslümanlığın kahramanlık olduğunu
Duyarız doğruluğun paha biçilmez kıymetler ihtiva ettiğini
Duyarız iffet ve ismetin meleklerinkine denk insan tabiatının bir buudu haline geldiğini.
Nolur bu ve benzeri nice güzellikleri daha derince ve engince
Bütün insanların ruhlarına duyur ya Rabbi!
Ya Rabbel alemin
Onun terbiyesi onun üslûbu ve onun sistemiyle yetişmiş olan nesillerin
imanları izân ufkuna erişiyor
muhabbetleri çağlayanlara dönüşüyor.
efendimizi bu ölçüde duyup sevmeleri münasebetiyle
her an daha da şahlanıyor
ve o kutlunun arkasında bulunma sevinciyle adeta yeni bir asr-ı saadet yaşanıyor.
Sen dünyamıza yeniden bir huzur çağı
ve gül devri yaşat ya Rabbi!
Ey yüceler yücesi Allahım
Yüzümüz yok hicap içindeyiz;
Efendimizin senin katındaki nazının geçerliliğine de ümitlerimiz tam.
Keşke ne seviyede olursa olsun
efendimizden hiç uzaklaşmasaydık;
ondan gelen ışıklardan
ve ruhlarımıza boşalan mânâlardan
hiç mahrum kalmasaydık..
ve onu o inandırıcı çehresiyle
içlerimizde hep taptaze ve dipdiri duyabilseydik!..
sen bizleri kendi uzaklıklarını aşabilen
hak ve hakikatleri de bütün derinlikleriyle duyabilenlerden eyle ya rabbi!
ya ilahel alemin
O güzeller güzeli Sevgiliyi bir kere daha misafirimiz eyle..
tahtını sinelerimize kur
gönüllerimizdeki karanlıkları kov
bütün benliğimize ruhunun ilhamlarını duyur
ve bize yeniden diriliş yollarını göster ya rabbi
inananları karanlıklardan aydınlığa çıkaran Allahım
her gün biraz daha azgınlaşan şu zulmetleri o kutlunun ışığıyla dağıtıver
herkesi inleten zulüm ve adaletsizlik ateşini söndürüver.
her şekliyle kine nefrete düşmanlığa kilitlenmiş şu zavallı ruhların boyunlarındaki zincirleri çözüver
sevgiye merhamete şefkate hasret giden sinelerimizi muhabbetle hoşgörüyle coşturuver
ruhlarımızı aklın aydınlığı gönüllerimizi de mantık ve muhakeme enginliğiyle buluşturuver
ve bizi kendi içimizdeki hicran ve hasretlerimizden kurtarıver ya Rabbi!
Ey merhameti bol olan Allahım!
şefkati adaletini aşkın gönüller sultanını unuttuğumuzun
ve saygısızlıkta bulunduğumuzun farkındayız.
Biliyoruz ki o rahmet nebisi
incinse de küsmedi
Vefasızlık görsede alakayı kesmedi
Başını yaranlar dişini kıranlar karşısında bile ellerini açıp dua dua yalvardı. Katiyen lanette bulunmadı. Lanet ve bedduaya âmin de demedi.
Sinesini Ebû Cehilleri bile ümitlendirecek ölçüde açabildiği kadar açtı
ve her sözünü her davranışını senin rahmetinin enginliğine bağladı.
Sen bizleri onun o engin merhametinden istifade eden
ve şefaatine de nâil olanlardan eyle ey Rabbi!
Ey ihsanları sonsuz olan Allahım
düşe-kalka olsa da hep Efendimizin izinde yürüme gayretindeyiz.
Nolur bizi bir kere daha sevindir.
Sevindir ki; bağının taptaze fidanlarıyla
adını âleme tam duyuracak demdeyiz.
Bu dünya ışığa hasret gidiyor.
Bizler o kırık azimlerimiz ve o çatlamış ümitlerimizle
yolların hakkını veremesek de hep yollardayız.
Sadece hislerimizle de olsa aradığımız hep senin habibin;
Nolur gönüllerimiz bir kere daha onunla dolsun
ufuklarımızı saran şu upuzun geceler yerlerini gündüzlere bıraksın
ve viladeti bizim hakiki bayramımız olsun..
Ey yapılan dualara cevap veren Allâhım
Sana itaat edilir Sen karşılığını veririsin;
Sana isyan edilir sen bağışlar ve affedersin
Darda kalanlara icabet edersin
Zararı sıkıntıyı ortadan kaldırırsın
Hastalara şifa dertlilere deva verirsin
Günahları bağışlar tövbeleri kabul edersin
Sen bizlerin dualarını kabul buyur ya Rabbi!
Allâhım
acizlikten üzüntüden tasadan kederden
Korkaklıktan kabir azâbından cehennem ateşinden sana sığınırız.
Bizleri kötülükten ve kötülerin şerrinden emin eyle ya Rabbi!
Ey Yüceler Yücesi!
bize karşı düşmanlık duygularıyla oturup kalkanların kalblerini yumuşatmak murad ediyorsan
bize ve gönüllüler hareketine karşı onların kalblerini yumuşat
ve sinelerini daimî bir sevgiyle doldur! Ya Rabbi!
Ey kalbleri evirip çeviren Sultanlar Sultanı!
Bizim kalblerimizi de onların kalblerini de sevdiğin ve hoşnut olduğun güzelliklere çevir! Ya Rabbi!
Allahım
Sen bizlere bizi aşan istidat ve kabiliyetler ver
ve lutfedeceğin bu kabiliyetleri
senin rızan yolunda kullanmayı
bizlere nasip eyle ya Rabbi!
Allahım
Sen bizlere peygamberleri donattığın sıfatları lutfet lakin biz lutfedeceğin bu sıfatları tefahur vesilesi yapmayalım ve hep kendimizi sıfır görelim ya Rabbi!
Allahım
Cümlemize vicdan genişliği lutfet
Kalplerimize inşirah bahşet
Bizleri kollektif şuura sahip kullarından kıl
Ve bizleri müttakilere rehber eyle ya Rabbi!
Ey yüceler yücesi olan Allahım
Biz ümmeti Muhammedin dağınıklığını gider
Bize ve ülkemize birlik ve dirlik ver
Bütün dünyaya da huzur ve barış nasibeyle..
Kalplerimizi birbirene ısındır ve
Bizleri birbirimize sevdir
Dünyanın dört bir tarafında hizmet eden kardeşlerimizi
Bizlerle beraber ihlas-ı etemme muvaffak kıl ya Rabbi!
Allâhım!
Efendimiz Hz. Muhammed (sav)in Senden istediği
her türlü hayrı Senden istiyor
yine Peygamber Efendimizin sana sığındığı
her türlü şerden de
sana sığınıyoruz.
Yâ Erhamerrâhimîn ve Yâ Ekremelekremîn!
Bizim anne-baba ve ecdadımızın
Bize rehberlik ve kılavuzluk yapan büyüklerimizin
Bir harf bile olsa kendilerinden istifade ettiğimiz hocalarımızın
Sevdiklerimizin sevenlerimizin
Içinde neşet ettiğimiz beldedeki insanların
Milletimiz fertlerinin
Kadın-erkek inanan bütün arkadaşlarımızın
Dostlarımızın kardeşlerimizin..
Bize karşı hep civanmertçe davrananların..
Hayır dualarında unutmayıp
Her zaman bizi de yâd edenlerin..
Üzerimizde hakkı bulunan kimselerin..
Kıymetli nasihatleriyle
Bize bekâ desenli sâlihatın yollarını gösterenlerin
Ve bütün ümmet-i Muhammedin
Günahlarını bağışla! Ya Rabbi!
Allahım!
Duamızın sonunda Sana olan minnet ve şükran hislerimizi
Bir kere daha tekrarlıyor
Resûl-ü zîşânı âlini ashabını
Bir kez daha salavâtlarla anıyor
Ve dualarımızı kabul buyurmanı istirham ediyoruz.
Ne olur bizlerin dualarına icabet buyur ya Rabbi!
amin ve selamün alel murselin
vel hamdü lillahi Rabbil-alemin
Modern olmaya çabalayan atatür'ün ülkesinde, cumhuriyet bayramlarina alternatif olarak icad edilen ve çocukluğumuzda gencligimizde coşkuyla, heyecanla kutladığımız cumhuriyet bayramlarını gölgeleyen şey.
Çocukluğunda böyle bir şeyin kutlandigini hatırlayan varsa çıkıp söylesin.
müslümanlıkla alakası olmayan ve bir takım yoz putperestin hazreti muhammed'in adını kirletme pahasına pensilvanya teriyerine yalakalık yapma çabasıdır.
paygamberimize inanan ve sevenlerin kutladığı, inanmayanların ise saygı duyması ve karışmaması hatta bu konuda yorum yapmaması gereken bir haftadır.
bu haftada peygamberimizin doğum günü, bazılarının sandığı gibi pastalarla, içkilerle, mumlarla kutlanmaz.
bu hafta sembolik bir haftadır, peygamberimizi anmak ve hatırlamak için yapılır.
entelektüel tartışma adabı, argüman, tez felan geçtim normal bir diyalog yetisinden dahi yoksun mağara kaçkınlarına ders vermek için değil, bu islama küfür olan çakma haftayı sahi sanabilecek (azıcık seme) tipler için açıklama yapıyoruz...
bir kere bu haftayı müslümanlıkla yan yana anmak şerefsizliğin, arsızlığın, kafirliğin dikalasıdır. hayvanlığın alemi yok....
uzun uzun anlattık kaç kere... tebliğ ettiği dinin tüm hesapları hicri takvime göre ayarlanmış bir peygamberin doğumunu (sabit kalması imkansız) bir miladi tarihte kutlamak yalandan öte ahmaklıkır.
ayrıca hazreti muhammed 17 haziran 569'da doğmuştur. (569'un 12 rebiülevvel'inin karşılığı budur illa uyarlayacaksak. Muhammed Hamidullah'da yanlış biliyor diyorsan başka tabi.)
ayrıca 20 nisana çakmaya çalıştığınız tarih de 12 rebiülevvel (571) değil, 9 rebiülevvel (571). daha hesap bilmiyorsunuz bir de milletin müslümanlığına laf ediyorsunuz kokuşmuş köpekler.
sen git amerikalı yalancı peygamberinin doğumgününü kutla bizi bağlamaz öte dünyada fanilere tapmanın bedelini bağıra bağıra ödeyeceksin zaten. ama akıl baliğ, normal müslümana o putperest ağzınla dil uzattın mı koparıveririz o pis çatallı dilini...