başlıkta irdelenen ve eleştirilen şeyleri dile getiren arkadaşlarımız, kemalizmi eleştirmektedirler, resmi ideoloji olduğu ve mitler yarattığı için haklı olarak eleştirmektedirler. ama yapılan devrimin ideolojisinin batı özentisi olduğunu iddia etmek, kurtuluş savaşından önce ulus- devlet olmadığımızı bu nedenle osmanlıdan kalan ümmet siyasetinin nispeten devam ettiğini belirtmek kurtuluş savaşını inkar etmekle alakası olmayan şeylerdir. konu alakasız işliyor farkındaysanız. izmir iktisat kongresi kararları, korporatist ekonomi ilkeleri farklı konulardır, yunan askerleriyle çarpışmak farklı olaydır. çanakkalede verdiğimiz şehit sayısı resmi kitaplarda 250. 000 diye geçer, gerçekte ise 60. 000 civarındadır. sarıkamış' ta donan askerlerimiz 15. 000 civarındadır, resmi tarih kitaplarında 90. 000 olarak geçer. ama farkındaysanız, çanakkale ve sarıkamış savaşları kurtuluş savaşından alakasızdır. kurtuluş savaşının burjuvaziye karşı verilmemiş olduğu gerçeği de konudan alakasızdır. alakasız konular burada irdelenmesin.
şimdi devam edelim. her ne kadar kendi girdimi referans noktası olarak göstermeyi sevmesem de, bazı noktalara vurgu yapmak için gerekiyor. yalın bir biçimde göze çarpan nokta; 23 paradigmasının pili artık tükenme noktasına gelmiştir ve bu tükenişin nedenlerinden biri de 23 paradigmasını taşıyan sermaye sınıfının uluslarası yeniden yapılandırma gereği, bu paradigmadan vazgeçmesidir. paradigması çöken devlet hızla çözülmekte ve cumhuriyetin temeli tasfiye edilmektedir. şimdi konuyu uzatmayalım ama sakın mevcut statükonun savunulması gerektiği sonucu çıkarılmamadır.
sermaye sınıfının bugün konumlanışı ortada, kendi kuruluş felsefesi ile işin yürümeyeceği de belli. zira kurtuluş savaşının olmadığını iddia etmekte buna benziyor. yakaladıkları kimi doğru noktalar var; elbette bunu günümüzde işin içine islamcılığı katarak, bir neo osmanlıcılık politikası ile yapması zaten kendi yeni eğilimlerini göstermekte.
konuyu dağıtmayalım, sermaye içi çekişmelerin ve ideolojik eğilimleri bu yazının konusu değildir ama belirtmekte fayda vardı. böylece genel eğilimin ne yöne oldu belli olsun. dediğimiz 1919-22 arası bir savaş yaşanmıştır. bunun bir kurtuluş savaşı olarak adlandırılmasında bir sorun yok. işin ismiyle uğraşmak konuyu dağıtmaktan öte bir gaye taşımamaktır. ama kurtuluş savaşının özünün emperyalizme karşı olduğunu söylemek fazla zorlama bir ifadedir.
kemalist kadroların beslendikleri kaynaklar bellidir. kemalizm kendini ittihatçılıktan ayrı tutmuştur ama abdülhamit'ten beri gelen denge siyaseti politikası, türkiye egemenlerinin alışık olduğu bir siyaset tarzıdır. türkiye burjuvazisi en başından beri devraldığı gelenek; kendi korkularıyla beslenen ve denge siyaseti güden bir gelenek. bir yanda dünya ile birleşmenin karlarını yükseltiğini görüyor, ayrıca dış dinamiklerin etkisi ile emperyalizm ile işbirliğine gitmeye çalışıyor fakat diğer yandan ise bağımsızlık arzusu ile yanıp tutuşuyordu. burada mülk sahibi sınıflara emperyalizm çağında bağımsızlık vurgusu yapmıyorum. buradaki bağımsızlık isteğinin kaynağı; kendi iç pazarlarında hakimiyet kurma ya da en azından kendi mevcut statükosunu devam ettirmeye yönelik bir eğilim olarak değerlendirilmeli. aksi halde daha 1848'den beri tarih sayfasına adını gericilikle özdeşleştirmiş bir sınıfa bağımsızlık vurgusu yapmak yanlış olurdu. elbette bu gerici sınfın türkiye öznelinde ilericilikleri olmuştur; bunun en önemlisi cumhuriyettir; fakat bu gene başka bir tartışmanın kaynağı.
şunu görmek gerekiyor; bugün türkiye cumhuriyet'i bir bağımsızlık sorunu yaşıyorsa bu reel sosyalizmin ardından gelen sürecin eseri olduğunu görmek gerekiyor. türkiye kapitalizmine dair bu büyüklükteki bir pazarı kabullenen emperyalist devletlerin, buna rıza göstermelerinin en önemli nedeni bir dış dinamik olan bolşevik devrimidir. politik arenanın gücünü kaçıranların açıkçası siyasetten ne anladıklarını merak ediyorum?
toplarmak gerekirse: bu iddialar yeni değildir ama bugün toplumsallık bulmasının en önemli nedeni sermaye sınıfının eğilimidir. sermaye sınıfının kurtuluş savaşına bakış açısı tıpkı kendisi gibi fazla yüzeysel ve parçalı. olayın bütünlüğünü kaybeden görüşlerin bir bilimselliğinin ve maddi temelinin olacağını düşünmek gerçekten zor.
konunun ilerleyiş konusunun saçma olduğu bir gerçektir. fakat bunun nedenini bütünlüklü görüşleri reddedenler de aramak gerekiyor. bu bütünlüğü sağlayabilecek taraf henüz görülmedi. tabi biz sınıfsal ilkelere göre hareket edenler bu konuda sıkıntı çekmiyorlar, rahatlıkla konunun bütünlüğünü kavrıyorlar.
polatlı dan duyulan top sesleri, 19 mayıs kutlaması mı idi dedirten başlıktır.
adamlar ankara ya kadar gelmiş, meclis falan taşınacak kayseri ye nerdeyse. yunanlılar bir yandan yaklaşmakta ve bazı tarihçiler kurtuluş savaşı yok desin. biz afyon da falan uzaylılar ile mi savaştık?
mına koymiyim şimdi o tarihçi bozuntularının. bozmayın adamın asabını, ortada o kadar şehit olan vatan evladı varken. kimin uşağı acaba bu tarihçiler?
bu durumda kurutuluş savaşı ve birinci dünya savaşlarında savaşmış olan büyük dedem de yoktur.
birinci ağızdan dinlenmiş olaylar ve bu olayların resmi tarihe olan paralelliği de uydurma değil mi?
aklında başka bir amaç olanların uydurması. tarihçi olarak da orhan pamuk geldi aklıma, ona destek olarak ahmet altan, üzerine bir de nazlı ılıcak serpelim muhteşem yemek.*
dünya aslında tepsi gibi dümdüzdür önermesine benzeyen başka bir önerme. evet belki kurtuluş savaşı sonrasında ülkeyi satan şerefsizler yüzünden gelişemedik, dünyada sözümüzü geçirecek kadar güçlenemedik. ama bunlar kurtuluş savaşına hiçbir şekilde mal edilemez. orada savaşan insanlar kendi toprakları, aileleri, dostları için savaştılar.
arabası olan bir yazar arkadaş burada dolaylı olarak atatürk'e laf atmaya çalışsa da bu o lider ve o'nla beraber olan halkın yaptıklarını yok saymaz. dedem de bana zamanında anlatmıştı biz dörtyol çevresinde fransızlarla savaştık diye, 10 sene önce rahmetli oldu. peki o adam bir yerinden mi uyduruyordu, hayal mi görmüştü. o değil sırtında taa o savaştan kalma yaraları vardı. onlar da başka zaman oldu da herhalde uydurdu değil mi kurtuluş savaşı sırasında olduğunu.
kısacası hedefi başka yazdığı başka olan bir insanın desteklediği önermedir, yanlıştır, hatta %100 yanlıştır.
doğrudur, nutuk u da ismet inönü yazdı zaten -ki bu da bir teoridir- , inönü savaşları aslında savaş değil piknikti, ankara daki o tbmm binasında da 3 yıl barbekü partisi yaptılar.
hatta biraz da açalım konuyu;
mustafa kemal atatürk ile lloyd george mektup arkadaşıydılar , çanakkale savaşında atatürk ondan istihbarat aldı o savaşta yalan.
elefterios venizelos savaş karşıtı olduğu için sürgünden döndü, yunanlar zaten izmir ve civarında tatile ve milattan önce kurdukları ionia dan geriye bıraktıklarını almaya geldiler.
şahsen inönü yü çok fazla sevmesem de o savaşları yapmadı diyecek kadar utanmıyorum ondan yahut ülkemden; yazık be kardeşim sırf abdülhamit süperdi ülkeyi yoktan var etti tezini savunmak için bok atmadığınız olay kalmadı, halbüki bir kişi de sultan ikinci abdülhamid yahudilere nasıl ayar vermiş hangi belgeyle kantlanmış bir kanıtlayamıyor, son 10 yılda bir abdülhamid hayranlığı pompalandı medya tarafından ki değmeyin gitsin. piyasa da nutukta geçen hikayelere tanık yok diyen tipler gün boyu abdülhamid diye inlemeye başladılar.
yazın kardeşim yazın; ama abdülhamid in britanya imparatorluğu korkusunu, britanya ya peşkeş çektiği tarihi eserleri, korkudan suya indiremediği gemileri yazmayın.
istiklal savaşı da yok zaten hatta lloyd george karısı hastalandı diye istifa etti, kabinesindekilerin de hepsi ya hastalandı ya iflas etti, hatta biraz daha kasarsanız attila nın mezarını da bulursunuz eminim.
yaşamaktan zerre kadar anlamayan bireylerin anal yollarla uydurduğu, üstüne üstlük yok bana arşiv gösterin yok bana belge gösterin diye yırtınıp belge gösterince de tekrar uydurduklarını aynı yoldan içine! alacağını bilsem adres verip * ,belgeleri görünce ne yapacağını merak ettiğim bireylerin öne sürdüğü eylem.
çanakkale yi evliyaların gücüyle geçilmez kıldık yalanını yıllardır bu ülkeye yutturuldu sanırım bu da 2.safhası...
kurtuluş savaşı dediğimiz şey aslında topyekün bir harptir.dedelerimizin ninelerimizin savaşa katılan katılmayan herkesin girdiği emek sarf ettiği bir savaş.
eee tabi bu savaşı onlar verirken diğer yandan da bu vatanda yıllarca yaşamış bazı kesimlerde vatan hainliğine soyunup çete kurmuşlardır...şuandaki duruma ne kadar da çok benziyor değilmi?
Bir quantum tarihçisinden duyulabilecek kadar absürd önermedir. Kafası güzel yazarımız burada kurtuluş savaşının hangi yönünü beğenmemektedir belirtmelidir. Zira bazılarının * Lozan'la alıp veremedikleri şeyin ne olduğu herkesçe bilinmektedir . Yok reddedilen şey diplomatik başarı değilse acaba savaş alanında ölen insanların sayısı mı yetersiz bulunmaktadır.
televizyona çıkıp ulu önderi sevmediğini açıkca dile getiren ingiliz veya fransız sömürgesinde daha fazla özgür olacağını sanan, humeyniye övgüler düzen ama ülkede iran'daki gibi bir rejim olduğunda erkek' siz sokağa çıkamayacak geri zekalı demiyoruz çünkü geri zekalınında geride de olsa bi zekası var bunlarda o da yok, bu zihniyetle hareket edenlerin yeni savsataları bunlar. beşyüzbin vatan evladı bunlar arkalarından bunları söylesin diye kanını akıttı bu topraklara, allahuekber dağlarında donan doksanbin askerde zaten buzlar eriyince yeniden canlanır. bunları söyleyende, destekleyende gitsin çanakkale' de bir dolaşsın şehitlikleri.
tabi tabi. o kadar şehit keyfinden can verdi. kadın, çoluk, çocuk geyiğine süründü di mi?
bunu söyleyen tarihçinin de, spakülasyonunu yapan adamın da aklına tüküreyim ben. saygısızlığın dibinde, terbiyesizlik içinde yüzüyorsunuz artık..