son sahneyi görünce gülmekten sandalyeden düştüğüm dizi. ulan öteki adam düşüyor polat sabit nasıl oluyo o iş? teknik açıdan biraz daha uğraşılabilirmiş sanki. *
24. bolumunde muro polat'in kendi ayagiyla poliklinigine geldigini ogrenince polat alemdar, abdulhey, husnu ve adem'i yok etmek icin hemen bir ekip gonderiyor. ancak hesaba katmadiklari surpriz bir isim, polat ve yanindakileri catismanin arasindan kurtarir. * polat alemdar, muro'nun elinden son anda kurtulup hayatta kalma mucadelesine devam ederken; vural, gozaltina aldigi ekibin diger uyelerini polat'in can dusmani hakan'a teslim ediyor. *
doktorlara buyuk saygısılızlık yapılan , doktorları samar ogluna donduren , fakat gercekten de kalitesiyle , konusunun derinligiyle turk televizyonlarında onemli bir yer yapmıs , bu aralar mematiyi fazlaca oven repliklere sahne olan , persembe aksamlarının vazgecilmezi bir dizi ..
birkaç gündür gündemi meşgul eden son ergenekon olayını 2 ay öncesinden neredeyse birebir şekilde işleyen enteresan televizyon dizisi, kurtlar vadisi fenomeninin devamı.
dün geceki bölümüyle iyice komedi tadı veren dizidir. abdülhey'in cüneyt arkın vari kelime-i şahadet getirip ayağa kalkmasına mı saçmalık dersiniz yoksa polatın uyuyarak araba kullanmasına mı?
insana "nerde o eski kurtlar vadisi" dedirtmeye başladı. yeter artık! daha düzgün bir komedi dizisi isityoruz yapımcılardan.
yavandır, bayattır, isteyen karşı çıkabilir. dünya'yı kurtaran kazma polat'ın ölmesi mümkün değilken jack shephard ve john locke iki bölümde bir cehennemle halvet oluyor, jack bauer, düzenli olarak haftada bir mefta oluyor, hiro nakamura her bölüm ölmesi yüzünden dizi ile sözleşmesini fesediyor..
hele ki bir prison break var ki; cümle aleme hapisten nasıl kaçılacağını öğretmiş, abd ve dünyanın diğer önde gelen ülkelerinden yayımı durdurulmuştur.
üstelik düşünebiliyor musunuz, ölmeden kaçıyorlar.. adalet mi lan bu? ayıptır, insan ara sıra ölür mua goyyin.
yavandır, bayattır, polat kazmadır, kimse karşı çıkmasındır.
dünyayı kurtaran kazma polat'ın ölmesi asla mümkün olmayacağı için artık hiçbir heyecanı kalmamış dizidir.keşke bitsedir.
devlet mafya ilişkilerini bir diziyle çözdüğünü düşünen bünyeler gitgide artmaktadır.
memati gibi adam öldürmekten başka bir halta yaramayan, her işini polat abimize danışarak yapan bir adamın beyninin, telefon rehberine ihtiyaç duymadan, tuncay kantarcı'nın yardımcısının telefonunu aklında tutmasının garip olduğu dizi.
ulan abdülhey falan neyse de, hüsnü ulan hüsnü. gerçi polat alemdar'ın beynindeki gps gibi bir teknoloji olabilir memati'nin beyninde de.
biri şu polat'ı da devleti de aman herkesi kurtarsın artık be kardeşim dedirten dizi.o ilk zamanlarının heyecanını ve kaliteli oyuncu kadrosunu kaybetmiştir. *
hiçbir ayrıntısının kaçırılmayıp,aynı zamanda atılmayan b.kun kalmadığı cıktığından beri en cok izlenilen tv dizisi.
"ehheee lan laf cambazlığım doruk noktasındayken iki b.kta ben atim" diyenlerin ağzına sakız.
lan iyi ki sevmiyorsun ha
merak ediyorum sevsen nasıl olacak
bu kadar mı pür dikkat izlenir lan
pess...
polat alemdar'ın, alayınıza badem suyu ulan, siz öldüremediniz bari ben öleyim nidaları eşliğinde gittiği mezarlıkta, söğüt ağaçlarının tatlı serinliği yanılsaması yüzünden ölmeyi unuttuğu; iyilik falan dinlemem alayınızı doğrarım adem'in ise baktı ki adam robocop; lan şu herif ileride başımıza dert olur, şimdi kurtarayım en fazla memati abi'den 3-5 sille yeriz mantığı ile kurtardığı ve bunların bileşkesi ile polat alemdar'ın azrail'e bir kere daha nanik yapması ile başladı vadi. açıkçası heyecanlı değildi fazla ama tesadüfler ile sarılmıştı her bir kare.
sırtında sağ bacağımdan az daha hallice bir bıçakla ortamlarda fink atan polat'ın; ah be abi sırtım çok kaşındı, yetişemiyorum da, dur şu kapı vasıtasıyla biraz kütürdeyim diyerekten bıçaklandığını fark etmesi, milli bir istihbaratçının, sezgilerinin yanında şansının da her zaman yakınında olması gerektiğini ispatladı bize. şimdi o adam jack bauer falan olsa, o denli bir yarayı hem taşıyamaz hem de ırak'lı milislerin türlü taşak geçme sekanslarına tabi tutulurdu, yırtık jack der hoppidi imajı çizerlerdi, mazallah.
gerisi tam bir azmin zaferi hikayesiydi. yürüme yetisinden daşşağına yediği elektrikler sonucu kaybeden, ayedaş'a olan borcu yüzünden bir lopu da rehin bırakan abdülhey, polat'ın durumu karşısında önce silahlarını kuşandı, sonra elini yangın tüpü almak suretiyle bir mit ajanının beyninin pekmezini gayet hijyenik olan hastanenin koridorlarına akıttı, bu sefer de sağlık bakanlığı ile papaz oldu. madem silahlarını kuşandı, neden atraksiyona girdi demeyin. adamın borç gırtlakta, sen bir mermi kaç para biliyon nu lan?
güllü, yavşayacak bir hatun bulamamanın sıkıntısını jiletçi adem'i tepeleyerek giderdi, ağzını burnuna çevirdi. ama etme bulma dünyası, 10 dakka sonra mit ajanlarından bir kamyon sopa yedi, yerlerde sürüklendi, gülü düştü, gömleği kirlendi.
memati otomobil ticaretine atıldı, ama ne atılmak. hacı ilk başta küçük düşünürüz zamanla her şey yoluna girer düsturundan yola çıkan memati, ilk olarak bir anadol aldı, bunu satmak için oldukça da yol tepti. yarısını ineklerin yediği arabayı cebren de olsa satan memati ilk iş olarak bulut'a bir elma almak üzere manav ararken görüldü, o zamandan beri haber alınamıyor.
bir de muro var, gay olabilir, polat'a ilgi duyuyor olabilir. heyecanla bekliyoruz, tanrım cidden çok heyecanlı!
benim aklıma bir sürü soruyu getiren dizi. istihbarat elemanlarının hepsinde siyah takım elbise beyaz gömlek kırmızı kravat vardı. acaba yapımcı ya da kostüm ayarlayan kişi hitman i mi izledi? hitman deki karakterimize mi özendi? acaba hitman i izledikten sonra gidip saçlarını sıfıra vurdurdu mu ve kafasının arkasına 869 la başlayan barkod dövdürttü* mü? ya da bi kac bölüm sonra polat ta görebilecek miyiz hitman özentiliğini? *