tamamen subjektif bir yorum olan benzerlik kavramının üzerinden daha önce ne kuran-ı kerimi ne de ona çok benzediği iddia edilen kitabı okumadığu kuvvetle muhtemel inkar inancını güçlendirmek isteyen bünyenin zihinsel orgazm yaşamasına neden olmuş haberdir. şimdi efendim ortada bir haber var, kuran-ı kerim'in benzeri yazılmış, okumadık, diyelim olmuş, peki 1400 yıl sonra da okunacak mı, bu kadar çok insan ona iman edecek mi, ona benzer kitaplar yazmaya çalışanlar da olacak mı, esas önemli sorular bunlar.
allah(c.c.) o kadar büyük ki küfr içinde olana da kuran-ı kerim'i baştan sona okutup analiz ettiriyor. ben bunu görüyorum bu haberde. bir de sözlükte ne yapsak da islama dil uzatsak pozisyonunda(böyle hafif eğilmiş pis pis gülen bir pozisyondur bu) insanları neşelendirmiş bir haberdir. zamanla nevi şahsına münhasır bu kategorideki diğer sözlük yazarlarının da başlığa teşrifi merakla bekleniyor.
bir insan eğer inkar inancını güçlendirmek için böyle bir yola başvuruyor ve bunu inkar inancında ciddi bir dayanak -sav-vs. olarak görüyorsa vay o insanın inancına, küfrünüzde bile samimi değilsiniz be, acizliğiniz inancınızı yasladığınız kaygan zemindeki cılız dayanaklarınızdan belli, siz daha mesnevi'nin benzerini yazamazsınız ki kendisi referans olarak yalnızca kuran-ı kerimi alır, siz daha beşeri ilimleri taklitten öteye gidememişsiniz, dinsizlikte dindarlık aramaktasınız, yazık..
Dinler, insanoğlu yerleşik düzene geçtiğinde ve tarımsal faaliyetlere dayalı feodal yapılara dönüştüğünde yeryüzüne indikleri kabul edilen yazılı ve peygamberleri olan varlığın amacını , neticesini hazır kalıplarla açıklayan ve inanç sistemini de siyasi ve sosyal platforma yerleştirmeye çalışmış olan değiştirilmesi ve sorgulanması kendi dilinde " günah " olarak tasvir edilen bir doktriner ifadeler bütünüdür . Hiç bir din ruhani olarak kalmayı başaramamıştır . Dinlerin genel tarihine bakıldığında endüstri devrimi öncesi toplumlarda siyasal temelli savaşlara bir dayanak noktası oluşturduğunu ve modern uzay çağında ise toplumları inanç bazında doğu - batı kültürleri adına olumsuz tarihsel mirastan kaynaklanan bir kutuplaşmaya götürdüğünü açıkça görebiliriz . Semavi dinlerin içinde peygemberi ve halifeleri direkt olarak savaşa (cihad) katılan tek din islamiyettir . Bu kuşkusuz dinsel bir gelenekten kaynaklanmakla beraber islamiyetin siyasete ve politikaya da ne kadar alet edilebildiğinin objektif bir göstergesidir . Aynı düşüncem hristiyanların haçlı seferleri için de geçerlidir , en ilkel dinsel yapılanmalardan birisi olan hindistan'daki kast sistemi içinde geçerlidir . Bütün bu gerçekler avuç içerisindeyken kutsak kitaplara bakış açısı ve onların bakireliği , saflığı üzerinde yorum yapmak sanırım dini günümüzde de bir arap milliyetçiliği anlayışıyla ılımlı islam devleti gibi politik amaçlara alet edilmesini onaylamadan , toplum içerisinde cemaatleşme ve tarikatlaşmalardan kaçınarak Avrupa'nın yüzyıllar öncesinde zincirlerini kırdığı skolastik düşünce biçimini islam şeriatı tarzında sosyal hayata dikta etmeden dini bir takım eleştiriler ve saptamalar da dini görüşü ne olursa olsun her türlü insanın hakkı vardır . Bu bakımdan belki de en büyük günah " dini kendi amaçlarımıza göre yontup onu siyasal , ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarımız , amaçlarımız " doğrultusunda bir basamak olarak kullanmak olsa gerek . Oysaki dini inaçların tekrar tekrar yorumlanması ve neticesinde yılların islamiyet coğrafyasındaki değişen jeopolitik konumlarıyla hala varolmaya çalışan islam devletlerinin bugün olduğu gibi dinsel referanslarından sapıp bir " dinsizlik " örneği teşkil edebilecek kadar sözde dini doktrinleri ve hümanist inançları terörist eylemlerine alt -yapı oluşturmak üzere kullanabilecekleri açıktır .
evet hayatımı değiştiren ayet olmuştur bu. filin güzel bir hayvan olup, hortumunun da uzun olduğu gerçeğini göz önüne alarak yaşadım o günden beri. o ayetleri okuyana kadar nasıl bir gaflet içindeymişim. arap edebiyat profesörleri de tam not verdiğine göre bu kitabın derhâl edinilmesi kuranın benzerinin emridir.
bir de mehdi efendimiz allah'tan aldığı bu kitabı şu fiyata satıyor diye reklamları dönen bir adam vardı. nur tv miydi neydi. kendilerine kitap gönderilmiş peygamberler kitaplarını para karşılığı vermeyi nasıl da akıl edememişler.
turan dursun ümmetinin kitabı da varmış; artık şu eziklik duygularından kurtulup mukabele ve mevlitler yaparak huzura ersinler.
kendi dininin kitabını bilmeyenlerin hakkında atıp tutmaması gereken hadise.
be hey echel, be hey gerzek aç da oku bakalım kuran'da "benzeri yazılamaz" yazıyor mu yazmıyor mu? tek harfi değişmez yazıyormuş da benzeri yazılamaz sanmışız. be hey andaval, sen kendi söylediğine inandın mı şimdi? sorgulayamamamıza yanacağına din nedir, sorgu nedir, iman nedir bir araştır önce. dogmatik bilgide ne sorgusundan bahsediyorsa o ceviz beynin.
iki satır yazıyı okumaya üşenen sazanlar hala neresi benziyor kafiyesi mi diye soruyor ya, en çok ona gülüyorum. ulan madem sazacaksın, yorum yapacaksın, bari iki satır şeyi oku da gerizekalı olduğun ortaya çıkmasın değil mi?
"ehe mehe orijinali var ki zaten" diyenlere de tavsiyem açsınlar okusunlar orijinalini, oradaki meydan okumayı görsünler. sonra muhtemelen bu eserin kuran'a verilmiş ne büyük bir ayar olduğunu algılayacaklardır.
ulan ne boş adamlarsınız hakkaten ya, eleştireceğiniz şeyle ilgili üç satırlık bilginiz yok. inandığınız dinle alakanız yok.
boş zamanlarınızda açın kuran okuyun diyeceğim ama okumak da bir alışkanlık ve kültür meselesi olduğu için diyemiyorum.
Tahminimce söz konusu bu kitaptan da bilmem kaç yüzyıl sonra çeşit çeşit mucizeler çıkaran bir takım andavallar türeyecektir. ''Bilmem neyin bulunuşu bundan binlerce yıl önce true furqan'da bildirilmişti'' diyecekler ve ona tapacaklar.
(bkz: tarih tekerrürden ibarettir)
Tam bir komedidir. buna inanan saf ateist, agnostik, ehli kitap cemaatleridir. kaldıki kur'an-ı kerim'in benzeri olduğu iddia edilen kitabın adı dahi kur'an-ı kerim'in diğer adıdır. balık baştan kokmaktadır. aşırılmış uslup ve isim ile beraber bir dizi saçmalıklarıda içinde bulunduran "copy".
kur'an-ı kerim in sadece ilham/ esin ürünü olduğunu, saf arapça ile yazılı olması ile uslup ve akıcılığa sahip olduğunu bize öğreten ve islam dünyasına ulaşmak, müslümanları hristiyanlaştırmak amacıyla filistin kökenli bir arap-amerikan rahip tarafından yazılan kitabın iddiası. ilginç olan bezerlik derken sadece şekilsel özelliklerden bahsetmesi. kur'an a sadece şekilsel açıdan değer verilmediğini birilerinin rahip anis shorrosh a soylemesi gerekirdi. böylede 7 yılını heba etmezdi. misyonelerin son bombası sadece 20 dolar ama ileride bedavaya dağıtabilirler incil hesabı.
inananlar tarafından yaratanın kelimeleri olarak kabul edilen kuran-ı kerim m.s 610 lar da yeryüzüne inmiştir.. içinde insanla, doğayla, evrenle, parayla, yaşamayla ilgili bir çok ayet vardır. ayetleri incelediğinizde kutsal bir kitaba yakışmayacak derecede hatalar görürsünüz. bu da sizin allahı eleştirmenizi sağlar.
örneğin kuran da kadınların erkeklerin eğri kemiğinden (kaburga yazmıyor ama insanın aklına başka eğri kemik gelmiyor) yaratıldığını, yöntilmeye muhtaç, otorite isteyen bir varlık olduklarından bahsediyor. erkeklere seslenirken, kadınları kontrol etmelerini, erkeklerin kadınlardan daha üstün yaratıklar olduğunu hatta gerektiğinde kadınları dövebileceklerini bildiriyor. şimdi 21. yüzyılda yaşayan bir insan olarak kuran da yapılan kadın tanımını en başta anneme yakıştıramıyorum. benim annem yönetilmeye muhtaç, saliha bir kadın değil. son derece ilkeli, güçlü ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir kişiliğe sahip. kuran ın kadınla ilgili düşünceleri (nisa suresinde geçer) annemi düşününce benim gözümde yerle bir oluyor.
bir çok konu arasından bana göre en önemlilerinden biri de suçlulara verilen radikal cezalar. kuran da hırsızlık yapan bir kişinin, hırsızlık yaptığı elinin kesilmesi emrediliyor. hırsızlığa neden olan toplumsal nedenler araştırılmadan, faturayı direkt olarak suçu işleyen üzerinden kesen bir mantalite çıkıyor burda karşımıza. halbu ki internet çağında yaşadığımızdan biz yoksulluğun ve açlığın görüldüğü ülkelerde hırsızlığın daha çok yaşandığını, zengin ülkelerde hırsızlık oranının düştüğünü görüyoruz. bunun dışında bilim çağında yaşayan bir insan olarak, hırsızın elinin kesilmesi yerine onu topluma kazandırıp, iş verip, kesileceği eliyle resim yapmayı öğretmeyi daha doğru buluyorum. bu bana kuranda yazandan daha gerçekçi bir çözüm gibi geliyor.
bir diğer husus kuranda bahsedilen, cennet-cehennem için verilen sınav. en büyük çelişkilerden biri de burada aslında. sınav dediğiniz şey herkes için eşit şartlarda gerçekleşmeliki kusursuz olabilsin. şimdi adamın biri yoksulluğun ve sefaletin göbeğinde, diğeri binlerce kişinin hayatları boyunca çalışıp kazanamayacağı bir servetin sahibi olarak doğuyor. paraya sahip olan kişinin, fakire yardım, fitre, zekat gibi sevap oranları fazla olacağı gibi günah olarak kabul edilen şeyleri de (hırsızlık, tecavüz gibi) yapma olasılığı düşük olacaktır. fakirlik içinde yetişen kişi hırsızlık başta olmak üzere cana ve mala zarar verici bir çok eylemde bulunacaktır. kuranda bahsedilen bu sınavda zenginlerin fakirlere oranla fersah fersah avantajlı olduğunu ortadadır. he yoksullar direkt olarak cennete gidecekse o zaman burada da zenginlere yapılan bir yanlış söz konusudur. yani bu tür bir sınavda eşitsizlik daima olmak zorundadır.tüm bunların ötesinde hiç tanrıdan, kitaptan haberi olmayan, dünyanın ücra köşelerinde yaşayan bir çok insan var. bunların durumu ne olacak diye düşünmeden edemiyor insan.
kuranın doğayla ilgili yanılsamaları da saymakla bitmeyecek türdendir. dünyayı evrenin merkezine koyan kuran, insanı da dünyanın merkezine koyar. oysa yapılan bilimsel (gerçek, kanıtlanmış) araştırmalar bize dünyanın evrenin herhangi bir gezegeninden biri olduğunu, güneş sisteminin içinde diğer gezegenlere bağımlı olarak yaşadığını (örneğin diğerlerinin çekim kuvveti olmasa dünya meteor taşlarının akınına uğrardı), insanın ise doğa yaşamının koşullu bir uzantısı olarak dünyaya geldiğini, insanlardan önce de dünyada yaşamın var olduğunu kanıtlamıştır. insanın bu duruma gelirken geçirmiş olduğu aşamalar konusunda da bilim ile kuran arasında görüş farklılığı vardır. kuran insanın ilk yaratıldığı andan itibaren değişmediğini "iddia" ederken, bilim insanın yaşanılan dönemlere, coğrafi şartlara göre belirli aşamalardan geçtiğini "kanıtlamıştır". bazı kuran savunucuları ısrarla bilimin insanın maymundan geldiğini söylediğini savunması da son derece komik bir iddiadır. hiç bir bilim adamının böyle bir düşüncesi olamadığı gibi ele geçen verilerde böyle bir durumu işaret etmez. eğer öyle olsa eve bir maymun alıp yetiştirerek onu insan haline getirebilirdik. bu tabi ki sapıkça bir düşünce. bilim, insanın maymundan geldiğini değil, tüm canlılar akraba olduğunu ve özellikle de maymunla yakın akraba olduğunu söylemektedir.
ben özgür bilince sahip bir insan olarak kanıtlanmış verileri, iddialara ve çeşitli söylentilere tercih ederim. bu bağlamda düşündüğüm zaman bugün bilim adamları (ilahiyaçılar hariç çoğu ateisttir) oturup kitap yazdıkları takdirde kurandan daha tutarlı, doğa ve insan hakkında gerçekçi açıklamalar yapacaklarını düşünüyorum. eğer bilim adamlarının yazacağı kitap kurandan daha akılcı ve nesnel gerçeklere dayansaydı bugün yaşamakta olan imanlı kimselerin hangi kitaba itabar edeceklerini ise çok merak ediyorum doğrusu.
beyhude bir çaba olur. asırlarca taklit edilmeye çalışılmış ama belagat sanatındaki akıl almaz üstünlüğü sebebiyle yanına bile yaklaşılamamıştır. zaten kitabın yazarı bir ayetinde "bir benzerini yapabiliyorsanız buyrun" diyerekten açıkça meydan okumuştur. türkçe mealini arapça orjinaliyle bir tutan yazarlar, türkçe olarak benzerini 2 ya da 3 gün yazabileceğini zannedebilirler ama işin içinden çıkılır gibi olmadığı ortadadır.
sadece "hamd" kelimesinin türkçede 70 farklı anlamı var beyler. neyi yazıyorsunuz?
islâm fanatiklerine "olmaz, olamaz, imkânsız"* nakaratlarını sayıklatmış gerçek. arapçaya, ama özellikle eski arapçaya gerçek anlamda hâkim olduktan sonra neden olmasın!?
ek: işin erbapları "yazılmış" dediği hâlde, bizim islâm fanatiklerinin dayanaktan yoksun hâlde itiraz etmeyi kendilerine görev bellemeleri gayet ilginç bir görüntü arz etmektedir.