bir defa bu olguyu tartışmakla birileri tarafından çizgi dışına çıkarılıyorsanız ki öyledir, tartışma kör döğüşüne döner. tartışma akıl yürütülerek yapılır. ey akıl, sen şuraya kadar geçerlisin, buradan sonra hükümler geçer denilen bir tartışma adil değildir. herhangi bir din mensubuna kitabınız yanlış, değiştirilmiş olabilir derseniz alacağınız cevap kibarca "hade git ordan" olacaktır. dolayısıyla hiçbir zaman aynı dili konuşamayacaksınız. fakat aynı dil, din mensupları içerisinde kendi dengesinde tartışılarak (!)ortak kılınabilir. islam genel anlamda reformizm'e kapalı görünür. fakat tüm dinlerin benzeri reformist ya da revize süreçleri yaşadığını düşünecek olursak bu islam'da yaşanmayacaktır anlamına gelmez. Ayrıca farklı coğrafyalarda bu durum fiilen yaşanıyor zaten.
dinlerde öyle ya da böyle olabilme durumu malesef vardır. yoktur diyen varsa ve bu yok durumunu ispatlamak gerekir. ya da tersi, var durumunu ispatlamak gerekir. tarihsel sosyal, toplumsal veri ve olgularda ispatlanamaz çok az şey vardır günümüzde.
Hemen öyle ya da böyle durumuna değinecek olursak; eğer ki aynı kitaptan, o kitabın içinde yazılanlardan, kanunlarından, hükümlerinden farklı insan toplulukları farklı şeyler anlıyorlarsa ortada 2 gerçeklik vardır. ya farklılıklardan bir tanesi gerçekten doğrudur, ya da yazılan şey, net, kesinleştirilmiş ifadeler içermemektedir. Her iki durumda da ortaya bir düalist algı çıkar ki sorumuzun cevabı da burada yatmaktadır. genellikle din kitapları bu noktayı da kendi içlerinde değiştirilemez hükmü dışında da ifade ederler. çünkü insan gerçekliğinin zamansal değişim çizelgesi hiçbir tarihte elde yoktur. örneğin, islam'da farklı eğilimlerin olacağı ki bunların sayısı bile bellidir, bu farklılıklardan sadece birinin gerçek yol yolcuları olacakları uzun uzun anlatılmıştır. haliyle, kim ki kuranı kerimle ya da başka bir kutsal kitapla ilgili algı birliği, teklik ve kesinlik olgusu iddia ederse sadece kendini kandırmış olur. sevgili hocalarımız kendi aralarında bu hadis sahih'tir, bu değildir kavgalarını niye yaparlar acep? algı birliği yaratabilmek için. çok net bir soru ; pi sayısı kaç'tır? dünyanın neresine giderseniz aynı cevabı alırsınız. iran, endenozya, mısır, türkiye, arabistan farketmez. hepsinde aynı yanıt gelir. peki değişmez, tek dir denen hükümler, neden farklı algılanır? çünkü kesinlik arzetmez. mutlaka yumuşak bir karın bölgesi bırakılmıştır. bırakılmak zorundadır.
allah varsa inananların kaybı olmayacak, yoksa da..[anladın]
Bu mantıkla doğrultusunda bakılacaksa, reddedilmesi en karlı olan ihtimal.. Lakin ticari bir tablo ile allahın olması ve olmaması durumlarında edinilecek tavır ve olası kazançları özetleyen bir excel tablosu üzerinden karar vermenin bir şeye inanmak olarak tanımlanması doğru mudur acaba? Yoksa ev sahibi hacı amcalar ticari zekaları bu kadar yüksek olduğu için mi hep ev sahibidir, ya da şu anda türkiyeyi tamamen sarmış olan dini-finansal-siyasi kayırışmanın özü de mi bu felsefeden yola çıkar??
Her dinde inanç ve rant birbirine girmiştir, her dinde dinin kuruluşundan bir süre sonra haksızlıklar, iktidar kavgaları ve rezillikler görülmüştür. Madem ki islam özeldi, neden kitabın değiştirilmesine izin vermeyecek olan güç bu rezilliklerin islamda da yaşanmasını engellemedi? Neden 40 masumu katleden insanların soyu islamın şekillendiği yüzyıllarda bu dini yönetenler oldu?
Bu tartışmanın gereksiz olduğunu söyleyen arkadaşlar yanılmaktadır, Bu tartışmanın sürmesi gereği, bazı mezheplerin ortaya çıkış sebebidir. Çünkü dinin rant-güç için kullanılabileceği gerçeği her zaman hatırlanmalı ve bilinmelidir. Aleviler bu yüzden namaz kılmaz, birileri neden namaz kılmadığını sorsun, ve bu haksızlıkları hatırlatan cevaplar alınsın, ve karşıdaki insan dinin güç elde etmek için ne kadar vahşi biçimde kullanılabileceğini görüp uyansın diye..
Elbette herkes kendi inandığını doğru saymalıdır, bence sorgulamadan bu kadar önemli bir şeye kendisinden öncekilerin verdiği beyin yıkamalarla inanan biri yukarıda biraz kolaycı olmakla suçlanabilir...
ben kesin birşey söylemek istemiyorum aslında ama duyduğuma göre kuran-ı kerim kitap haline hafızlar yazmış yani yazılı bir kaynaktan kopiş tarzı bişi yok bayağ bildiğimiz canlı insanlar(hafız) yazmış kitap versiyonunu o yuzden küçükte olsa değiştirilme ihtimali vardır.
ihsan oktay anarın eseri suskunlar'da -okuyanlar bilirler- eflatun kendisini çağırdığını düşündüğü sesin peşinden gitmeye başlar. giderken de hristiyanlığın 7 günahının insan vücüdundaki temsilleriyle karşılaşır birer birer.
kibir günahının temsili, belki o dönemin azametli paşalarından birinin mahdumu, belki de burnu kaf dağından inmeyen şımarık bir beyzadeydi. o dönemde halk böyle zengin ve nüfuzlu görünen kişilerin etrafına toplanır ve şikayet pusulalarını, arz-ı hallerini iletirlerdi.
bu kibirli adama orta yaşlı bir hanım yaklaştı ve şöyle seslendi.
"beyim! benim oğlum medrese talebesidir. geçenlerde hocasıyla arasında şöyle bir münakaşa geçmiş. oğlum, tevrat, incil ve zebur'un insan eliyle değiştirildiğini fakat kuran'ı kerim'in allah tarafından bozulmadan saklandığını, kuran'ı kerim'i koruyan allah'ın tevrat, incil ve zebur'u korumaya -haşa- gücünün yetmediği için mi diğer kitapların bozulduğunu sormuş. hocası cevap veremediği için oğlum medreseden atıldı. bir hatadır etmiş, buyursanız da oğlum okuluna geri dönse?"
kitabın bu bölümünü okurken düşündüm, medreseden atılmaya yetecek bir cüretti o dönem için bu soru. fakat cevap? cevap bizler için neydi, ne olabilirdi?
insanı hayvandan ve diğer mahlukattan ayıran neydi? düşünce gücü mü? tam olarak değil. insanı hayvandan ayıran iradedir. karar verme yetisidir. irademizle işlediğimiz ameller bizi farklı kılar, iyi veya kötü.
insan iradesiyle allah'ın kelamını değiştirmeye ve kendisinden sonraki insanları umutsuzluğa sürüklemeye kadar gidebilmiştir. fakat allah umutsuzlara umut olmuş ve her seferinde yeni bir peygamber göndererek kendi katındaki tek dini yavaş yavaş insanlara öğretmiş ve tamamlamıştır.
buradan devam edelim. kuran'ı kerim son kitaptır ve bu yüzden insan iradesinden korunmalıdır. hem de her şeye gücü yeten tüm alemlerin rabbi tarafından. kendisinden sonra kitap ve peygamber gelmeyeceği için, kuran'ın gelişinden sonraki tüm çağlar ve insanlık nesillerine başka bir şans, yol ve umut bulunmayacağı için, insanları umutsuzluktan kurtarmak için allah, kendi yarattığı karar verme yetisine sahip insana belli şartlar altında ve bizim bilmediğimiz belli durumlarda "dur" demiştir.
velhasıl, dünya durdukça kuran'ı kerim ilk gün gibi duracak ve bizlerin ışığı ve yol göstericisi olmaya devam edecektir.
--spoiler--
ikra bismi rabbikelleziy halak!
--spoiler--
--spoiler--
yaradan rabbinin adıyla oku!
--spoiler--
ingilizler zamanında bu iş için çok uğraşmıştır mısırda binlerce kuran'ı değiştirmeye çalışmışlardır lakin hafızlar olduğu sürece bir işe yaramıyacağı kesindir.
ki bu konuda ayet var kıyamete kadar değişmeyeceğine dair.
müslümanlar için böyle bir olasılık yoktur ancak inanmayanların bir kısmı buna çok fazla inanmakta hatta ispatlamaya çalışmaktadırlar. soru şudur : yani orjinal kalsa inanacaktınız ama değişti diye mi inanmıyorsunuz?