sadece dini fanatizm ya da önyargıyla değil, tarihsel olarak bakıldığında da düşüktür. eldeki en eski kur'an hz. osman devrine ait olsa da yakın zamanda muhammed hamidullah'ın ortaya çıkardığı ibni hibban'ın hadis derlemesi göstermiştir ki buhari'nin sahih diyerek kaydettiği hadislerin neredeyse hepsi zaten peygamberimiz zamanında kayda geçirilmiştir. bu hadislerin bir çoğu da içlerinde bugün aynıyla duran kur'an ayetleri bulundurmaktaydı ve derlemenin kendisi bile peygamber'den sadır olan sözlerin muhafazasındaki hassassiyeti göstermektedir. ayrıca ibni hibban'ın derlemesinde bugün kur'anda bulunan ayetler arasından hiçbirine "hadis" olarak rastlanmaması ilk dönem müslümanlarının vahiyle hadis arasında keskin bir ayrım gözettiklerini gösteriyor.
sonraki dönem islam tarihçilerinin hemen hepsinin ittifak ettiği nüzul sebepleriyle ayetler arasındaki ilişki de ayetlerin tarihsel otantikliğini desteklemektedir. zira kur'an'da nüzul sebebi tarihçilerce ve muhaddislerce belirlenmemiş ayet yok denecek kadar azdır. ufak bir kısmının (hepsi mekke dönemi olmak üzere) da nüzul sebepleri yok değil, fakat ihtilaflı olduğu için kesinlikten yoksundur.
geriye nüzulu ihtilaflı bir kaç ayet kalmaktadır ki (şeytanın ayetleri, keçi ayeti) bunların hepsi tarih kitaplarında (taberi ve vakidi başta olmak üzere) ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. ne hz. osman'ın mushafında ne de daha sonraki mushaflarda bu ayetlerin bulunmaması ve siyerlerin mevzuyu kapanmış olarak lanse etmeleri kur'an ayetleri konusunda daha peygamber zamanında bir ittifaka varıldığını göstermektedir.
tabi kuranın değişmediği konusunda mantıklı ancak spekülatif sebepler de öne sürülebilir. mesela hicrî birinci yüzyılda yazılmış bir siyer olan (ve muhtemelen ilk siyer olan) ibn ishak'ın siret ün-nebeviye'sinde 10000'lerce mısra şiir bulunmaktadır ki bunların hepsi dilden dile aktarılarak gelmiştir. bu kadar şiiri aklında tutabilen bir arabın (hatta binlerce arabın) kur'an gibi ezberlenmesi kolay, insanlarca kıymet verilen bir eseri ezberleyip, değişik nüshalarındaki yanlışları sezip ortaya çıkarmadığını düşünmek gülünç olur.
yüksek olan olasılık. mademki kuran-ı kerim doğruluk ve adalet kurmak için indirildi. neden kadın-erkek eşitliğinden bahsetmiyor ? neden kadına erkek kadar miras verilmiyor ? neden erkek kadar, kadının erkeği ve çocukları üzerindeki ve çocuklarında ebeveyni üzerindeki haklarından zikredilmiyor ? bütün ırkların allah önünde eşit olduğundan bahsedilmiyor ? neden kuran ayetlerini doğru yorumlamayan din adamlarına verilecek cezadan bahsedilmiyor ? kanımca hz ali'ye kadarki dönemde doğru nüshalar vardı ama muaviye döneminde değiştirilmiştir. çünkü kuran'ın istediği yönetim şekli bugünkü anlamda cumhuriyetti ve muaviye'nin yönetim şekline cevaz vermiyordu. ben kuran-ı kerim'i okudum ve birçok yerde birbiriyle çelişen ayetler gördüm. bence kur'an yeniden ve aslına uygun biçimde yorumlanmalıdır.
edit: anlamak, araştırmayı gerekli kılar. unutmayın ki ilk emir "oku"dur. hemen koruma içgüdüsüyle suçlamayın, araştırın. beni eksileyenlere sözüm, siz resmen dogmatiksiniz (körü körüne inanan, sorgulamayan), yalan mı ?
Topkapı Sarayı'ında Hazreti Osman'nın şehit edildiğinde okuduğu el yazması Kuran ile günümüzdeki Kuran kelimesi kelimesine, noktası virgülüne kadar aynıdır. Peygamberimizin* ölümünden, (8 Haziran 632,) Hazreti Osman'nın şehit edilişine kadar (17 Temmuz 656) geçen 24 yıllık süre içinde Kuran'nın değişmesi mümkün olamaycağına göre (Çünkü hafızlar tarafından tüm kuran ezbere biliniyordu) başka bir delile bile ihtiyaç yoktur. Maalesef dinimizi bu şekilde karalayamazsınız ey kafirler !!
Edit:imla
şahsen bir kutsal kitap yazsam içine "bu kitap son kitaptır, değiştirilmemiştir." cümlesini eklerdim. ve insanlar kuşkuya düşerdi, tıpkı şu aciz yazar karin'in yaptığı gibi.
hiçbir müslüman ın aklına bile gelemeyecek hadise. fitneci ibnelerin fitne yayması bilgisizleri çlme girişimi. islam allahın vaadi ile kıyamet gününe kadar, bizzat allah tarafından korunacagı vaad edilen bir dindir.
inanıp inanmamayı bir kenara bırakırsak hz osman kuran okurken şehit edilmişti. okuduğu kuran-ı kerim halen topkapıdadır sergilenmektedir. günümüzdeki kuran-ı kerimle karşılaştırma yapmak zor olmasa gerek. hz osman ın okuduğu kuran da değiştirilmiş olamaz heralde. zira peygamberimiz vefat ettikten yaklaşık 25 sene sonra şehit edilmiştir ki 4 büyük halifeden biridir.
şimdi değiştirilmek derken bir noktaya değinmek gerek. bilindiği gibi ilk 'inen' sure alak suresi. hani şu 'ikra' ile başlayan, hira'da gelen. ancak kuran'ı açtığınızda karşınıza çıkan ilk sure alak değil fatiha. sanki burada bir sıralama karışıklığı olmuş gibi. yirmi yıl sonra ceylan derilerinden ayet toplamak zor olsa gerek. ancak kitap haline getirildikten sonra değiştirilmiş olabileceğini sanmıyorum. zaten kitap haline getirilme nedeni de bu. fakat surelerin yerlerinin karışık olması en azından ebced hesabı gibi saçmalıkları ortadan kaldırır. şüphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır*
ateist komünistlerin ortaya attığı bir yalandır. bunların içinde imansızlık kaynaklı derin ve korkunç bir boşluk var ki bu da her allah'ın günü bizim kutsalımıza saldırmalarını gerektiriyor anladığım kadarıyla. acıyorum bu zavallılara.
kuran-ı kerim değiştirilmemiştir, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. bu bağlamda inanmıyorsanız bile saygı göstermeniz lazım. en güzeli budur.
degisse ne olur, degismese ne olur dedigim durum.
degismemis olması islamın ayrıcalıgı olmadıgı gibi degismis olması da zaafı degildir. din bireysel-vicdani bir kanaattir, bu durumda imanınız guclenecek ya da zayıflayacak mı?
sen bin sene once yasayan insanla aynı ruh haline-aynı psikolojiye sahip degilsin.
evrimin insan uzerinde psikososyal etkileri de vardır.
bundan sadece bir kac yuz yıl once yasamıs insanın onune
-dunyanın hangi cografyasında, hangi dinden, hangi kulturden olursa olsun-
plazma tv yi koy saskınlıktan kucuk dilini yutar, arabayı-ucagı gorunce
dehsete duser. sen nasıl bu insanla aynı ruh haline aynı psikolojiye sahip
oldugunu dusunebilirsin? teknoloji cagı insanın ruhunu-psikolojisini degistirdi
en basta. insanın ruh hali-psikolojisi farklılasırsa dine bakısı da farklılasır.
adam zannediyor ki bundan bin sene once de insanlar televizyon
seyrediyordu, bilgisayar basından kalkmıyordu, ya da otomobilden ucaktan
inmiyordu.kendinizi bin yıl once yasayan insanın yerine koymaya calısın.bu kadar mı kaybettiniz kendinizi.
ramazan ayında her gün cebrail (as) ile peygamber efendimiz (s.a.v.)in karşılıklı kuran ayetlerini okumaları olayıdır mukabele, bir nevi ezberleme ve kontrol amaçlıdır. o günden bugüne mukabele müslümanlar arasında gelenek haline gelmiştir ve her ramazan camiilerimizde yapılmaktadır.
konuyla ilgisine gelince islam dini yazılı bir kaynakla * beraber hafızların ezberledikleri ile yaygınlaşmıştır. kuran ayetleri ilk indiği dönemden itibaren * hafızların ezberinde olmuştur ve mukabele dolayısıyla bir yanılgı yanlış ezber söz konusu değildir. musaflar kitap haline getirilirken de , öncesinde ve sonrasında da bu ezberciler var idi. her ne kadar bazı kesimlerce sayıları ve nitelikleri tartışılsa da bu insanların varlığını hiç bir tarihi kaynak yalanlayamaz.
kuran indirilme esnasında yazılı olarak kayda geçmiştir, gerek ağaç kabukları, gerek deri parçaları , gerekse de taş parçaları üzerine yazılmıştır ve yazıldığı an ezberlenmiştir. kitap haline getirilirken de bu yazılı kaynaklar toplanmıştır ezbercilerle karşılaştırılıp iki kapaklı bir kitap şeklinde yazılmıştır. yazılı kaynaklar konusunda en az 2 şahite gerek duyulmuştur. sadece tevbe suresinin son iki ayetini oluşturan taşa yazılı parçada 1 şahit vardır.*
4 halife döneminde, abbasiler, emeviler ve osmanlı zamanında da mukabele geleneği devam etmiştir ve kuran ayetleri ilk indiği günkü gerçekliğini korumuştur.
bugün ülkemiz dahil müslüman nüfusun yaşadığı her bölgede hafızlık çok değerlidir, ve en eski geleneklerden biridir. önemide yukarıda anlattığım kuran'ın korunmasından gelir.
lafın özü islamın başlangıcından beri, kuran'ın ilk inmeye başladığı andan beri hafızlık vardır, mukabele vardır. kuran önce allah (cc)'in rahmetiyle ve de müminlerin kalbine yazılarak bugüne kadar değişmeden gelmiştir.
tabi ki bu bir inanç meselesidir, inanmak istemeyene vahiy de gelse fayda etmez, kalbiyle inana da inançsızın lafı kar etmez.
ekleme : kuran-ı kerim'in kitap haline getirilmesinin sebebi söylendiği gibi sağda solda birbirinden farklı kuran'ların ** dolaşması değildi. ezbercilerin ** sayısının gerek savaşlar gerekse de vefatlar nedeni ile azalmasıydı.
şuraya geldiğimden beri paso din konularında entry yazmaktan sıkıldım yahu. kişisel bilgilerime bakıyorum da ilmihale benzemiş, varsa yoksa dini mevzular. kendisi başlık açan bi adam olmadığımdan, genellikle sol frame'e bakıp hali hazırda açılmış başlıklara tıklayıp cevap niteliğinde entry'ler yazdığımdan bunun kanıtladığı şey uludağ'ın paso din üstüne konuşulduğu yer olması demek ki..
zamanında din üstüne tartışmak diye bi şeyler karalamıştım ekşi'de, ve ne kadar boş bi iş olduğunu yazmıştım. kimsenin kimseyi ikna etmesinin mümkün olmadığı üstüne bi şeylerdi.. şimdi ise yaptığıma bak.
konuyu dağıtmayayım, neden bunları bana çağrıştırdı şu mevzu.. çünkü dediklerime cuk oturan bi konu bu. başlık altındaki entry'leri okumadan yazayım (değiştirildi değiştirilmedi diye bi tartışma sürdüğünü farz ederek),
diyelim ki kanıtlandı.. diyelim ki kur'an'ın değişmiş olduğu fikri artık herkes tarafından kabul edildi.. ne olur ki? ne bekliyorsunuz, birden insanların "aa kur'an değiştirilmiş, hiç allah yolladığı kitabın değişmesine izin verir mi, inanmıyorum o zaman artık" demesini mi.. ben ne olacağını söyleyeyim.
bugün müslümanın görmezden geldiği hangi ayet varsa o ayetin sonradan kur'an'a konduğunu söyleyecek ve bu sayede dine daha fazla sarılacaktır. ama herkesin hayat görüşü farklı olduğundan herkese göre bu uydurma olan ayetler farklı olacak, binlerce farklı islam anlayışı olacaktır. eee.. bugün de var olan şey bu değil mi. bugün sadece bazı ayetleri görmezden gelerek yapıyor insanlar bunu. eğer değiştirilmiş olduğu kanıtlanırsa bi şey değişmeyecek yani.
misal hoşgörülü bi müslümanın cihat ayetlerini görmezden gelmesi gibi, feminist bi müslümanın (evet var) erkeğin kadına tahakkümünü anlatan ayetleri görmezden gelmesi gibi vs..
çok yüksekten attın diyenlere var olan benzer bi durumu hatırlatmak isterim. islamın kur'an'dan sonra ikinci kaynağı. hadisler.. bugün müslümanlar hadislerin çoğunun uydurma olduğunu kabul etmiyorlar mı.. hatta hadislerin uydurma oluşu çoğu müslümanın savunma metodu olmadı mı.. hangi hadisi beğenmiyorsa (herkese göre değişiyor tabii) ona uydurma diyor işte. sahih hadisler (kütüb i sitte) bile bu "uydurma" lafından payını alıyor.
o yüzden havanda su dövmek diyorum işte, kanıtlasan ne oluuuuur kanıtlamasan ne.. hiç.
peygamber efendimize peyderpey vahiy geldiğinde o (s.a.v.), hemen vahiy katiplerine ayetleri yazdırır, hangi sureye ait olduğunu bildirirdi.
peygamber efendimizin (s.a.v.) mubarek sözleri ise not alınmazdı. sebebi ise ayetlerle karışmamasıydı. yazılı not sadece ayetlerdi. *hadis-i şerifler sonradan toparlanmıştır. hadis toplayıcılarından birisi uzak bir yerde yaşayan bir müslümanın bir hadis bildiğini duyar ve bu hadis-i şerifi öğrenmek için uzun yolu göze alıp adamın yanına gider.
adamı uzaktan gödüğünde çoban olduğunu anlar. çoban, uzaktaki koyunun birini elinde bir şey varmış gibi yapıp yanına çağırır. bunu gören hadis toplayıcısı çobandan hadisi almaktan vazgeçer.
hadis toplayıcısı, hadisler için bu kadar hassas davranmıştır. kaldı ki bu kişi sahabe değildir. bu kişi bu kadar hassassa sahabe efendilerimiz ve daha dünyada iken cennetle müjdelenen ve kur'an-ı kerim'i toplatıp kitap haline getiren halife efendilerimiz nasıl hassas olur siz düşünün.
Her dönem Kur'an-ı Kerim'in birçok hafızı yetiştirilmiş, Kur'an-ın asıl şekliyle onların ezberlenmesi sağlanmıştır.
günümüzde de bu konuyla alakalı kurum bulunmakta ve basılan her Kur'an-ı Kerim denetlenmektedir.
zayıf ihtimaldir. dönemin şartları hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan yorum yapmak acizliğinizden başka bir şeyi göstermez. kaçınız islam tarihi konusuna vakıfsınız ki işkembe-i kübradan rahatlıkla sallıyorsunuz. zaten bilen insan bu kadar rahat konuşamaz. hülasa kuran-ı kerim'i hz. muhammet vefat ettiğinde bir kişi kitaplaştırmamıştır. kuran-ı kerim'i ezbere bilen bir kişi yoktur. bir sürü kişi vardır ve kuran-ı kerim yazılı hale getirilirken ezbere bilenler ilgili ayeti okuyarak karşılaştırmış ve hata şansı sıfıra indirgenmiştir. bugün araştırmacılar kuran-ı kerim'de hattatlardan kaynaklı harf ve hareke hataları dışında hata olmadığını konusunda hemfikirdirler. bazı arkadaşlar ben olsam bu ayeti de koyardım gibi yorumlar yapıyor sanki ezbere bilen bir kişi var bu arkadaşlar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın bire bir örneğini bize gösteriyorlar. bu insanların kuran-ı kerim'in kaçta kaçını okuduklarını cidden merak ediyorum. ayrıca kuran-ı kerim'i okumak demek de sadece eline alıp okumak değildir. kuran-ı kerim'in 15 asırdır tarihle bütünleşen bir birikimi vardır ve bundan bağımsız olarak yorumlanamaz. siz 7. yüzyılda inen bir kitabı bugün okurken indiği dönemde ve arada geçen 15 asırda neler olup bittiğini bilmeniz gerekir.
kurandan ayetle çürütülmeye çalışılması yetersiz, ancak tümevarım yöntemiyle "sıfır" olduğunu rahatlıkla görebileceğimiz olasılık. Şöyle ki, aşağıdaki düşünce basamaklarını takip etmeniz sizi bu vesveseden çıkaracaktır...diye umuyorum:
1) Tevrat'ın değiştirilmiş olma olasılığı nedir acaba?
cvp: kesindir. öyle olmasaydı insanları yeniden hak yola çağırmak için incil gönderilmezdi.
2) incil'in değiştirilmiş olma olasılığı nedir acaba?
cvp: kesindir. öyle olmasaydı Kuran-ı Kerim gönderilmezdi.
3) Kuran-ı Kerim'in değiştirilmiş olma olasılığı nedir acaba?
cvp: sıfırdır. değiştirilmiş olsaydı şimdiye kadar kitap da gönderilirdi, peygamber de...gönderilmediğine göre? e o zaman güzel kardeşim? sence cevap ne?
sanıldığının aksine sadece kur'an'daki metinlerin değiştirilmesi ile sınırlı olmayan bir olasılıktır.
skriptualizm denen hadise sonucu, ister istemez metin okumaları çeşitli islâm âlimlerince farklı şekillerde yorumlanmış, kimi durumlarda belli aşiret ya da kişisel çıkarlar sonucunda kur'an işlevselleştirilmiştir.
mezheplerdeki farklı yorumlamalar, çeşitli bölgelerde önceden benimsenmiş olan izlerinin ister istemez yeni dînî pratiklere girmesi, kur'an'ın metin olarak değişmemiş olsa bile* farklı coğrafyalarda farklı şekillerde yorumlanmasına neden olmuştur.
buna türkiye'den ilginç bir örnek vermek mümkün. meselâ kimi yerlerde islâm'a dayandırılarak kabir ziyareti, kabirlerin yatır, türbe halini alabilmesi ihtimaline karşı yasaklanmıştır. muhammed peygamberin mezarına bile yüz dönmemek, mezarı yanınıza alıp ziyaret etmeniz suudi devletinin kolluk güçleri ile sağlanmaktadır. mezara yüz dönenler dürtüklenerek yan çevirilmektedir.
oysa türkiye'de mezar, yatır ve türbe ziyareti âdetâ dînin bir parçasıdır, çoğumuz tarafından hiç sorgulanmaz bile bu pratik.
sonuç olarak dünya üzerinde islam'ın birçok farklı uygulanışı vardır, kurumsal olarak ve coğrâfî olarak. kur'an metin olarak değiştirilmemiş olsa bile, islâm "bilirkişileri" onu farklı yorumlamakta, insanlar da o yorumlara göre farklı ve hatta çelişik inanış ve amellere imza atabilmektedir.