belki de Kendisi ile zerre kadar uyuşmadığımız milyon konu vardır. yuzde 80 bel altı yazar. O yazdıkları yüzünden bu sözlüğe girerken cektigim eziyeti bir ben bilirim. ne zaman girsem sozluğe "erisim engellendi" yazısı karsima cikar.. neden ? o gun kukla bir anısını anlatmış icinde bizim serverin yasakladığı ne kadar kelime varsa hepsini yazmış. korkuyorum birgun patron girecek odaya, başlayacak saydırmaya,...ne okuyorsun lan sen oyle porno siteyemi giriyon diye. çünki server loglarindaki kelimeleri okusa yeter adam.
ama kuklaya hiç kızmadım bu yüzden. çünki biz buyuz. biz kemal sunal eşşoğlu eşşek deyince yerelere yatan, en komik fıkraları nam-ı kemalle özdeşleştiren, recep ivediğe gişe rekorları kırdıran kimseleriz. içinde küfür olmayan espriye espri demeyiz biz. en kaliteli mizah dergilerimizde testis biçimli köşeler vardır mizah adına.
lakin birde Geri kalan yuzde 20 si var işin. Bel altı harici yazdığı o kadar güzel yazılar var ki. ama bunları en beğenilen listesinde göremessiniz ( sadece ölüm hakkında yazdığı girebilmiş o listeye). Neden ? okuyan basmamış butona. çünki icinde malum kelimeler yok. ama adam yazmış. emek verip döktürdürmüş. ipleyen yok.
kuklayı severim, sozluğe girememe neden olsa bile takip ederim. . çünki ota boka salça olmaz. trolluk yapacağım diye başlık sıçmaz. kişilerle entry savasına girdigi enderdir. yazar gecer. sadece "eğlenir". arada oyle bir yuzde 20 yazısı yazarki. kacırmak istemem.
birde En saglam, en kahraman muhafazakarımızın islamın ti ye alınmasını sadece izledigi yerde o çıkar "çüş lan hadini bil" yazar ki...... bize kapak olur.
Takip ettiğim yazar. O da beni takip ediyor.
Tanımıyorum ama nedense tip olarak anneler ve kızlarının sunucusuna benzediğini düşünüyorum. Neden bilmiyorum ama, öyle işte...
(#21413155)
şimdi bazı beyinsizler adam dinini savunuyor diye şakirt der bizim kukiye. onların amına koyayım. sen herşeyle ilgili entryni yaz abi. biz hep sevişerek okuyacaz.
çok iyi yazarlar geldi geçti; çok iyi yazılar yazıp gittiler. sıkıldılar. bıraktılar sözlüğü. tatmin oldular. bu adam da nasıl bir ego varsa, her hafta "en"lere giriyor ama aynı motivasyonla devam ediyor. tatmin edemedik efendim.
bunca zamanın hatrına sadece ve sadece bir şey istiyorum..
lütfen ısıtın beni kızlar. am bele pat diye söyledim diye ohaa felan denmesin. şerefsizim kabuğu alınmış tosba gibiyim bu aralar. öyle dıpdızlakım. halden anlayan rica ediyorum mesaj çeksin. hadii...
az önce telefonla konuştum. çok mutlu oldu kendisi aradım diye. şaşırdı elbet numaramı nerden buldu bu deli fala ndmeiştir kesin. bilmiyor ki ofis arkadaşı kankam. fotosunu bile buldum bakın!
hayırdır ortaam bu sezercik muhabbeti pek bi dokunmuş sana yazarı? *
ne oldu la zoruna mı gitti yapraam demek isterim ama hisli adamsın sen şimdi buna da alınırsın.
malum her ne kadar sevişken bir yapıya sahip olup sikişken bir ruhla şu fani dünyanın sanal ekseninde kendine yer bulmaya çalışsan da, aslında perdelerini kaldırınca pembe tolga gibi bir adamsın, kırılgan naif..
hafifi böyle lila, azcık oval, birazcık ibbına. *
bilirim yani ne denli yumuşak bir kalbin olduğunu da o yüzden kıramam seni ama bazen kantarın topuzunu kaçırıyorsun içine, diyorum ki her seferinde topuzuna kadar zorlama ben bile çıkarmakta zorlanacağım o topuzu senin içinden lale seni.
bana ne la kimin neyi ölmüş, kimin neyi hayattaymış.
kim onla ilgili yazmış, kim içini dökmüş.
ben birinin yakınının ölümüne sevinecek adam mıyım? kaldı ki şu sözlükte kimse zerre sikimde değilken, sayfayı kapatıp çıktığımda kimseyi hatırlamıyor, bir kum tanesi kadar hafızamda yer etmesine izin vermiyorken...
ha ölümleri her adem oğlu gibi ben de sevmem.
siklemediğim adamın bile yakını eşi dostu ölünce durduk yere burulurum, benim derdim bu değil ki?
adam sıkılır artk canı daralmıştır gece olur; "ananın amına koyim hayat 3 ay oldu kendimi hafif hafif topparladım ama olmuyormuş meğer, youtube da salak bir parçaya denk geldim de aklım yine yerinden çıktı, gitmeyeydi eyiydi dengem bozuldu özlüyorum ulan anamı, babamı, dedemi, nenemi.."
neyse işte. herhangı birini dediği zaman ben zaten sallamıyorum.
sezercikten kasıt onlar değil. o gibi durumlar da değil yeraam sen iyi biliyosun, sen iyi biliyosun da bakma bazen senin de böyle atarlarla girmen lazım entrye ki ordan ilerleyesin bende bunu iyi biliyorum. *
neden mi buraya yazıyorm madem ikimiz de biliyoruz birbirimizi?
sebep şu;
o kadar lalesin ki orda bir salvo yapıcan diye sözlüğe beni anında harcatma, kafamı bacaklarının arasına sıkıştırıp millete"ben tuttum la skin amk" deme potansiyelin var.
sen öyle bir götsün. *
zira sende bilirsin ki benim derdim bu yazıyı yazmak için 00 00 ı bekleyenlerle!
sen de bilirsin ki benim derdim 10 yazısından 5 i bu konular ile ilgili iken diğer 5 yazısı karı kız düşürmek için açılan anketlere hücum edenlerle, iki dakika önce annem de annem diye ağlarken ondan bir dakika önce am göt meme başlığına "olsa da yesek" yazan samimiyetsiz tosbağalarla.
her gece aynı entryden ekmek yemek için aynı entryi iki üç farklı başlıkta yayınlayıp, bunu günün ilk entrysine denk getirip, sonra acıklama olarak da; "ama ben çoh yalnızım, amacım sikiş değil, sadece içimi dökmek" yavşaklığı yapanlarla.
ölenlere rahmet dilerim elbet ortaam net adamım ben biliyon, kalanlara üzülür, atlatmaları için temennilerde bulunurum.
sevindirmez yani beni insanın ebediyete intikali.
benim derdimi sen çok iyi biliyon da ben bilmeyenlere yazıyorum bunları.
senin neden bana giydirdiğini de, ben çok iyi biliyorum ama yazmam lazım bunları...
senelerdir görmediğim asker arkadaşım piç tarık ile yüksek bir tepeye arabayı çektik. hem bacak aramıza sıkıştırdığımız biraları yudumluyor, hem de tavana vuran yağmur damlalarını dinleyerek sohbet ediyorduk. manzara harikaydı. karşıdaki binalar ateş böcekleri gibi ışıl ışıl, ağaçlar rüzgarın etkisiyle şen şakraktı. arada bir sileceğin çıkardığı garç sesi bile keyfimizi bozamazdı. fakat koca gidi arazi de yalnız değildik. orası alemcilerin mekanı idi. onlarca araba yan yana dizilmiş efkar patlatıyordu.
hemen soluma doğru baktığımda yağmurluk ve çizme giymiş beli kambur bir adam gördüm. elinde yarısına kadar dolu bir çuval vardı. bira şişesiyle arabadan çıkan insanlar bir ağaç altına işemeye gidiyor, bu yaşlı amcada o yağmura ve soğuğa aldırmadan onları takip ediyordu. ''ekmek davası işte'' dedi tarık ve fondip yaparak şişeyi bitirdi. bana dönüp '' hadi sende bitir de şu poşeti ihtiyara verelim, belki eve gider yetişemeyiz'' dedi... bitirdim.. hızlıca içip ayağımızın altındaki kara poşete boş şişeyi yerleştirdim. toplam da 8 tane boş şişemiz olmuştu.
tarık şıngırtılar eşliğinde poşeti eline aldı ve kapıyı açıp şişeleri ihtiyara vermeye gitti. rüzgar öyle bir esiyordu ki arabanın önünden geçerken kafasındaki kapşon ensesine düştü. radyo da candan erçetin '' gamsız hayat '' diye söyleniyor, silecek garç garç diye ona tempo tutuyordu...
aradan 10 dakika geçti tarık gelmedi. hayli meraklandım... kafamı tekrar ağaçlık alana doğru çevirdiğimde öndeki arabanın saçtığı far ışığı sayesine yaşlı amcayı gördüm. çuvalı iki eliyle sırtlamış bana doğru geliyor, yağmur taneleri sertçe bağrına işliyordu...
yaklaştıkça adamın simasını seçer oldum. bıyıklı, kalın kaşlı, kırışık suratlı bi herifti. gözüm bir yerden ısırıyordu. sanki lise yıllarımda derse giren matematik öğretmenimdi. sürekli beni köşeye çeker '' kafanı derse ver kukla, sen aslında zeki bir çocuksun, fakat okumak istemiyorsun, ileride çok pişman olacaksın '' gibi nasihatlar verirdi '' o kafanı çok duvarlara vuracaksın '' derdi. iyice yaklaşınca bunun ta kendisi olduğunu anladım. bu eli çuvallı adam benim öğretmenim idi...
geldi ve arabanın camını tıkladı. ben onu görüyordum ama o yağmur ve karanlık sayesine beni göremiyordu.
düşündüm...
acaba kapıyı açmasam mı dedim. zira belki utanır ve mahçup olurdu ama açmazsam da bu yaşlı adama değer vermemiş olur ve onun kalbini kırardım.
doğru kararın açmak olduğunu anladım ve elimi kapı koluna attım.
açtım.
ağır ağır açtım. matematik hocamla artık göz göze idik. acaba beni tanıyacak mıydı? ışıltılı gözlerle üşüyerek hocama bakıyordum ki ''kukla oğlum'' dedi.
tanıdı.
tanıdı beni...
çuvalı iki eliyle çamurlu toprağa bırakıp kafamı sevdi. sana demiştim, hatırlıyor musun dedi. neyi hocam dedim. okumazsan başına çok şeyler gelir, hayat seni mahfeder demiştim hatırladın mı dedi, evet hocam hatırladım derken çuvalı tekrar eline almaya çalıştı. tebessüm ediyordu. sırtlamasına yardım etmek için arabadan inip eğildim. eğilirken ağaçlık alandan tarık ve 5-6 kişinin çığlık çığlığa koştuğunu gördüm. hepsi iki eliyle hayalarını tutuyor ve inleyerek ağlıyordu.
şaşkın gözlerle olayı anlamaya çalışırken öğretmen çoktan çuvalı kaldırmıştı. sıçar pozisyonda kalakaldım. şoktaydım. kalabalığa doğru bakarken '' kukla yukarı bak oğlum '' sesiyle irkildim. titreyerek kafamı hafifçe yukarıya doğru kaldırdım. matematik hocam halterci gibi çuvalı havaya kaldırmış bana bakıyordu. yüzüme gelen yağmur taneleri görüşümü kıssa da çuvalın yavaş yavaş eğildiğini gördüm
ve oha amk.
pıtır pıtır kafama yaraklar düşmeye başladı. lan ne oluyordu burada?
ahaha nihaha diye gülüyor, gülerken de çuvaldaki tüm yarakları üzerime döküyordu. meğer çuvalın içinde şişe değil sik varmış. tık tık tık her biri beynimi sikiyordu. salladıkça salladı çuvalı. son yarakta alnımın kıyısından sekip yere düşünce, elimle yüzümü sildim ve '' bu nedir ya ' dedim.
hoca tam cevap veriyordu ki uyandım.
*
böyle bi rüya gören yazardır.
sevgili arkadaşlar rüya tabirlerinden anlayanlar varsa bana ulaşmasını rica ediyorum. cidden anlamı ne bunun? 3 gecedir eli çuvallı bi şekilde geliyor çünkü. lütfen yardım ediniz. lütfen...
''başından sekenlerin hepsinin yere düştüğüne emin misin '' diye soru soruldu. şakanızı sikim sizin. yahu gerçekten bu çok önemli bi mevzu.. hırsımdan noel babaları hoplatacam ben. o dereceyim...