yaranmak için kadınları savunma gereği duymayan yazar. çok şükür bi şıklatmaya bakıyo iş. ulan ifşa etmeyim, etmeyim diyom ama işte sivil hayatımından bi kare,
entrylerine çok güldüğüm yazar, buradan millete ne olduğunu söylemiyim ama çoğu erkeğin hayalindeki iş yerinde çalışmaktadır. ilginç anıları var, yenilerini bekliyoruz.
bok gibi olmuş. sakın silme haftanın kötülerine girecek. * biz yazarlar herzamn hakkını veririz.
edit: dünün kötüleri arasında 10. sırada yer almış. az daha uğraşsak ilk 3 'e sokardık :)
bilinenin akisine, aslında çekingen götlü biridir. kadınlara falan fazla açılamaz. hele hele o kadın çok güzel bi afetse siktim sene 2 laf edemez. çoğu aşkları da hep bu yüzden bitmiştir. başlamadan sessiz sedasız...
ve bu boktan huyu 18 yaşında, ağustosun 18 inde, 18. katta bitirmiştir. şimdi öyle değil tabi. çok büyük bir ders almıştır kendisi.
o zamanlar toyum abi. acemi ve heycanlı.. güzel bir kadın gördüğüm zaman sadece syretmekle yetiniyorum. tıpkı asansöre binen o seksi kadını gördüğüm gibi..
gri takım elbiseli, beyaz gömlekli, mini giymiş, esmer küt saçlı bir kadındı. sivri topuklu ayakkabılarını tak tak tak diye kafama çakarcasına koşarak bana doğru geliyordu. geldi ve bindi. bindiği an dibim düştü. yani cidden yok böyle bişey, afedersiniz ama hani derler ya sikmeye kıyamazsın diye, he işte öyle bi güzellik, mis gibi parfüm kokusu, dişiliği, endamı, aseleti, hayran olmamak elde değil. melek sanki.. ilk görüşte aşk bu olsa gerek ve aman tanrım melek değilmiş, konuşuyormuş,
+ kaçıncı kat beyfendi?
- ( hele sen bas ) ....
+ ....
- şey bende 18. kat.
bina 90 katlı olsa, 90 a bassa bende 90 a derdim. 150 ye bassa bende 150 ye derdim. 260 a bassa bende 260 a, 762 ye bassa bokunu çıkartma lan derdim. şakası bi tarafa kız nereye ben oraya , aya çıksa peşinden çıkmazsam siksinler. şirazemi dağıtmıştı. hemen kızı daha iyi süzüp dikizlemek, yapabildiğim en iyi şeyi yapmak için götün götün arkaya, aynaya doğru gittim. boynundaki beninden kolundaki düğmesine, bacaklarının sutunluğundan, kasenin çıkıntısına kadar herşeyi inceliyordum. kendi kendime '' lan olum ne mal adamsın ya, konuşsana kızla, beğendiğin nice kızlara açılamadın diye böyle sap gibi ortada kaldın. kaçırdığın kızlar senin varlığını bile bilmiyor. hadi bi cümle düşün. hadi bi laf at. baksana bebek gibi ya'' falan filan tüm cesaretimi toplayarak güzel bi cümle tasarladım.. öhü öhüüü.
+ pardon ama bunu söylemezsem size çok ayıp etmiş olurum.
- neyi?
+ çok güzel olduğunuzu
- teşekkürler.
+ aslında birazda kendimi düşündüm.
- nasıl yani.
+ eğer size açılamasaydım kimbilir kaç gece uykusuz kalacaktım. pişman olacaktım yani.
- iltifat ediyorsunuz sağ olun .
+ izin verin bide itiraf edeyim.
- hehehe buyrun.
+ parfümünüz çok etkileyici. kendimi uçsuz bucaksız çiçek tarlasında gibi hissettim.
- gömleğim düğmesini açtım, gelin çekinmeyin daha yakından koklayın.
+ hımmfff boynunuz, göğüsleriniz, kendime hakim olamıyorum.
- olmayın zate. bu ıslak dudaklar sizindir artık, öpün onları.
+ mucksss, offff çok tatlı, çok ateşlisiniz.
- susun lütfen, acele edin, pantolonunuzu çıkarın.
hay amk hala içimden konuştuğum ne kadar belli di mi? dediğim gibi ben kim böyle güzelliğin karşısında böyle güzel cümleler kurmak kim. zaten hemen hemen hepimiz aynı değil miyiz. beynimizde tasarlar tasarlar ama bir türlü kıza açılamayız. çünkü açıldığımız an sıçacağımızı biliriz, bende sıçmamak için hem götü, hem ağzımı büzdüm. öyle sus pus bu kızı izledim. yapabildiğim en iyi şeyi yaptım.
ve dınggggg sesiyle o tatlı hayalden uyandım. 18. kat gelmişti. kapı açılmış ve ilk görüşte aşık olduğum kız benden habersiz bir şekilde sivri topuklarını vura vura koridorda uzaklaşaral kaybolmuştu. işin garip tarafı ne topuk sesi duydum, ne de asansörün kapanan kapısını.. hala asansörün içinde gibiydi. hala o düğmelerin yanındaydı. ayaklarını birleştirerek dikiliyor, iki eliyle çantasını önünde tutup öylece duruyordu.
ve kapandı suratıma kapı. kız çekti gitti. niye geldiğimi unuttuğum binada, beni sikilmişten beter etti.
gepetto işte... yanlış yapmış zamanında.
2 kol, bir kalp koymuş bağrıma,
yalan söylemeyim diye,
bi de burun çakmış sıfatıma.
keşke,, keşke ilkin konuşmayı öğretseymiş bana.. açılırdım belki güzel aşklara.. yaşardım belki hayatı doya doya...
Ellerin titrer beklerken. Bir ses dersin ya, ne olduğu fark etmez bir ses duysam. O ses gelmez. Gözlerini kapıdan alamazsın. Hiç bu kadar yok olmak istediğin olmamıştır. Aynı anda sessizliğe şükreder ve bir tek kıpırtı için ömrünü vermek istersin. Ne gidilir bu nokta da ne de nefes alınır kaldığın yerde.
Yağmur yağmaz sonra. Balkona çıkar sokağa bakarsın, kimse geçmez. Kitabını, kalemini, kâğıdını alır ve aslında birbirinizden ne derece farklı olduğunuzu kendine ispat etmeye çalıştığından listeler yaparsın. Sonra mutlu olmak için ne çok sebebin olduğunu yazarsın uzun uzun. Seni gülümsetmeye yetmez. Küçük bir evin vardır, kurduğun hayatın, düzenin vardır ama aşkın yoktur yanında mesela, mutlu olma listelerin anlamını yitirir. Keşke yağmur yağıyor olsa, keşke gece simsiyah karanlık olsa, keşke şarkılar ona yazılmış olsa, keşke yere oturmuş kareleri sayarken bir yıldız kaysa, keşke ona yazdığın yazıları anlayabilse..
yeni bir defter alalım
tekrar kırmızı bir çizgi çekelim hem geçmişe hem deftere
bu sefer o heyecanı hiç yok etmeyelim
değer verelim aşkımıza ve defterimize..
(#17228309) hep beraber dediğim yazar arkadaşım, aşksız kalmayalım..
(#17255296) aklı sıra kuran'la dalga geçmiş. bir de oturmuş komşulara karşı çok ayıp oldu tarzı şiir yazmış. bir de bunun adına komiklik diyorlar. inşallah entryden düşük zeka bulaşmıyordur amınakoyim. evet.