quantum fizigini anladigini zanneden birisi varsa, quantum fizigini anlamamistir...
Her seyden once enformasyon, bilgi ya da qubit isiktan daha hizli hareket etmez. enteglement denilen hadise maalesef populer kulturde yanlis anlasilmaktadir. Sifreleme icin mukemmel bir fenomen olsa da bilgi aktarimi icin kullanilamaz...
Sebebi: entenglement vektor uzaylarinin tensor carpiminda yasar... Birbiriyle bagdasmis iki tane cift pozisyonlu parcacik dusunun... Mesela elektronun iki spin'i vardir ve bu tek bir axis ustunde %100 olarak bilinebilir... s|s,m> = mh|s,m>.
Lineer polarize bir isikla bir elektron bir tanede pozitron uretelim. Bu manyetik moment korunumundan dolayi birisinin spin'i asagi gosterirken otekisi yukariyi gostermek zorundadir... Ancak hangisinin asagi hangisinin yukari oldugunu bilemem... Bu yuzden ikisinin spin degerleri hem asagi hem yukaridir ama bribirine de baglidir... Ben elektronu olctugumde spin degeri yukari cikarsa, ayni anda pozitronun olasilik dalgasi kendi ustune coker ve spin degeri %100 olur... Ancak pozitronu olcen kisi, elektronu olcen kisiyle konusmazsa, veya iletisime gecmezse, elektronun spinin olculduugunu bilmesine imkan yoktur... Bu ornekte ilginc olan, neden sonuc iliskisinin de ortadan klakmasidir...
Epr paradoksu cok enteresan, ve hala cevabi olmayan matematiksel bir problemdir... Detayli bilgi icin: (#15510009)
Yazarin notu: Bir araba soforu intahar etmeye karar vermis ve ucurumdan atliyor. Bu araba ne kadar usre sonra cakilacak? fizikciyi ilgilendiren bir sorudur... Adamin neden intahar etmeye karar verdigi ise felsefeyi... (r shankar) Demeye calistigim, maddenin ozunu veya temelini anlamak aslinda bos ve subjektif bir ugrastir, olayin mekanigini analiz etmek, gelecegi ongorebilmek icin yeterlidir.
dincilerin kendi bağnazlıklarına yontmak için kıçlarını yırttıkları ama sonunda pisliklerinin ortaya döküldüğü düşüncelerdir.
cahil şakirt kuantum senin neyine ! ne utanmaz arlanmaz yaratıklarmışsınız yakında evrim teorisini de bir şekilde dine ve allah'a bağlayıp aslında islama göre evrim vardır derseniz hiç şaşırmayacağım.
Konu ile ilgili olarak kafa ben de ekşideki yazımı buraya aktarıyorum:
belousov labaratuvarında, vücutta glikoz emilim sürecinin sadece bir bölümünü taklit eden bir kimyasal karışım formüle etmişti. kimyasal karışım, titreşirken temiz ve renksiz hemen önünde labaratuvar sehpasında kuruluydu.
son kimyasalı koyar koymaz, bütün çözelti renk değiştirdi. bu şu an için özellikle olağandışı değil. eğer suya mürekkep karıştırırsak rengi değişir. fakat sonra, hiç de anlamlı gelmeyen bir şey oldu. karışım tekrar berraklaşmaya başladı. belousov hayretler içindeydi. kimyasallar birlikte karışabilir ve tepki verebilirler. fakat, müdahale olmaksızın kendiliklerinden, karışmamış eski hallerine dönememelidirler. berrak karışımı renkli karışıma dönüştürebilirsiniz, bu olur. ama, kesinlikle eski haline dönmez, yoksa döner mi?
ve daha da tuhaflaştı.
belousov'un kimyasalları,kendiliğinden sadece geriye doğru gitmiyordu. salınım yapıyorlardı. sanki bir nevi gizli bir kimyasal tempo ölçer tarafından kontrol ediliyormuş gibi ileri geri renkliden berrağa değişiyorlardı. kılı kırk yaran bir dikkatle, belousov deneyini tekrar tekrar yineledi. her seferinde aynıydı. karışımı berraktan renkliye ve tersine dönüşüp duracaktı tekrar tekrar. doğanın kanunlarını ihlal eder görünen bir fiziksel süreç neredeyse sihirli bir şey keşfetmişti. belousov, büyük önemi olan bir şey keşfettiğine inanmış şekilde dünyayla paylaşmaya hevesli biçimde bulgularını yazdı. fakat raporunu önde gelen bir rus bilimsel dergisine gönderdiğinde tamamen beklenmedik ve yerden yere vuran bir yanıt aldı. derginin editörü, belousov'a labaratuvar bulgularının açıkça imkansız olduğunu söylemişti. fiziğin temel yasalarını çiğnemişlerdi. tek açıklama, belousov'un deneyinde hata yapmış olduğuydu dolayısıyla çalışma açıkça "yayınlamaya uygun" değildi. reddedilmek, belousov'u yıktı.
her ne kadar bağlantı, ilk bakışta görünmüyor ise de .başka biliminsanları, belousov kimyasallarının bir çeşidini petri kabının içine karıştırıimadan koyduğunuzda, kimyasalların basit salınım yerine, öz örgütlenme şekillerine dönüştüğünü gösterdiler. aslında, turing'in basit leke ve çizgilerinin ötesine geçerek hiç bir yerde olmayan nefes kesici güzellikte yapılar ve örüntüler yarattılar.
belousov-zhabotinsky reaksiyonunda hayranlık uyandırıcı ve hiç beklenmedik şey, birisinin, esasen, turing denklemlerini yeniden yeniden üreten bir sistem keşfetmiş olmasıdır ve bu yüzden, çok ama çok hafif gözüken bir çözelti, bu hayranlık veren dalga, kayma ve spirallerden oluşan örüntüleri ortaya çıkarıyor. işte bu, kesinlikle afaki bilim değildir. belousov'un kimyasallarının eşgüdümlü dalgalar olarak hareket şekli kalp hücrelerimizin,atımlarla eşgüdümlü şekliyle tam olarak aynıdır. hayvan derileri ve kalp atımları. öz-örgütlenme doğanın her yerinde işbaşında görünüyor.
the secret life of chaos dan alıntıdır.
Kuantumdan aristo nun heraklitos un kulaklarınııııı çınlatıp tabula rasa dan descartes den bahsetmemek john lock a gönderme yapmamak olmaz herhalde.
Ayrıca heisenberg belirsizlik ilkesi daha da açık bir şekilde anlatılmalı ve öz örgürtenme kavramlarına da göz atılması gerektiğini düşünüyorum. Kelebek etkisi de bonus zaten..
Tartışma seviyeli bir şekilde giderse ben de dahil olmak isterim konuya.
felsefenin insanın ayrılmaz bir parçası olması sebebiyle her türlü bilimsel ilerlemenin felsefe ürünü olduğu düşüncesiyle Atom ve hatta Atom altı parçacıkların davranışlarıyla bizim kendi algılarımıza hitabeden ölçülerdeki alem arasındaki etkileşimi anlamak için kuantum denilen fizik alanının kurcalanmasıdır. bu gibi konular benim gibi sıradan insanlar için popüler bilim sınıfına dahil olacak kadar eğlenceli, ancak varlığı anlama iç güdüsü sayesinde tam aksine çok da ciddi bir mesele olabilmekte.
naçizane 'zihnin yapısı hesaplanabilecek bir mekanizma değildir' ön varsayımı ile geleceğin görülemeyeceği düşüncesine karşı çıkmakla yetineceğim.
bir şeyler uydurabilen, rastgele bir sayı seçen bir bilgisayar programı yoktur. rastgele bir sayı seçmesi istenen bir program yazılıp bir bilgisayarda çalıştırılsa, bilgisayar komut dizileri izleyerek bir çeşit öngörülebilir sayı seçerler. oysa insandan bir sayı uydurması söylense hiçbir sebebi olmayan bir sayı söyleyiverir. böyle düşünürsek gerçekten de insan davranışları öngörülemez olduğundan geleceği göremeyiz. ama acaba öyle midir?
tercihlerimizin nelere bağlı olarak değiştiği ve dış ortamdaki koku, renk, sesler gibi her çeşit uyarandan ne kadar çok etkilendiği üzerine discovery'de yayınlanmış bir belgeselde, bir sınıfta bulunan 20 kişiden 18'inin bir deste iskambil kağıdından rastgele seçtikleri kartın karo 9'lu olması sağlanmıştı. bu ise tahtaya tamamen alakasız bir cümle yazılarak yapılmıştı. herkes bunun nasıl mümkün olduğunu anlamak için şaşkın şaşkın bakınırken deneyi yapan kişi tahtada yazan cümleyi ters çevirmiş ve 'nine of diamonds' yazısını göstermişti. oysa önceden kimse bunu farkedememişti. tabii bilinçaltlarını saymazsak.
burada anlamamız gereken şey bizim seçimlerimizin aslında bizim farkına varmadığımız çok sayıda etkene bağlı olduğudur ve bu etkenler bilindiği, yada olusturulduğu sürece, seçimlerimizin gayet öngörülebilir olduğudur. eğer bunu bilecek kişi 'her şeyi bilen' biriyse onun için hiç de zor olmaz.
konuyla ilgili eğitim almış kişilerin düşüncelerine 'cahil profesör' olsalar bile önem veriyorum ve takip ediyorum. saygılar.
Kuantum Gerçeği: Herşeyin içindeki Sınırsız Potansiyel
Nobel ödüllü fizikçiler, fiziksel dünyanın bir enerji denizi olduğunu, milisaniyelerde varlıkta bir görünür, bir görünmez olduğunu ve bunun sürekli tekrarlandığını kanıtladılar.
Hiçbir şey sabit ve katı değildir. Bu kuantum fiziğin dünyasıdır.
Bu bilimadamları, düşüncelerin, sürekli değişen bu enerji alanını gördüğümüz objeler halinde birleştirdiğini ve birarada tuttuğunu ispatladılar.
O zaman neden yanıp sönen bir enerji kümesi yerine bir kişi, beden görüyoruz?
Bir film makarasını düşünün.
Film yaklaşık 24 karenin biraraya toplanmış halidir. Her kare bir boşluk ile ayrılır. Fakat, bir kareden diğerine geçiş hızı nedeniyle gözlerimiz aldanarak sürekli ve hareketli görüntü izlediğimizi düşünürüz.
Bir televizyon tüpü basitçe, bir sürü elektronun ekrana belirli bir yönde çarpması ile form ve hareket iluzyonunu oluşturur.
Televiyonu düşünelim.
Televizyonda objeler her durumda olabilirler. Beş fiziksel duyumuz vardır: görme, duyma, dokunma, koklama ve tatma.
Her bir duyumuzun özel bir spekturumu vardır. Örneğin bir köpek duyduğunuzdan daha farklı bir aralıktaki sesleri duyar, bir yılan gördünüzden farklı bir ışık spekturumunda görür.
Başka bir deyişle, duyularınız enerji denizinden sınırlı bir kısmını algılar ve bundan bir imaj oluşturur.
Bu ne tamdır, ne de kesindir. Sadece bir yorumdur.
Bütün yorumlarımız sadece gerçekliğin bizdeki iç haritasına dayalıdır, mutlak doğru değildir. Haritalarımız kişisel hayatlarımızın ortak deneyimlerinden oluşmaktadır.
Düşüncelerimiz bu görünmez enerji ile bağlantılıdır ve enerji formlarını belirler. Düşünceleriniz evreni parçacık temelinde değiştirerek fiziksel hayatınızı oluşturur.
Etrafınıza bir bakın.
Fiziksel dünyamızda gördüğümüz herşey önce bir fikir olarak başlar. Fikir, paylaşılana ve ifade edilene kadar gelişir, fiziksel obje olana kadar birkaç aşamadan geçer.
En çok neyi düşünüyorsanız ona dönüşürsünüz.
En çok neye inanıyor ve hayal ediyorsanız hayatınız o olur.
Dünya tam olarak aynanızdır, size gerçeğiniz olarak tutunduğunuz fiziksel düzlemde deneyimlemenize olanak verir, taa ki siz onu değiştirene kadar.
Kuantum fiziği bize gösteriyor ki; Dünya göründüğü gibi katı ve sabit değil. Dünya, bireysel ve ortak düşüncelerimiz kullanılarak oluşturulan çok değişken bir yer.
Doğru diye düşündüğümüz şey, bir ilüzyon, neredeyse bir sihirbaz numarasıdır.
iyi ki ilüzyonu ortaya çıkarmaya ve daha da önemlisi değiştirmeye başladık.
Bedeniniz neyden yapılmıştır?
insan bedeni dokuz sistemden oluşur: dolaşım, sindirim, endokrin, kas, sinir, üreme, solunum, iskelet ve üriner sistem.
Bunlar neyden yapılmıştır?
Dokular ve organlar.
Dokular ve organlar neyden yapılmıştır?
Hücreler.
Hücreler neyden yapılmıştır?
Moleküller.
Moleküller neyden yapılmıştır?
Atomlar.
Atomlar neyden yapılmıştır?
Atom altı parçacıklar.
Atom altı parçacıklar neyden yapılmıştır?
Enerji!
Siz ve ben, en güzel ve en akıllı şekilde yapılandırılmış saf enerji-ışığız.
Enerji yüzeyin altında sürekli değişiyor ve siz güçlü zihniniz ile onu kontrol ediyorsunuz.
Siz tek büyük bir yıldız ve güçlü insanoğlusunuz.
Kendinizi güçlü bir elektron mikroskop altında görebilseniz ve kendi üzerinizde deneyler yapabilseydiniz, elektron, nötron, proton ve bunun gibi biçimlerde şekillenmiş, sürekli değişen bir enerji kümesinden oluştuğunuzu görürdünüz.
Çevremizdeki herşey de böyledir.
Kuantum fiziğinin bize söylediği şey, bir objeyi gözlemleme eylemi, onun nerede ve nasıl gözlemlediğimizi doğurur.
Bir obje gözlemciden ayrı olarak var olamaz! Gördüğünüz gibi gözleminiz, birşeye olan dikkatiniz ve ilginiz gerçekten o şeyi oluşturur.
Bu bilimseldir ve ispatlanmıştır.
Dünyanız, ruh, zihin ve bedenden yapılmıştır.
Bu üç şeyden her birinin, ruh, zihin ve bedenin kendine özel benzersiz fonksiyonları vardır ve diğeri ile paylaşılmaz.
Gözlerinizle gördüğünüz ve bedeninizle deneyimlediğiniz fiziksel dünyaya "VÜCUT" diyoruz. Vücut bir sebep tarafından oluşturulan bir etkidir.
Bu sebep "DÜŞÜNCE"dir.
Vücut yaratamaz. O sadece deneyimler ve deneyimlenir. Bu onun benzersiz fonksiyonudur.
Düşünce deneyimleyemez, o sadece hazırlar, oluşturur ve yorumlar. Düşüncenin kendini deneyimleyebilmesi için göreceli bir dünyaya (fiziksel dünya, vücut) ihtiyacı vardır.
Ruh, DÜŞÜNCE ve VÜCUDa hayat verendir.
Vücudun yaratmak için gücü yoktur, buna rağmen güç ve benzerlerinin ilüzyonlarını verir. Bu ilüzyon bir çok hayal kırıklığının sebebidir. Vücut sadece bir etkidir ve yaratmak gücü yoktur.
Bütün bu bilgilerin anahtarı, evreni şu an gördüğünüzden farklı olarak görmeyi öğreniz ve böylece samimiyetle arzuladığınız herşeyi açıkça beyan edebilmenizdir.