"bozkırda açan çiçekler, sibirya'da doğan güneşler" bunlar gibi birçok edebiyat soslu tariflerle yapılan eylemdir, söylemdir bu övme. tabiki geri kafalılıktır bu. neden?
köy enstitülerini inkar eden yok! var mı? varsa bi de ben onun taa amına koyayım. sizi üzenin taa amına koyayım köy enstitüleri savuncuları. ama bitti. köy enstitüleri bitti. mükemmel bir örnektir. çağdaş kurumlardır "çağlarına" göre. yavşak politikacıların işine gelmedi ve yaşatmadılar. bu kadar.
şimdi köy enstitüleri için ağlamak yerine yeni çözüm önerileri getirmek gerekiyor. köy enstitülerini tekrar mı açalım yani? nedir bu ağlaklığın, zırvanın, zırlamanın sebebi? yeni projeniz var mı?
tekrar ediyorum köy enstitüleri zamanında ihtiyaca göre düşünülmüş mükemmel bir projedir. nüfusunun büyük çoğunluğu köyde yaşayan ve gene büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen bir halk için düşünülmüş ve hayata geçirilmiş bir şaheserdir adeta. ama bitti.
yas tutmanın manası yok. ne yani yeniden mandolin çalıp, hormonsuz domates mi yetiştirelim? gözünüzü açın artık. ihtiyaçlar değişti. sosyolojik okumalarınız kusurlu. hala dar kalıpları kıramadınız. artık kimse köyde yaşamıyor.varoşlar doldu taştı. köy enstitüsü açsan ne olacak? kaç kişi var ki mezralarda?
yeni söylemler, yeni projeler, alternatifler geliştimek en hayırlısı. yoksa övmekse en kralını ben överim. yas tutmaksa en ağlak yası ben tutarım. bi boka yarar mı? asla... şehirler magandalrla doldu göçler yüzünden. tinerci çocuklar diyorduk eskiden şimdi hepsi 30lu yaşlara geldiler. kartladılar. potansiyel suçlulara dönüştüler. bunları göz önüne alın. şehir enstitüleri kurulması için imza toplayın gerekirse. kalıplara sıkışıp kalmış sol söylemin amına koyam!
--spoiler--
1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Ensititüleri açıldı. Türkiye'nin her yanında köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmış okullardır. 1946 yılında hükümetin yaklaşan seçimleri yitirme kaygısıyla CHP içinden muhalif milletvekillerinin başını çektiği örgütlü muhalefetin kampanyasıyla, müfredatında ve yapılanmasında kuruluş amaçlarından uzaklaşan değişiklikler yapıldı. ilerleyen yıllarda da, daha önceleri sıkı sıkıya bağlı olduğu "iş için iş içinde eğitim" ilkesinden uzaklaştırıldı. Önceleri yaratıcılığın ön plana çıktığı eğitim anlayışının yerine giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına dönüştürülerek 1954'te kapatıldılar.
Neredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği gözönüne alınarak, dönemin başbakanı ismet inönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından ismail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. Köy Enstitüleri'nin kurulması ve yaygınlaşması konusunda pedagoji uzmanı Halil Fikret Kanad'ın çalışmaları da unutulmamalıdır. Kanad, "köye göre öğretmen" fikrini savunmuştur.
Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi önde gelen yazarlar ve düşünürler bu okullarda yetişmişlerdir.
--spoiler--
kaynak: vikipedi
nice degerli yazarlar yetiştirmiş ve köylerdeki öğretmen açığının kapatılmasına ön ayak olabilecek bir uygulama olan köy enstitülerinin kapatılması türkiye için kesinlikle ileriye dogru atılmıs bir adımdır.öyle değil mi.
(bkz: hepimiz geri kafalıyız)
köy enstitülerinin zamanındaki yararlarından ve hatta devrimci atılımlarından ben de bahsetmiş, bunları inkar etmemişim. ancak bugün için sürekli bu faydaları tekrar edip, köy enstitülerini kapatan tıynetsizlere sövmenin eğitime katkısı nedir? çözüm önerileriniz nedir papağan gibi aynı şeyleri tekrar etmek dışında?
o günün şartlarında türkiye nüfusunun büyük çoğunluğu köylerde yaşıyordu. köy enstitüleri köyde imamın statüsünü ve etkinliğini öğretmene vermeyi amaçlayan mükemmel bir porjeydi çağına göre. aydınlanmacı bir felsefenin ürünüydü kuşkusuz. "çağına göre" öbeğine dikkatinizi celb ederim.
bugünse şehir nüfusu kırsalın bi hayli önüne geçti. köyden kente göçle, ne kentli olabilmiş ne de köylülüğünü muhafaza edebilmiş, iki arada bi derede kalmış kitleler varoş kültürünü yaygınlaştrdı ve derinleştirdi. şehirler kasabalaştı.
demem o ki köy enstitülerinin kapatılmasını eleştirmekteki amacınız bu kurumların tekrar faal hale getirilmesi yönünde bi çaba mı? eğer öyleyse bu sakıt bir çaba olur. çünkü köy enstitülerinden konjonktur gereği gerekli randıman alınamayacaktır. çünkü bugün köylerde yaşayan insan nüfusu %30'lara kadar düşmüştür. işte geri kafalılık tam da buradan, çağın gereklerine göre çözüm önerileri geliştirememekten kaynaklanmaktadır.