bireyleri severim. insan gruplarından nefret ederim. ortak amacı olan bir grup insandan nefret ederim. çünkü çok geçmeden küçük şapkaları olur. bilirsiniz, ve kol bandı ve dövüş şarkıları. ve sabah 3'te ziyaret edecekleri insanların listesi. bu yüzden insan gruplarını sevmem ve onlardan nefret ederim ama bireyleri severim.
din - en derin inanç sorgulama ve şüpheyle bağlantılıdır. bir tanrı varsa yeryüzündeki işimiz onun bütün yıkıcı işlerini telafi etmektir. din bize anlam olduğunu, amaç olduğunu, tasarım olduğunu söylemeye çalışır, ama yoktur. hepsi kaos, rastgele ve şans. din hepimizde olan temel bir dürtüyü, manevi bir özlemi, -herkes kendisinin evrenidir- bir şekilde evrenle birleşme özlemini alır. din işte bunu sömürür. evrenden ayrılmamızdan gelen yeterince acı var. sonra bütün bu ek acıyı birbirimize veriyoruz.
her günü azar azar bitirmen gerekiyor. ve duygulardan mantığa geçiyorsun. duygu ve düşünme arasında ileri geri sıçrıyorsun. ve dibe vurduğun zamanlar ve iyi gibi olduğun zamanlar oluyor. geri çekildim ve şimdi dışarıda yaşıyorum. sonunda kendimi ayırmaya karar verdim, bütün bunlara absürt, trajik bir komedi olarak bakacağım ve doğru gelen, bütün bunlara nasıl tepki verdiğimi ve beni nasıl hissettirdiklerini ifade eden herhangi bir şeyi söylememe izin veren bir bakış açım var. bir anlamda insan ırkından vazgeçtim ve sonuca aldırmadığıma karar verdim. insanlarla bu deneyin işleyip işlemediğinde duygusal bir payım yok. gerçekten aldırmıyorum. insanları tek tek tanıdığımda seviyorum. insanlar birey olarak harika. dikkatli bakarsanız gözlerinde tüm evreni görüyorsunuz. ama gruplaşmaya, toplaşmaya başladıkları anda , beş ya da on kişi, hatta iki kişi kadar küçük gruplar olduklarında değişmeye başlıyorlar, grup uğruna bireyin güzelliğini feda ediyorlar. artık her şeyin grupların kontrolünde olduğuna karar verdim, iş, din, politik insanlar ya da başka bir şey olsun, ve iyi bir sonuç istemekten kendimi uzaklaştırdım. bırak ne yapacaksa yapsın, ben de eğlence olarak keyif alayım.
murat paker gayet anlaşılabilir bir şekilde açıklar kolektif narsisizmi.
"literatürde "biz-narsisizmi" olarak da geçen kolektif narsisizmini, kişinin özdeşim içinde olduğu iç-grubun üstün/iyi özelliklerine dair gerçekçi olmayan bir inanca ciddi duygusal yatırım yapması şeklinde tanımlayabiliriz. kolektif narsisizmin muhtemel etkileri üzerine yapılmış az sayıda ampirik çalışma olmasına rağmen, mevcut veriler kolektif narsisizmin dış-gruplara yönelik saldırgan tutum geliştirmede önemli rol oynadığını göstermektedir. kolektif narsisizmi yüksek bireylerin, dış grupları daha çok tehdit olarak algıladıkları, dış-grupları bağışlamaktan kaçındıkları ve de kör yurtseverliği(ne olursa olsun veya her şeye rağmen ülkesini sevmek, eleştirel bir konum alamamak) tercih ettikleri gösterilmiştir. kolektif narsisistlerin, iç-gruplarına dair sürekli bir onay ve hatta hayranlık beklentisi içinde oldukları belirtilmelidir. aşırı-özdeşim kurdukları iç-grubun değerine dair derinden akan kuşkular taşıdıkları için, kendilerini geçici olarak rahatlatabilmenin yolu başkalarından iç-gruplarına dair onay ve övgü almaktır. kolektif narsisizmi yüksek bir türk, açık ya da örtük bir türk milliyetçiliği çerçevesi içinde, türklük dışında gördüğü birilerinden türklüğün yüceltilmesini, övgüyle söz edilmesini ister, bu tür haberlere karşı özellikle hassastır. bu onay/övgünün yeterince alınamadığı durumlarda, mümtaz bir telafi mekanizması olarak örneğin türkiye basını, "türk doktor abd'de büyük başarılara imza attı" veya "genç türk öğrenci harvard'dan kabul aldı" tarzı haberlerin üretimi ve parlatılması konularında uzmanlık geliştirmiştir.
önyargı-ayrımcılık konularından biz-narsisizmi üzerinden getirilen yeni açılımlar oldukça değerlidir; ancak literatürde hala birey düzeyinde bir analizle yetinildiğini ebelirtmek gerekir. halbuki bireylerin biz-narsisizmlerinden bahsedilebileceği gibi, sosyal kimlik kurgularının biz-narsisizminden bahsetmek de mümkündür. örneğin, milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik, homofobi gibi konumların bizatihi kendileri bir yapı olarak biz-narsisizmi üretirler ve bundan beslenirler."