- ooo necdet hoşgeldin ya. nasıl geçti tatil?
+ süperdi abi ya. muhteşemdi.
- nereye gitmiştin sen?
+ makarakukara adalarına abi. ama many..
- makarakukara neresi lan?
+ abi güney pasifikte bir ada. ama süper.
- lan bırak şimdi süperide manyağıda. makarakukara ne olum? daşak mı geççiosun bizle. öyle bir yer mi var?
+ yok abi ne daşağı. vallahide var öyle bir yer. muhteşem..
- lan bırakk! kimi yiyosun olum sen. tatile gidiyorum ayağına iki haftadır evde yatıp kadın programı izliyosun dimi ibne?
+ ya yok abi vallahi gittim ya.
- makarakukaraymış. amma atıyosun be. yalancı bilmezdim seni ben ama gerçekleri görmüş olduk bu sayede.
+ ulen necla. ulen necla. ben sana dediydim antalya'ya falan gidelim diye. yok efendim hiç kimsenin bilmediği bir yere gidelimmişte romantizm olurmuşta... hava atamıyoruz şimdi..
- makarakukaraymışş. peh peh..
+ abi inanmıyorsan fotoları göstereyim ya.
- hadi lan hadi. fötürşop tan yapmışsındır onları. pis yalancı..
sorunlardan ve olası kötü durum ve insanlardan kaçma yöntemidir. kaçmak,
uzaklaşmak istersin. kimse ulaşamasın. kimse bilmesin. küçük bir sahil
kasabasına gidip kendi yaşamında olmak ister bünye çoğu zaman. hele de
bunalmışsa. toplayıp pılı pırtını, uzaklaşmak ister. hiçbir şeyi
düşünmeksizin. hiçbir şey için ağlamaksızın. tüm sorunları geride
bırakmanın rahatlığını ve doğanın o güzelliğini hissetmektir tek
istediğin. ama öyle de olmaz. insanın belini büken sorumlulukları vardır.
bir süre sonra yeniden sorumluluklara boyun eğersin. kaçma arzun sönmek
zorunda kalır. hayalinde yaşadığın birkaç dakika özgürlüğünle avunmaya
çalışır ve yaşama olduğu yerden devam etmek zorunda kalırsın...
Cevrenizdeki insanlarin adini bile duymadigi, nasil bir yer oldugu hakkinda en ufak bilgi sahibi olmadiklari bir yere gitmektir. Hele gidilen yer bir sekilde acaipse, col iklimi ya da kutupsal iklim gibi bir ekstremiteye sahipse, insanlari bilinen herkesten farkliysa, dondugunuzde sizi muhabbet ortamlarinin krali yapabilir bu durum. O acaip yere gittiginizi duyan herkes oralari merak eder, siz de orayi en guzel anlatacak carpici ornekler verirsiniz. Anlattiklarinizla insanlar sasirir, sizin oralara dayanmanizi takdir eder, boyle bir sansi yakalamis olmaniza gipta eder. Kisacasi kimsenin bilmedigi yerlere gitmek de oralardan donmek de eglenceli istir.
"ah gidebilsem! bu baskılardan, ülkenin dertlerinden kurtulabilsem. yok olsam, kendime öyle bir yer bulsam ki içinde güzel kadınlar, güzel doğa ve rahatlık olsa şiirlerim ve ben olsam, hayallerimin ülkesinde dolansam usul usul, yasak kelimeler olmadan, her an ablukaya alınma korkusu içinde yaşamasam..."
işte bunları düşünüp başka bir yere gitmek isteyenler, siyasetin baskısının en yoğun gözüktüğü birinci meşrutiyet öncesi ve sonrası edebiyatçılardır. hepsi değil tabi... tevfik fikret, cenab şehabettin, ahmet haşim... bunlar aklıma gelenler.
amaçları nedir peki; baskının onlara yaşattığı gerçeklerin zorluğu. hayal kurmanın güzelliğini farketmeleri. çünkü sorgu yok sual yok. ne isterlerse o var ellerinde ve zihinlerinde, özgürlük buydu onlar için gitmek istedikleri bir yer; belki bir deniz kıyısı belki bir ada ,belki de hiç olmayan bir hayali şehir ya da ülke. kim bilir? cenab'ın ömr-i muhayyel'i ile ne farkı vardır ahmet'in o belde'si ve oraya giden yollar'ı arasında? umutları vardı o gittikleri yerde bir de onları bekleyen huriler, ilaheler.. doğru muydu peki bu gitm düşüncesi ya da bizim gitmek istememiz doğru mudur? sorunlara çözüm aramak en yapılması gereken değil midir, sorunlar karşısında? korkak mıdır ahmet haşim, cenab? bu düşünce içinde; korkak mıyız biz?
insanın kendisinin yaratabileceği bir durumdur. zira yoktur öyle bi yer. yanlız kalmak isteyen ruhun bünyeye haykırışıdır. sakin olunmalı, derin derin nefes alınmalı, akabinde bi bardak ballı süt içip mışıl mışıl uyunmalıdır. ne gerenk vardır ruhu zorlamaya. çık dışarı, topla sevdiklerini, yap bi eller havaya zirvesi. bak bakalım kalıyo mu o buhran üstünde.
zira insanın kendine gelebilmesi için öyle uzaklara falan kaçmasına gerenk yok. her şey beyinde biter. kaç kaç nereye kadar?