isveçli bir rock grubudur. tüm şarkılarını sıkılmadan dinleyebilirsiniz. insana huzur verir, kendini özel hissettirir. bazı şarkılarının ingilizce versiyonunu da yapmışlardır:
om du var har - if you were here
saker man ser - things she said
innan allting tar slut - before it all ends
ve şuan adını net hatırlayamadığım birkaç şarkı daha...
bütün şarkıları kanımca güzeldir lakin ilk önerebileceklerim:
det kanske kommer en förandring
din skugga
passegerare
jarnspöken
klaparen
december
utan dina andetag
heavenly junkies
töntarna
stay with me
nihilisten
grup üyeleri:
Harri Manty
Sami
Martin
Markus
ve vokalleri jocke (o cennetten çıkma müziğe çok uygun bir sesi vardır).
daha önce kent var marlboro var diye üstgeçitlerde adını duyduğum çok olmuştu.
hiç içmedim, sigara reyonlarında da hiç görmemiştim.
hatta kent sigarasını, yenilerin maltepesi olarak değerlendirdim. (çok utanıyorum)
evladiyelik marlboro light içicisi ben, ambalajıyla birlikte içine edilen marlborodan uzaklaşarak winston'un gölgesine sığınmıştım.
dün sigaram bitince kent içen arkadaştan bir tane otlandım. ne de güzelmiş, pek de güzelmiş.
öksürtür mü, üstümü çok kokutur mu bilemedim. içilir mi ki bu?
son reklamıyla göğsüme bir ağırlık oturtmayı başarmış şeker markası. dedenin eli titreye titreye şekerliği masaya koyması, yaşlılığı, torunları gelince yüzünde oluşan gülümseme, gel de gözlerin dolmasın şimdi...
Bir sekerlemeden otesidir. Maziyi hatirlatir, eski bayramlari. Ne zaman elime alsam, kucucuk bi cocuk olurum 27 yasima aldirmadan, yaninda bir de yeni alinmis bayramlik kiyafetlerin ve kolonyanin kokusunun eklenmesiyle duygulari costurur.
Bir kent düsünürüm kirli sakallı, dağınık saçlı bir adam gibi
Ellerim ellerine değmesin sakın, üşürüm
Gecekondu yürekler taşınır minibüs minibüs
Bu düş kaç keşke ile aldatacak yine
Aç çakallar benim ruhumu alamadı henüz
Gitmek uzak bir ihtimalde değil öyleyse.
Bir kent düşünürüm ovaya düşen sis içindeki kezzaplı bir yüz gibi
Sus olmuş azaplı söz içimde kıvranır durur
Sur icinde pencere bakışlı yâr sır içinde kalır
Sonra ihtilâl olur;bekleme salonları gidenlerle dolu
Artık gurbet sılaya bir bilet alir, tek yönlü
Ölü bedenler yeniden can bulur
Ulur çakallar, uzak bir ihtimale giderken sıla.
Eski kareli pantlonlar gibi kahverengi üstüne mavi çizgili ısmarlama bir bavul taşıyordu
Bu kadar sıfat yüklenmişti ki çok ağar
Yorgun sözler çıkıyordu ağzından her soluk alış verişinde
Gerisinde binbir zahmetle çekiliyordu çile, çileyi çekmek yerine
Kah küçük, kah büyük ama birazcık kambur siyah bir gölge ile
Ruganlarına bakınca anlıyorsun kim olduğunu N. K
Bir bavul,
Bavulun içinde,
Birkaç eskimiş çul.
Eskimiş bavulu taşıyan o zavallı kul,
Usul usul merdivenleri çıkarken
Çoğul ekler çoktan kaybolmuştu usunda nedense
Sözler eskimiş fabrika duvarında kıpkırmızı ve büyük harflerle yankılanıyordu " Kahrolsun Faşizm! "
Hani vardı ya vardiya isçileri bilir misiniz? onlar artık kimisi malulen emekli,
kimisi yatalak, kimisi kimsesiz ve sessiz kimisi
Sesi tanıdık birkaç yüze rastlamak imkansız gibi her şeyi yutmuş içimizdeki kalabalık
Yüzüne baktığında gülümseyerek kabalık ediyorlar üstelik
Rüzgarla beraber yere doğru süzülen her yaprakta biri öldü deyip üzülen o küçük kızı çoktan unuttuk...
"Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarımı kıydığım boşa harcadığım."
Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler
bulamayacaksın.
Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma,
Bir gemi yok, bir yol yok sana.
Değil mi ki hayatını kıydın burada.
bu küçük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
Diyorsun ki, bir başka ülkeye,
bir başka denize gitmek istiyorum ;
bundan daha güzel bir başka kent vardır kuşkusuz,
ama kötü yazgım peşimi bırakmaz ne yapsam,
ve kalbim gömülü bir ceset sanki burada.
Ruhum daha ne kadar katlanacak bu çoraklığa
nereye çevirsem yüzümü, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma
bunca yıllarımı boşa tükettiğim şu ülkede..?
Yeni bir ülke bulamazsın, arama;
bulamayacaksın başka denizler de;
nereye gitsen bu kent ardından gelecek senin,
aynı sokaklarda dolaşıp duracaksın yine,
aynı hep aynı mahallede yaşlanacaksın,
aynı hep aynı evlerde ağaracak saçların
ve dönüp bu kente geleceksin sonunda;
yanılma sakın, bir başka şey umma,
seni bekleyen bir gemi yok, bir çıkar yolun yok...
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte
öyle kıydın demektir ona, bütün yeryüzünde." *