kendini suçlama...
çünkü sen değilsin bu yıkımın sorumlusu. O da değil inan. Onu da suçlama sen. En iyisi suçlamayı bir kenara bırak gözlerime bak. Biliyorum ışıltısı yok artık ama yine de bak. belki bazı izler görürsün. Bir yerden temiz hava gelir ve belki bu havayı takip ederek bir çıkış bulursun. Bulduğun çıkışa beni de götür ya da boşver...kayalarla tıka yolumu. Ya siyahım ol ya da beyazım olarak kal. sadece bir yer bul kendine ve orda kal. Ne bir adım geri ne de ileri. Belirsizlik olma ruhumu kemiren, kemirgenlere tahammülüm yok. Sadece duygularımı kaybettim. Çok acımadı inan. bu yüzden kendini suçlama. Beni suçla, ortaköy'ü suçla, beşiktaş'taki saatçiyi suçla, kurtuluş'u suçla, gitmelerimi suçla ve de ...suçla da suçla...ama yeter ki kendini suçlama...
çok sevilen bir insanın başına gelen kötü bir olaydan sonra, insan ne yapmış veya ne yapmamış olursa olsun kendisini suçlu hissediyor. "benim hatam, keşke böyle yapsaydım, keşke böyle demeseydim o zaman yapmazdı, etmezdi..." gibi pişmanlık belirten sözcüklerle, cümlelerle parçalar benliğini. bu bazen öyle bir raddeye gelir ki, başa taş yağsa kendinden bilir kişi. böyle zamanlarda çıkıp biraz hava almak iyi gelir zannımca.
hayatın içindeki hengamelerle uğraşırken işler kötü gittiğinde ve yaptığımız işlerden olumsuz neticeler alıp başarısızlıklara uğrarken kendi beynimizde ister istemez bir liste oluşturuveririz. bu psikolojiyle tüm okları kendimize çeviririz ve soruna kendimizin yol açtığını düşünürüz. bu şekilde düşünmek sadece bizi üzmekle kalmaz yapabileceğimiz, düşünebileceğimiz diğer çıkış noktalarının kapatmaya yol açar. sinmişlik psikolojisini elde ederiz. cesaretimiz kırılır.
gerçek şudur ki; herhangi bir durum sizin kontrolününzdeki bazı şeylerin sonucudur veya kontrolünüzün dışında olan şeylerdir. kötü bir durumun tamamen sizin suçunuz olması imkânsızdır. bu şekilde düşünerek kendinizi aldatıyorsunuzdur. unutmayın ki hata veya suçlu aramak yerine sonuçlarla ilgilenmek daha mantıklıdır.
fakat işler ters gidince illa da bir suçlu ararız ve buluruz. aslında çoğu zamanda bu kendimiz olur. mutluluk bir insanın başına ne kadar kötü bir şey geldiğine bağlı değildir.yani olumsuz olaylar geldiğinde aslında bu ne kadar olumsuz sonuç çıkarıp çıkarmama eğilimidir. bu eğilimde olan insanlar ömürleri boyunca hiç bir şekilde ve hiçbir şeyden tatmin olmazlar. mutsuz bir şekilde yaşayıp ölürler.
şikayetçi karaktere sahip insanlar olarak acılarından zevk almaya başlarlar. hiçbir çözümün parçası olamazlar cünkü sürekli kendilerini ve başkalarını suçlamaya odaklanmışlardır.