Şu an vakit sabaha doğru yaklaştıkça insanların yaptığı kutlamaları gözümün önüne getirip "kimbilir nasıl eğleniyordur şimdi millet" diye iç çektiğim ve bir dost hasretiyle tek başıma efkarlanırken göğsümle midem arasında hissettiğim garip duygu.
yeni paket alındıktan sonra artık bir değeri kalmamış eski paketin son dal sigarası gibiyim. küllükte kaderine terkedilmiş ve tek akıbeti dakikalarca yandıktan sonra kendi kendine bitip sönen bir sigara...
bir ortamda bir süre konuşulduktan sonra konu konuyu açar ve herkesin bilip sizin bilmediğiniz bir konu olur, işte o konu konuşulduğu sürece insanın içindeki duyguyu tam olarak ifade eden söz budur.
hissiyat 1;
yeni yakılmış ve küllükte unutulmuş durumu ki genellikle kasırga gibi bir aşkla başlanılmış an sonra tadı kaçmış,ilgisizliğin vukuu bulduğu vakalarda hıssedılır. er yahut hatun kişi kendi kendine yanmaya mahkumdur sönmesi uzun sürmez.
hissiyat 2;
adeta hınç alırcasına hunharca söndürülmüş ve dökülmeye tenezül edilmemiş bir izmarit hissi tarifsizdir!
çevresinde olup biten olayların sonunda suçun hep üzerine atıldığı, zeka seviyesi normalin üzerinde olmayan insanlar tarafından soğuk bakışlara maruz bırakılan, bir türlü yakasını bırakmayan parasızlık yüzünden değil yalnızca kendinde o manevi kuvveti ve enerjiyi bulamadığı için okuduğu okula gitmeyen, toplumun samimiyetsiz insanlarının arasına girmeyi reddeden ve bu tutumu yüzünden yakınları tarafından ruh hastası asosyal ilan edilen, kafaya her düşen yıldırımın ayağa takılan her taşın altında mutlaka bir parmağı olduğu düşünülen, şanssızlıktan ve gırtlağını sıkan yalnızlıktan artık yaşayan bir ölü haline dönüşen, buralardan çekip gitme hasretiyle yanıp tutuşan, herkesin aksine istanbul'dan ve istanbul insanından nefret eden, aldığı nefesin acı ağırlığını omuzlarında hisseden, lükslerini eğlencelerini ve kendine bakmayı yıllar önce unutmuş, etrafındaki kardan adam bakışlı donuk yürekli insanların aldatmacalarıyla ömrü tükenmiş olmasına rağmen yine de binbir vicdan azabı ile onların selametini düşünen, yediği yemekten içtiği suya kadar standart hayatın hiçbir detayından zerre keyif alamayan, sevmeyi sevilmeyi aşık olmayı sadece arada sırada rüyalarında görebilen bir insanın, içine düşmüş olduğu manevi boşluğun akıllarda uyandırdığı modeldir kendini küllükte unutulan sigara gibi hissetmek.
...
gecenin bu saatinde bu yazıyı yazarken küllükte unuttuğum sigaranın dumanında boğulurken, ekrana dalıp giden yorgun ve uykulu gözlerimle yazdığım yazıdaki imla hatalarını aptal gibi kontrol etmekteyim. samimiyetten uzak dünyamda bulamadığım huzuru bu sanal dünyada aramakta bir o kadar enteresan. pakette kalan son üç dal sigaramın ilkini içiyorum şu an ve mutfağa akşamdan kalma çayın altını yakmaya gidiyorum sevgili yazarlar ne kadar heyecanlı değil mi...