kendinden çok başkalarına değer veren insan

entry102 galeri0
    26.
  1. 27.
  2. hangında olsa olsa iki olasılığın sözkonusu olabileceği insandır.

    (bkz: ezik insan) ya da

    (bkz: fedakar insan)
    0 ...
  3. 28.
  4. herkes bu kategoriye girse hayat bayram olurdu ulan dedirten başlıktır. bencillikten kurtulmuş, rabbena hep bana demeyen insandır. en asil duyguların insanıdır. kendisine de değer verir ama başkalarına daha çok değer verir. diğerlerine bırakın daha çok değer vermeyi çoğu zaman saygı göstermeyen ve değer vermeyen bu kadar insanın içinde mumla aranıp bulunası kaliteli kişiliktir.

    not: itiraf ediyorum. kanıma dokundu, enayi, mal, salak gibi yakıştırmalarda bulunan arkadaşları eksi oyladım. kendimi ibne gibi hissediyorum. *
    2 ...
  5. 29.
  6. budalanın ta kendisidir..kazık yeme ihtimali en yüksek olan kişdir..bunu görse bile ya görmemezlikten gelir ya da affeder...salaktır salak..
    1 ...
  7. 30.
  8. mış gibi yapan kişidir. * * Her zaman çok fedakarım, mükemmelim, fevkaladenin fevkinde iyiyim diyerek gezinir. Çevre halkı tarafından ilk başta takdir edilse de daha sonra iyi ama salak olduğu düşünülür.
    1 ...
  9. 31.
  10. Gidene kal demek zavallılara,
    Kalana git demek terbiyesizlere,
    Dönmeyene dön demek acizlere,
    Hak edene git demek asillere yakışır.
    Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme.
    Yoksa değersiz olan hep sen olursun...
    0 ...
  11. 32.
  12. gözlemlerimin sonucunda bir süre sonra delirdiklerini gördüğüm insanlardır. "artık verici olmayacağım buraya kadar" der ve pes etmeye başlarlar ve insanlardan almaya çalışırlar, başkalarının da bir şeyler yaptığını görmek isterler fakat işlerin böyle yürümediğini görünce sinirli ve ufak detaylara bile takan çevresindeki insanlarca hasta damgası yemiş kişilere dönüşürler.
    0 ...
  13. 33.
  14. beni burada arama anne
    kapıda adımı sorma
    saçlarına yıldız düşmüş
    koparma anne
    ağlama

    kaç zamandır yüzüm tıraşlı
    gözlerim şafak bekledim
    uzarken ellerim
    kulağım kirişte
    ölümü özledim anne yaşamak isterken delice

    bugün görüş günü
    günlerden salı
    islak
    sarı bir yağmur
    ülkemin neresine bakarsa ay
    orada yitik bir anne ağlıyor
    sen aralıyorsun yağmuru
    acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini
    sonra bir umut koşuyorsun
    yüreğin avcunda
    ısırırken
    çırpıntı gözlerini
    (ah verebilseydim keşke
    yüreği avcunda koşan
    herbir anneye
    tepeden tırnağa oğula
    ve kıza kesmiş
    bir ülkeyi armağan
    koşma anne
    birdenbire batacak olan
    düş denizinde yarattığın umut sandalıdır
    oysa benim için gece
    ışık hızıyla koşan
    kısa ve soğuk bir zamandır
    bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak
    uykusuz
    yorgun
    ve korkak

    sanırım baytardı
    yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken
    ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor
    boşver hipokrat amca
    üzülme ne olur
    sen de annesen de üzülme
    hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi
    ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim
    ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim
    korkak kahraman gecelerimi
    düşlerimle sınırsız
    diretmişliğimle genç
    şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine
    usulca açılıverdi
    yanağımda tomurcuk

    pir sultan'ı düşün anne
    şeyh bedrettin'i
    börklüce'yi
    torlak kemal'i düşün anne
    hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde
    utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının
    onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen
    ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın
    deniz'i düşün anne
    her mayıs şafağında uzun
    uzun döverken darağaçlarını
    ve o şafaktan doğma
    onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları
    insanları düşün anne
    düşün ki yüreğin sallansın
    düşün ki o an
    güneşli güzel günlere inanan
    mutlu bir yusufçuk havalansın

    sıcak omuzlar değerken omzuma
    buz üstünde yürüdüm yıllar boyu
    bayraklar ve türkülerle
    kopunca memelerinden o mükemmel yaşama

    kurşunlar sıktılar alnıma
    açık alanlarda ağır
    kartalların konup kalktığı
    yalçın kayalardan biriydim
    ölüp dirildim yeniden
    güneşli güneşsiz akşamlarda

    mutlu yarınlar adına
    özgürlük adına ekmek adına
    üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin
    dirilip dönmesin diye hiroşimalar
    tahtadan atların boynuna çıplak
    ölümlerle yatmasın diye çocuklar
    aç gözlerle bakmasın diye çocuklar
    kardeşlik adına
    havadaki kuş denizdeki balık adına
    yürüdüm yıllar boyu

    dönüp bakmadım arkama
    ıraktı gözlerim cok ırak
    izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda
    kalsa da silinir gider
    yalnızca bir ağıt gibi çakılır
    ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer

    tören adımlarıyla ölmek
    ne garip şey anne
    kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum
    bütün gözler üstümde

    sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun
    masa üstünde üşüyen bir sigara
    yanında küçücük bir cam bardak
    içinde rengi bu gecenin
    cılız titrek bir kibrit
    kağıt kalem
    sandalye
    geride flu
    yağlı
    büküm büküm bir ip
    ve çingene kuralına uygun
    değişmez dekoru mudur
    idam mahkumunun

    kırılacak cammışım gibi davranıyorlar
    yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün
    oysa birazdan boynumu kıracaklar
    pul pul dökülecek yaz sivası eylül'ün

    ben ölümü asıl az ötede titreyen
    çingenenin kara kıllı ellerinde gördüm
    anladım ki küllenen sigaradır
    soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm

    yani benim güzel annem
    alacaşafağında ülkemin
    yıldız uçurmak varken
    oturup yıldızlar içinde
    kendi buruk kanımı içtim

    ne garip duygu şu ölmek
    öptüğüm kızlar geliyor aklıma
    bir açıklaması vardır elbet
    giderken darağacına

    geride
    masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem
    bağışla beni güzel annem
    oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
    elleri değsin istemedim
    gözleri değsin istemedim
    ağlayıp koklayacaktın
    belki bir ömür taşıyacaktın koynunda

    usul adımlarla yürüdüm ömrümü
    karşımda kurum kurum-laşan darağacı
    (tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan ökse de olsa dört bir yanı)
    birdenbire acıdı boynum
    gelecekler var birbiri ardınca genç
    yakışıklı

    ne olur işçi kadınım
    az yumuşak dik
    şu kefenin yakasını

    yaşamak ağrısı asıldı boynuma
    oysa türkü tadında yaşamak isterdim
    çiçekleri kokmak ırmakları akmak
    yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak
    su başlarında aylak sektirmek kavalımı
    sonra bir çocuğun afacan bacaklarında
    anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim
    o güzel günleri görenler arasında
    bir soluk ben de yaşamak isterdim
    bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden
    öperken siya - u jakond'u tebessümünden
    işte o an saçlarından yakalamak dolunayı
    bir de yirmibeş kilometreden görebilmek
    nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı

    ölmek ne garip şey anne
    bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
    sedef kakmalı bir kutu içinde
    vermek isterdim çocukların ellerine
    sonra
    sonra benim güzel annem
    damdan düşer gibi
    vurulmak isterdim bir kıza

    künyemi okudular
    suçumuz malum

    gecenin kıyısında durmuşum
    kefenin cebi yok
    koynuma yıldız doldurmuşum
    koşun çocuklar çocuklar koşun
    sabah üstüme
    üstüme geliyor
    yanlış mı duydum yoksa
    erkenci bir horoz mu ötüyor
    keskin bir acı bilenmiş
    gitgide yaklaşıyor sonum

    iri sözlerim yoktu söyleyecek
    usulca baktım yüzlerine
    bin yıllık iskeletleri çatırdayarak
    göçtü ayaklarının dibine

    korkutamadılar beni anne
    avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran
    darağacı
    bir zaman rüzgarda
    saçını tarayan telli kavak değil mi
    boynumdaki kemendi bir oğle sonu bükerken o kız
    sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi
    söyle anne
    o çingene
    bir çicek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan
    bağıra çağıra geçen bohçacı kadını
    sevmedi mi çılgınca

    kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda
    işkenceler zindanlar hücreler
    savunmak yok mutlu tok bir yaşamı
    açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren
    mideme karşı
    kısacası
    bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
    gülmek umut etmek özlemek
    ya da mektup beklemek
    gözleri yatırıp ıraklara

    ölmek ne garip şey anne
    artık duvarları kanatırcasına tırnağımla
    şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
    mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım
    baba olamayacağım örneğin
    toprak olmak ne garip şey anne
    ceplerimde el yerine balyoz taşırken
    korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini
    ve yüreğimin ırmakları taştı
    taşacakken
    ölmek ne garip şey anne
    uçurumlar ki sende büyür
    dağdır ki sende göçer
    ben yaprak derim çiçek derim
    cam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim
    gül yanaklı çocuğa benzer
    yine de
    oğlunu yitirmek kimbilir
    ne garip şey anne

    beni burada arama anne
    kapıda adımı sorma
    saçlarına yıldız düşmüş
    koparma anne
    ağlama
    kırıldıysa düş evinin kapısı
    bütün kırık kapıların çağrılısıyım
    kızların yanaklarında çukurlaşan
    biten başlayan aşkların ortasındayım
    her kavgada ölen benim
    bayrak tutan çarpışan
    her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni
    özlem benim kavga benim aşk benim
    bekle beni anne
    bir sabah çıkagelirim

    bir sabah anne bir sabah
    acını süpürmek için açtığında kapını
    umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur
    cam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar
    o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak
    öylece kalkar uykudan salterler
    dişleyip tükürmeden sigaralarını
    türkü tadında giyinirken işçiler

    bir sabah anne bir sabah
    acını süpürmek için açtığında kapını
    adı başka sesi başka nice yaşıtım
    koynunda çicekler
    çicekler içinde bir ülke getirirler
    başlarını koymak için yoğun dizine
    sen hazır tut dizini anne
    o mükemmel güne

    nevzat çelik
    2 ...
  15. 34.
  16. günümüz şartlarında enayi insandır. soyları tükenmektedir.

    (bkz: enayi)
    0 ...
  17. 35.
  18. damarlarını kessen empati akacak olan insan tipidir.zor bulunur çabuk kaybedilir.
    0 ...
  19. 36.
  20. yeri gelir böyle insanlar kendilerini, sevdikleri insanlar için ateşe atarlar. yeri gelir, ona mal diyen insanları, malca kullanan insanlara karşı savaş açarlar. ama yine de, kötülenmekten, hor görülmekten kurtulamazlar.

    iyilikten, güzellikten anlamıyor musunuz arkadaşım siz?
    3 ...
  21. 37.
  22. 38.
  23. 39.
  24. er ya da geç, birileri mutlaka ebesiyle müzakerelere başlayacaktır.
    0 ...
  25. 40.
  26. bu boktan dünyaya fazla gelen insandır. malesef hakketiği şey olan mutluluğu gerçek anlamda hiç tadamayacaktır. nankör olan insanoğlu tarafından sürekli terkedilecektir.
    2 ...
  27. 41.
  28. 42.
  29. kendinden cok ba$kalarina deger verdigi icin zamanimizda kendi degerinden kaybeden insan.bu yuzden sayilari azalmi$tir.
    0 ...
  30. 43.
  31. allaha yakın insandır, yaptığı iyiliklerin hiçbirinin karşılıksız kalmayacağını çok iyi bilir. bu dünyada olmasa bile, elbet bir gün yaptığı iyiliklerin karşılığını görecektir.
    2 ...
  32. 44.
  33. dangalağın önde gidenidir. kimseyi üzmemek, kırmamak için kıçını yırtar durur ama kabak hep onun başına patlar. günün birinde, o çok değer verdiği, ne hatası olsa affettiği insanlardan kocaman bir kazık yer ve o kuş kadar beyninde o ampul sonunda yanıverir. anlar ki şu dünyada kendinden kıymetli kimse yoktur ve artık o başkalarının değil başkaları onun kahrını çeksindir. artık mutludur, hiçbir şey onu üzemez. o da artık bencil pisliğin biridir, zamanında her şeyini uğruna feda etmeye hazır olduğu insanlar sayesinde...
    1 ...
  34. 45.
  35. baskalarina verdigin degeri o baskalari anlamadigi için önce salak durumuna düsersin, sonrasinda deger verdigin kisiyi koruma ugruna maddi çöküntüye ugrarsin, madden çökünce durumu kurtarcam diye manen de çökmüs insan suretine bürünürsün. sonunda da götün tekiydi damgasini yer kiçinin üstüne oturursun.
    bu durumun vehametini baskalarina izah edemezsin çünkü anlamazlar. kendin gibi bir salak bulman lazim ki o da çok zor.
    0 ...
  36. 46.
  37. (bkz: buyrun benim)
    günün birinde göz yaşlarıyla yapayalnız kalan aptaldır...
    (bkz: sözlük yazarlarının itirafları)
    1 ...
  38. 47.
  39. kendini kaptırmaması gereken kişi.
    (bkz: kendimden biliyorum)
    0 ...
  40. 48.
  41. çeşitli görünümlerde karşımıza çıkan insan biçimidir.

    genel doğru adına, toplumun mutluluğunu kendi mutluluğunun önüne koyan, çevresindekiler mutlu olmadığında mutluluğunun yarım kalacağını bilen insan tipi bunların içinde en masumudur. burada başkalarına kendisinden çok değer vermekten değil, iyi, güzel ve doğru bir dünya arayan idealist, mücadeleci, cesaretli insandan bahsediyoruz.
    çok yoktur böyleleri, azınlıkla karşımıza çıkanların asıl değeri ise kendilerini feda ettikten sonra anlaşılır.

    başkalarının istek ve beklentilerini kendi istek ve beklentileri önüne koyan insan ise ya böyle görünüyor, ya da böyle yaşıyordur.

    sadece görünümden ibaret ise, bu insanın yakın çevresine bir bakın, kesinlikle ciddi biçimde ezdiği birisi vardır yakınında.

    yaşayışı böyle ise, kısa vadede çevresindekiler mutlu olur ama uzun vadede toptan mutsuzluk kaçınılmazdır. kendi istek ve beklentilerini bir kenara koymak, başkaları için yaşamak, kesin olarak hayal kırıklığı, kendini sevmeme ve mutlu etmeye çalıştıkları ile birlikte mutsuz olma sonucuna götürür insanı.

    insanın mutlu olmak ve mutlu etmek için hem bencil hem fedakar olmayı bilmesi bu ikisini hassas bir dengede yaşatabilmesi, sırasında hayır diyebilmesi şarttır.

    çevrendekileri mutlu etmenin ilk adımı kendini mutlu etmektir.
    1 ...
  42. 49.
  43. ilerde kendini kaybedecek insan modelidir, herşeyi kafasına takar, kendini unutur... sanane arkadaşım elalemin derdi seni mi gerdi? otur oturduğun yerde kendini düşün biraz..
    1 ...
  44. 50.
  45. değer verdiği kişinin gözünde gittikçe değersizleşecek olan kişidir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük