hep en zevklisidir. cunku ne anlatirsam anlatayim karsimdakinin anladigindan eminim. kendimi cok iyi anliyorum. ama bi sikinti var. bazen icimden konusurken tek bi kelime takiliyo aklima onu soyleyip duruyorum ve disimdan da soyleyene kadar gecmiyo bu.
Bob marleyin sözündeki gibi bir şeydir. Kendi kendime konuştuğum kadar kimseyle konuşmuyorum. Sebep delilik değil. iyi bilirim ki insanı en iyi kendi dinler.
figth clup filminde dediği gibi "her insan gün içinde farkında olmadan kendiyle konuşur.", önemli olan deliliğe gitmemesi. eğer giderse sıçışlardasınız demektir.
gayet normal olan eylemdir. insan cok yalniz kaldigi zaman , konusacak birilerini bulamazsa, ozelliklede etrafinda ana dilini konusan insanlar yoksa icgudusel olarak kelimeler agizdan dokulur gider. komik olan ise kendinizi markette urunlere sesli sesli yorum yaparken, uretene kufur ederken bulursunuz. nasil olsa diger insanlar anlamiyor ya seni kaydir gitsin. ama herseyin asirisi iyi degildir ve insan sosyal bir varlikltir prensiplerine dayanarak bir an once sosyallesilmek icin caba sarfedilmelidir. yoksa geri donulmez sonuclar dogurup kafayi peynir ekmekle yemek isten bile degildir.
ankara'dayım, milli kütüphane metro durağının önünden geçiyorum. kendi kendime konuşuyor, kafamı cool cool sağa sola çevirip resmen stand up yaparcasına yürüyorum. cem yılmaz'ın muhittin topalak espirisini yapıyorum...
- muhittin topalak! from kazlı çeşme! in relationship with (kafa sağa çevrilir) kezban! dedim... ve kafamı çevirdiğim noktada güzel bir kız vardı... ağladım. oturdum hüzünlendim. sonra güldüm.
uzun bir süre böyle devam edince önce akıl sağlığınızı kaybettiğinizi düşünüp sonra böyle olmadığını anlarsınız. oysaki sebebi yalnızlıktır, belki de bir kişinin olmayışının verdiği yalnızlık...