akp'nin sivil anayasa kapsamında, anayasanın geçici 15. maddesini kaldırması durumunda 12 eylül 1980 ihtilalini yapan mgk üyeleriyle birlikte bir dava açılması gündeme geldiğinde yargılanabilecek zattı muhterem.
kendisini tarihin yargılayacağı ve çöplüğüne atacağı, ülke için son derece kötü sonuca gidecek işleri iyi şeyler yapıyorum sanarak yapmış bir gaflet, delalet ve yanılgı adamı.
trabzon ordu komutaniyken denetleme kurulu baskanligina getirildiginde burdan emekli olacagini dusunen daha sonra ege ordu komutani kara kuvvetleri komutani vegenelkurmay baskani olan askeri kisilik.
27 mayis ve 12 martta rolu bulunmayan siyasete bulasmayan ve hic birzaman da siyasetten anlamayan 7.cumhurbaskani.
statuko koruyuculugu yada cuntacilik yerine emir komuta zincirini hiyerarsiyi benimsemis kurmay.
12 eylul darbesinin bas mimari.
hakkinda soylenenlere bakildiginda nefret edilen sahis.
tamam kabul etmek gerekir ki darbenin mesrutiyeti olmaz burda herkes hemfikir.
simdi bir solcu kenan evreni neden sevmez 17 yasinda erdal ereni astigi icin solcularin hapishanelerde iskence gordukleri icin solcularin vs vs..
peki niye bir ulkucu kenan evreni sevmez ulkuculere yapilan vs vs.
ancak:
neden 12 eylul sabahi kimse darbeye karsi direnmemistir
neden 2 haftada 160.000 silah 500.000 mermi teslim edilmistir
neden darbeyi halk olumlu karsilamistir
neden darbenin anayasasi yuzde 91 ile kabul edilmistir
cunku halk:
hergun gelen olum haberlerinden
terorden anarsiden kaostan
acliktan kitliktan yokluktan enflasyondan
bikmistir.
peki:
bu olumsuzluklara neden olanlar kimlerdir?
1973 secimiyle is basina gelip solu yukselten chp genel baskani ecevit
derdi hukumet olmaktan cok yukselen solu durdurmaya calisan 1. ve 2.milliyetci cephe hukumetleri
solcularin derdi kendi dusuncelerine dayali bir turkiye yani milli demokratik devrim
ulkuculerin derdi kominist rejime karsi devleti korumak,ancak ne yapildi topla tufekle catisildi ulkeye ne verdi bu gruplar hic bir sey...
catismanin oldugu yerde fikirler unutulur dusunceler yasamaz anarsinin oldugu yerde ozgurluk olmaz demokrasi yurumez insanlarin tek amaci vardi karsi tarafi bitirmek...
sonuc olarak 12 eylul darbesi oluk gibi akan kani durdurmustur.eger olmasaydi bugun kamplasma dahada artacak kamplasma arttikca teror artacak insanlar hayatindan bezecekti.belki bugun irak tan yada nijerya dan bir farkimiz kalmayacakti...
bir not:simdi herkes bu entryi kotuleyecek ama onemli degil tavsiyem 12 eylulu sadece ideolojik kaynaklardan degil objektif kaynaklardan arastirin ve dusunun...
devlete bağlı ve özel radyo/televizyon kanallarında, adı anılması gerekirse hep övgüyle anılan adam. tamam anladık darbe kanunları, rtük, kötü birşey diyemiyorsun ama hiçbir şey deme bari, yok illa eski saygıdeğer cumhurbaşkanımız, sevgili kenan evren falan derler.
haksız yere öldürdüğü insanlar üstünden rant sağlamaya çalışan eski asker şimdiki ressam bozuntusu kişilik.
ayırca bu kişilik çıktığı yurt gezilerinde darbeyi din elden gidiyor diye yaptığını söylemekte sakınca da görmemiştir. gerçekten din elden gidiyor diye mi yapmıştır. elbette hayır. bu darbenin abd güdümlü bir darbe olduğunu herkes bilmektedir.
pasa , sokakta GEZERKEN BiR GRUP " EVREN, EVREN " DiYE tempo tutmus. KENAN PASA'DA TEZARRUHATi " EVLEN, EVLEN " anlamis ve " OLACAK, O DA OLACAK ! " DiYE karsilik vermis.
bugün yaptıgı açıklamada 'kadınların saçının görünmesi günah olsaydı allah onları kel yaratırdı' diyerek zeka zeviyesini bir kez daha kanıtlayan darbeci zihniyet.
saç günah olsa allah kadını saçsız yaratırdı diyerek bir an o kenan evren bu kenan evren mi diye düşünmemi sağlamış eski cumhurbaşkanı. sen değil miydin özalcıların önünü açan. şimdi kılıf değiştirmiş bir siyasi ortam var. ve diyorsun ki saç günah olsa kadın kel olurdu. hepimiz kel olsak ne olcak. anayasa'yı deldirmem dedin, delindi. şimdi anayasa değişecek. resim yapmaya devam...
ölümü yaklaşan insan. allah mısın diyeceksiniz. kuşlar söyledi.
öldüğü gün sokakta halay çekeceğim.
tabi ki ölenin ardından kutlama yapılması ayıptır; ancak öldürenin, 17 yaşındaki çocuğun yaşını büyütenin genç kızların cinsel organlarına tazdikli su fışkırtanın ölümü bayramdır.
darbe yaptığı gün memleketimin kan kokan sokakları bir anda kan görmez olmuştur. birileri de anarşiyi engelledi diye bu kişiyi bağrına basmışlardır. peki sormak lazım, darbe yapmadan bir gün önce aynı güç kendilerinde yok muydu? darbe yaparken sihirli bir değnek mi kullandılar da olaylar bir anda kesildş? işte sırf koltuk için memleketin yıllarını çalanlardan birisi daha. yazık siz darbe şartlarının olgunlaşmasını beklerken ölen veya katil olan insanımıza. yazık yaptığınız darbeyle hapislerde işkence ettiğiniz sabıkalı mahkumlara.
küçük iskender'in verilebilecek en güzel ayarları verdiği adam. işte burda. (radikal gazetesinden araktır.)
sol açıktan mektup
sayın kenan bey; artık sayenizde okumuyor, düşünmüyor, statik bünyelerimizi okeyle, kingle, batakla tıka basa dolduruyor, boş vakitlerimizde nü resimlerin önünde 17 yaşımızın geç kalmış tatminlerini kolluyoruz
sayın kenan bey,
bu mektubu size serin bir mart sabahı, Atatürk`e dil uzatan bir youtoube videosunu seyredip sinirle kahvemi yudumlarken yazmaya karar verdim; satırlarımı pek de düşünerek sıralamayacağım; zaten düşünmek gibi ahlaksız bir eylemin girdabına kapılmış bir neslin yok edilememiş ender zatlarından biriyim; en azından özürlü bırakacağınızı umduğunuz bir devrin çocuğuyum; pek öyle lale devri de değil o; bal gibi kötek devri.
zat-ı âliniz, darbeyi yaptığında henüz 17 yaşındaydım; cebir hesabım kuvvetlidir; şu an cebren ve hileyle 44 civarında seyrediyorum; mamafih sizin kadar dirayetli ve müstakil bir soğukkanlılık sergileyemediğimin de farkındayım.
bizim aile de sayenizde çöktü; komünist babam arkadaşlarının gördüğü işkencelere, yaşadığı coğrafyanın güzel insanlarının genç / orta yaşlı demeden itinayla seçilerek imhasına tanık ola ola önce kendini, sonra yuvasını mahvetti; akademik eğitim görmüş bir ressam olmasına rağmen tünelde yarısı yanmış, pislik içinde bir binanın karanlık odalarında canını teslim etti. ben sayenizde kabataş erkek lisesindeki eğitimimi okulun koridorlarında dolaşan askerlerin eşliğinde, arada sırada canı sıkılanların bizleri copla sıra dayağına çektiği bir ilim yuvasında tamamladım; siz işkencelerdekilerle vakit geçirirken bendeniz girdiğim tıp fakültesindeki kadavraların başından mide bulanarak kaçtım; kendimi hep bir işkenceci gibi gördüm orada. sanki öldürdüğümüz yetmiyormuş gibi içini açarak hâlâ konuşturmaya çalıştığımız bir yurtseveri kesmek, daha da kesmek, mümkünse hücrelerine kadar inerek kesmek eğilimini bünyeme yediremedim. son kadavram bir çiftçiydi. onun, tahtaya çivilerle çakılmış o büyük ellerini, hayatı kavramaya, toprağı kucaklamaya hazır ellerini unutamadım; bir ölünün kutsal ellerini öpmek ne demektir, bilir misiniz?! ne faşizme yenilen babamın ellerini ne sizin ellerinizi öperim; o büyük köylünün elleri sizlerinkinden daha sıcak, daha şefkatli, daha öpülesiydi. ben o adamın elleri sayesinde hayattayım bugün.
asmayıp da beslediğiniz biri.
dedim ya, babam ressamdı, siz de resmi seversiniz; babam hayatı boyunca bir nü yapmadı, yapamadı kenan bey; masum bir içgüdüyle sanki çıplaklığı fakirliğe bağladı; fakir olan çıplaktı ve bunu resmetmek adeta alaydı onun gözünde; size nü konusunda ne ilham verdi kestiremiyorum ama, cinsel organlarına tazyikli su fışkırtılan kızların ya da hayalarına elektrik verilen devrimci delikanlıların çağrışım yapma olasılığı yüksek; kim bilir bizzat tetkik ettiğiniz bir seansta "bir gün bu vahşeti tuvallere estetik kaygı güderek nakşetmeliyim" diye düşünenler arasına da karışmış olabilirsiniz. malum, her yer, her şey karışıktı o vakitler; akıllar da dahil buna. insanın tamama gücü yetmiyor işte; asmayıp da beslediğiniz kişilerden biri olarak bunu ifade etmeyi ortamın müsaitliğine bağlıyorum.
vaktiniz varsa ve gözlerinizin sağlığı yerindeyse dostoyevskininsuç ve ceza`sını okumanızı önereceğim naçizane. o pek nutuk havasında değildir ancak, gizliden gizliye barındırdığı tiratlarla iç hesaplaşmanın hastalıklı yapısını teşhir eder; ah elbette fazla toplumsal sayılmaz belki, kim bilir fazlasıyla bireycidir de, ancak topluma bir noktadan başlamak da lazım. birey, bunun için iyi seçilmiş bir giriş kapısı. başka hayatlara saygı duymanın solculukla doğrudan ilgisi olmadığına kanaat getirebilirsiniz; başka hayatlara saygı duymak, bu aralar önemini fark ettiğinizi sandığım özgürlük denen, sizce kızıl bir hevesin tezahürüdür aslında. yani sizin de anlayacağınız şekilde söylersem bir tarafta kızıl kuvvetleri temsilen özgürlük vardır, bir tarafta karanlık kuvvetleri temsilen derin devlet politikası. bir nevi warcraft; varsa torun torba, bu bilgisayar oyununun brifingini verebilirler size. güzel oyundur: insan ırkıyla yaratıkların mücadelesi. ama baştan seçmeniz lazım hangi tarafta olduğunuzu. inanır mısın, bir kaptırıyorsunuz kendinizi; ne şiir kalıyor, ne özlem, ne mücadele, ne memleketi kurtarma arzusu, pata da küte de, kılıç al, kalkan al, geçiyor ömür. ikinci el savaş oyunları, her zaman ucuzdur, herkese tavsiye ederim.
neyse, konu dağıldı, ee, kolay değil, şizofreniyi bir siper, bir sığınak kabul etmiş, hayatta kalmayı başarabilmiş bir neslin çocuğu olmak, bu acılarla barışık yaşabilmek; bazen benim de dengem kaybolabiliyor. mazur görmeli.
ortalara bir yerlere dallas
benim babamın bavulu olmadı hiç; çünkü her an yolculuğa çıkabilecek kadar tedirgin değildi; tam tersi, yerleşik bir adamdı o. davasına, düşüncelerine, sevinçlerine, üzüntülerine körü körüne bağlıydı; evcildi kısaca. eline tutuşturulmuş bir pusulayla yaşamadı. insanların işaret ettiği yerlere gitmedi. doğduğu ülkede doğduğu kadar temiz öldü. herkes onun kadar şanslı değil.
duydum ki, babamın doğduğu ve temiz öldüğü bu ülkeyi şimdi de eyaletlere ayırma, ortalara bir yerlere dallas yerleştirmeye niyetli taslaklar hazırlanıyormuş; bir oyun daha vardır; gizli hedef. oyunculara başta görevler dağıtılır ve herkes bir dünya haritası üzerinde ordularıyla bu gizli görevlerini sonuçlandırmaya çalışır. o da zevklidir.
madem oyun oynayacaktık kenan bey, madem her şey bu kadar pamuk helvası kıvamındaydı, madem oyunlar masumdu, o çiftçinin ellerine neden çiviler çakıldı, o zamanki yaşıtlarımın boyunlarına ilmik neden geçirildi; neden babalar ölüme, gençler işkenceye gönderildi, neden bir dönemin taze beyinleri coplar eşliğinde eğitildi; zarlar mı hileliydi, krupiyer mi ahlaksızdı, nü`ye malzeme model mi yoktu?!
sizi bu yaşta daha fazla yormamak lazım; kusura bakmayın, başta da dedim, şu videoya sinirliyim aslında. mektubuma son verirken, şu öpme / koklama bahsine gelmişken, eylemsiz kalmayı tercih ediyorum. kısmi "fikir arkadaşı"nız sayılabilecek yıldırım gürsesin dediği gibibiliyorum, bu son mektup ayıracak bizi` lakin, çıkarayak, bu coğrafyada düşünce özgürlüğünün sizin de canınızı yakmasına ben ve kahvehanedeki arkadaşlarım pek güldük. artık sayenizde okumuyor, düşünmüyor, statik bünyelerimizi okeyle, kingle, batakla tıka basa dolduruyor, boş vakitlerimizde nü resimlerin önünde 17 yaşlarımızın geç kalmış tatminlerini kolluyoruz.
shakira nasıl, biz hastasıyız.
hürmetler.