abuk sabuk, fikir sistemi bile olmayan, bu milletle ve değerleriyle ve reel bilimlerle ve ilerlemeyle ilintisiz fantastik kurgu. buna, bana inanmayan eblehler için bu ülkenin en iyi, en makul alt-metin deşifrecisi köşe yazarlarından birine* kulak ve beyin verelim (b)ilgili sözlük.
''Cumhuriyet'in kurulması ile birlikte yönetici elit kadroların iktidarda kalmasını meşrulaştıran bir 'makbul vatandaş' kimliği üretilmesine girişildiğini biliriz. Türklüğü ve laikliği öne çıkaran, ikisini de otoriter zihniyetin kalıpları içine sıkıştıran bir yaklaşım devlete egemen oldu. Böylece gizlenmiş bir ırkçılıkla, kamusal alanın temizlenmesine yönelik bir strateji birleşti. Bu bakış tek parti döneminde doğal ve medeni bile sayıldı... Ama tepeden kimlik tanımlamalarının işlevsel olamadığı bir coğrafyada olduğumuz ya kavranamamıştı, ya da baskı rejiminin toplum istese istemese de başarılı olabileceği sanılmıştı. Oysa bu topraklarda din gereksinimi o denli yüksekti ki, dinsel olmadığı varsayılan öğretiler bile ancak dinî kalıplara dökülerek zihinlere işleyebiliyordu. Dolayısıyla laiklik dine mesafe alan değil, ona alternatif olmaya çalışan bir ideolojik tavra dönüştü. Öte yandan laikliğin dinsellik ihtiyacını gerçek anlamda tatmin edebilecek bir duruş olmadığı da açıktı. Bu haliyle laiklik olsa olsa dindarlığın kamusal alandaki meşruiyetinin tırpanlanması için kullanılabilirdi. Dindarlığın yerine geçebilecek tek alternatif ise tabii ki kemalizmdi... Nitekim Anıt Kabir'in Kâbe'ye, Nutuk'un kutsal kitaba, Mustafa Kemal'in peygambere karşılık geldiğine dair epeyce zengin bir deneyim birikimimiz var. Böylece laik kesim de kendisini rahatlatan bir dinselliğin içinde yoğruldu. Kendilerini 'sekülerleşmiş' sandılar ama bu kavram kişinin kendi zihninde inanç karşısında mesafe alabilmesini, inanç gereksinimine nesnel bakabilmesini ve bu sayede dünyevi olanı çarpıtmaya eğilimli dinsel önermelerden uzak durabilmesini ifade etmekteydi. Ne var ki laik kesim bunu hiçbir zaman beceremedi... Hiçbir zaman sekülerleşemedi. Onun yerine 'laikleşti' ve Müslümanlığın yerine kemalizmi ikame ederek çağdaş olunduğunu sandı.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'deki laiklik uygulaması, Müslümanların kamusal alanda ve özellikle siyasette etkin olmaması gerektiğini ima eden siyasi bir önermeden ibaret kalmış ve özgürleştirici bir sekülerleşmeyi engellemiştir. Çünkü söz konusu otoriter laiklik, insanların inançla olan bağlarını eşitlikçi bir bakış içinde değerlendirmek bir yana, dindar olanla olmayan arasında bir hiyerarşi üretmiştir. Buna göre 'laikler' 'Müslümanların' üzerinde yer almaktadırlar ve yönetme imtiyazına da 'doğal olarak' sahip olmaları gerekmektedir. Bunun bariz bir ırkçılık türü olduğu, siyasi çizgisinin ise ancak faşizan olabileceği ise nedense idrak edilememiştir.
Bunun muhtemel nedenlerinden biri söz konusu yaklaşımın devlet şemsiyesi altında 'rasyonel' kılınmış sayılmasıdır. Diğer bir deyişle devletin hem dindarlığı hem de laikliği daha iyi 'bildiği' varsayımının yarattığı rahatlama sayesinde, laik kesim 'bilimsel ve doğru' olan tavrı sürdürdüğünü sanmıştır. Devletin bilgisinin billurlaştığı kurumlar ise yargı ve diyanettir... Birincisi laikliğin, ikincisi ise dindarlığın 'bilirkişisi' olan bu cüppeli kurumlar, bize her iki alanın da 'doğru' tanımlarını vermekte ve hizada durmamızı sağlamaktadırlar.
Böylece dindar kemalizmin ideolojik sonuçlarından birinin kemalist Müslümanlığın oluşturulması olduğu öne sürülebilir. Bilindiği gibi kemalistler dindarlığa temelde karşı olmadıklarını hep söylerler. Ancak bunun nasıl bir dindarlık olması gerektiğini de yine sadece kemalistler bilmektedir. Bugün halen yargı bizi 'doğru' laikliğe, Diyanet ise 'doğru' Müslümanlığa davet eden akil kurumlar olarak öne çıkarılmakta. Nitekim yargı başörtülü kadınların üniversiteye girmesinin laikliğe aykırı olduğunu söyleyerek bizlere 'gerçek' laikliği hatırlatıyor... Diyanet ise bir müftünün geçenlerde sarf ettiği sözlerle Türkiye toplumuna ''gerçek dini anlatmaya çalışıyor.''
Bu garip özgüvenin nereden geldiği ise malum: Doğrunun tek olduğunu ve ancak bilimsellikte bulunduğunu öne süren pozitivizmin Türkiye koşullarında siyasete tahvil edilmesini ifade eden kemalizm, her türlü çoğullaşmayı ve dolayısıyla zihinsel sekülerleşmeyi sakıncalı bulan bir inanca dönüşmüş durumda. Bunun adı en genel haliyle özgürleşme korkusudur... Kemalistler özgür bir zihniyet ve inanç ortamından o denli korkmaktalar ki, bir yandan kendiliğinden sekülerleşen Anadolu muhafazakârlığını laiklik adına mahkûm ederek siyasetin dışına itmenin yolunu arıyorlar; öte yandan da o sekülerleşme yolundaki muhafazakârları kemalist bir Müslümanlık yorumunun içine hapsederek devlete yamamaya çalışıyorlar.''
1920lerde ulkeyi istibdatçı anlayıştan daha modern ve özgürlükçü bir anlayışa yönelten, bugün ise tam aksine demokrasi ve özgürlükler karşısında el freni görevi yapan miadını doldurmuş anlayış.
birinci dünya savaşı sonrasında ortaya atılan itilaf devletleri, osmanlı devleti ve milli cephe içerisindeki onlarca ideolojiden sıyrılarak yeni kurulan türkiye cumhuriyetinin temel ilkesi halini almış, kimilerine göre burcuvaziyi destekleyici kimilerine göre ise çağdaşlık unsuru olarak ortaya konmuş düşünce akımı. subjektif ek ise günümüzün ihtiyaçlarına tamamıyla yetebilmektedir. en azından daha geriye çekmek isteyen ilticai güç karşısında zırh gibi durdukça...
"Ben size, hiçbir dogma, hiçbir nas bırakmıyorum. Size bıraktığım tek yol gösterici ilimdir, fendir. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir."
atatürk, 1930'larda başta zamanın milli savunma bakanı recep peker ve ismet inönü ile yaptığı tartışmalarda kemalizm'in doktriner bir ideoloji haline dönüşmesine karşı çıkmıştır.
bugün, "atatürk'ün arkasına saklanmak", "laikçilik" denilen "dogmatik prensiplere", o gün kendisi karşı çıkmıştır.
"beni görmek behemehal yüzümü görmek değildir. benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir." diyerek kendisinin kalıplara sokulmasına karşı çıkmıştır.
evet, kemalizm, türkiye'nin her zaman için ihtiyacı olan yol göstericidir. fakat, bu ilkelerin herhangi birine önyargıyla bakmak veya amacının çok dışında kullanmak ve abartmak, işlevliğini yitirmesine neden olacaktır.
bu da, ülkeyi atatürk'ün bile kurtaramamasına sebep olacaktır.
etrafı etten surlarla çevrilmiş, surların etrafında hendekler olan sımsıkı korunan, muasır medeniyetlere ders veren, ezilmiş halklara yol gösteren ideolojidir.
dünyanın emperyalist ve kapitalist güçlerine karşı gelen, baş kaldıran, isyan eden, savaşan türklerin ve dünya milletlerinin ideolojisidir.
maalesef yerleşik düzene iyi görünmek isteyen gösteriş budalası tüm kurum, kuruluş ve kişilerin kullanmaktan zerre kadar imtina etmediği ideoloji... istiklal marşı'nı düzgün okumayı bile bilmeyen adamlar ağızlarını her açtıklarında atatürk diyorlar, kemalizm diyorlar. nerede bu ülkenin sömürge karşıtı, sosyal devlet taraftarı gerçek kemalistleri? (bkz: gerçek kemalistler)
ülkedeki en gerici, çağdaşlık karşıtı, demokrasi karşıtı, özgürlük karşıtı akım olmasına rağmen türkiye'nin modern yüzü olmak gibi bir iddiaya sahip olan ve ülkeyi kurtarmak gibi manası belirsiz takıntıları ve envai saçmalıklarıyla bu ülkeye yıllar ve hazineler kaybettirmiş olan siyasi virüs.
ırkçı açılımları vardır. milliyetçiliğin önüne ''atatürk'' ismini getirip kürtten, ermeniden ve de herhangi başka bir ırktan öteki olarak bahsedilmesi an meselesidir. bunu da ''her kürt/ermeni/yunan kötü değildir ama...'' kılıfıyla kamufle etmeye çalışır. uzun yıllar iş yaptı bu ideoloji ancak artık yavaş yavaş tabular yıkılıyor. halk daha da aydınlandıkça kemalizme gerekli cevabı çok daha açık verecektir.
bir müslümanın asla savunamayacağı düşünce sistemi.
bu düşünceyi desteklemeyenlerin gerici yada terörist ilan edilmesine sebep olan az bir gurubun savunduğu şey.(asıl gericilerin bu insanlar olduğunu unutmamak gerekir)
atatürk'ün belirttiğinin aksine ülkemizde tartışmaya açık olmayan mutlak dogru olarak kabul gören ideoloji.
"her birey istediğini düşünmek, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, istediği dinin gereklerini yapmak ya da yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz."
engin ardıç'ın "Muasır" başlıklı yazısında irdelediği ideoloji.
Muasır
Hani "muasır medeniyet seviyesi" var ya, işte o...
"Çağdaş uygarlık düzeyi" demek, hepsi bu.
(Basında bu kelimeyi "muassır" şeklinde yazan cahil arkadaşlarımız da vardır. Üstelik de yaşını başını almış adamlardır bunlar.)
Atatürkçülük bu demektir, başka bir şey de değil.
Bu kavram son derece değişken bir kavramdır. Dün muasır olan bugün değildir, yarın da olmayacaktır.
Değişken olduğu, donuk olmadığı için de modası geçmez, eskimez, otuzlu yılların liderleri yokolur giderler, Atatürk ölmez!
Üstelik Atatürk "hayatta en hakiki mürşit ilimdir" demiştir ama, "başka mürşit yoktur" da dememiştir ha!.. "Daha az hakiki" olan başka mürşitler de bulunabilir...
Atatürkçülük'te demokrasi yoktu, çünkü otuzlu yıllarda "moda" yelleri totaliter rejimlerden yana esmekteydi.
Dolayısıyla, bugün de aynı rüzgârı estirmeye çalışan "Kemalistler" çağdaş değildirler.
Daha da açık konuşalım: Atatürk, Kemalist değildi!
Kemalizm, Atatürk'ü kendi amaçları doğrultusunda "kullanmak" isteyen faşist bürokratların uydurduğu bir ideolojidir.
Atatürkçülük, bir ideoloji değildir, bir dünya görüşüdür.
Laiklik de, kendi başına bize hoş göründüğü için değil, çağdaş yaşama tarzının, çağdaş uygarlık düzeyinin vazgeçilmez bir unsuru olduğu için gereklidir.
Devlet kapitalizmi, otuzlu yıllarda çağdaş gibi görünüyordu, bugün değildir.
Şapka giymek, o dönemde modaydı, bugün değil.
Bugün şapkayla gezene Atatürkçü demezler, "tapon" derler yani...
Muasır medeniyet uyarınca o zamanlar vals ve tango yapılırdı, bugün yapana yalnızca "nostaljik" deniyor.
"Atatürk'ün giyindiği gibi giyinmeye çalışana" da düpedüz ahmak derler. Diyelim baklavalı kazak buldunuz, gidip bir de golf pantolon mu diktireceksiniz? Atatürk 1936 model arabayla gezerdi, arayın bulun da "rektifiye" ettirip binin bakalım!
O dönemde Medeni Kanun gösteriyordu çağdaşlık düzeyini, tek eşlilik, miras paylaşımında eşitlik, falan filan.
Bugün, örneğin "eşcinsel evliliklerine izin vermek" çağdaşlık! Avrupa bu düzeyde.
Nasıl, bu sizi irkiltti mi? Demek ki Atatürkçü değilsiniz.
Siz olsanız olsanız "ismetçi" olursunuz.
O da Atatürk'ün başbakanıydı, Fethi Okyar ve Celal Bayar da... O da Atatürk'ün silah arkadaşıydı, Fevzi Çakmak da... Üstelik birincisi yalnızca orgeneral, ikincisi mareşaldi, mareşal!
Sizin Atatürk'ünüz hangisi?
Ölümünün üzerinden daha bir yıl geçmeden ve de utanmadan paralardan resimlerini kaldıranların Atatürk'ü mü yoksa? Benimki o değil.
Bana da utanmadan "Atatürk düşmanı" diyen dangalaklar, azıcık anladınız mı?
1980 anayasası , 60, 71, 80, postmodern darbeler ve bilumum karanlık yeraltı edebiyatı konusunun mayası ve fikri temelidir. bu türlü hareketlerle temeli dinamitlenen demokrasiye dair en kuvvetli ve görkemli söylemler yine kemalizmin yazılı olmayan edebiyat dalındaki ağızdan ağıza dolaşan [ çok erotik oldu ] efsanelerinde mevcuttur.
dinci, liboş, komünist, eşcinsel ve sair zevatın ağlama duvarıdır demiş bir küçük prens. listen little man diyorum kendisine. * senin tüm bu sınıfları ikinci sınıfmış gibi görmen ve bunu pervasızca dile getirmen nasıl ki sende bir acayiplik hasıl ettirmiyorsa bu ülkeyi yıllardır yöneten dinozorlarda da bir utanma duygusu hasıl olmadı. her türlü anti demokratik yöntem ve olmadı darbelerle kendine benzemeyenleri yok eden [ hem de en fantastik cinayi yöntemlerle ] bir sistemin siyasi ve felsefi beyin takımının arkasına gizlendiği kemalizmi kendine pişdar edinirken az daha utanman lazım küçük adam !
dediğin gibi senin de [ ve senin gibi büyük amcalarının ] solcuyu , sosyalisti, anarşisti, eşcinseli, düşüneni .. astın kestin , biçtin. hep daha az dile getirilmesine rağmen ben hatırlatıyım: dindarın da başını ezdin. sonra kaktın solcunun, sosyalistin, eşcinselin katili dinci dedin, gerici dedin, dindarı sayısını unuttuğum bilmem kaçıncı defa zann üstüne zann altında bıraktın. cemiyeti birbirine düşürdün, hep sen ayakta kaldın !
"hayatta en hakiki mürşit ilimdir" ve "Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır diyen bir sistemle mukaddesat ve aziz olan ve buna inananlar yok sayıldı, sonradan komunizm nerde görülse başı ezilmelidir masallarıyla [ mustafa kemal dedi ya da demedi. bu bir mustafa kemal değil kemalizm eleştirisidir . yeri gelince mustafa kemali de eleştiririm ] bir başka cephe en hayvani saldırılara maruz kaldı. yani düşünsene minik adam bir cemiyyette hala etkin olarak kullanılan ve en demokratik barış söylemlerine formul defterliği eden bir "izm" aslında karmaşa ve kaosun menşei , kaynağı !
diyalektik hiç bir yanı olmayan , ana karnından hilkat garibesi olarak dünyaya fırlayan bir fikriyat sana her derdin devası, çörek otu diye yutturuluyor .
uyku mukaddestir demiş niçe ! amma bu kadarı da fazla. kalk götünde pireler uçuşuyor, kalk sırtından tank paletleri geçti banamısın demedin be insaf !
cumhuriyeti , cumhuriyetin değerlerini , atatürkçülüğü koruma refleksidir kemalizm . evet net bir tanımı yoktur ama çok açık bir gerçekliği vardır o da bu ülkenin değerlerine sahip çıkmakla eş değerdir .
anamızı, bacımızı sikilmekten kurtarmıştır, hepimizin babası olmasaydı şimdilerde biz hangi sıralarda okurduk, hangi evlerde gönlümüzce dilediğimizce yaşardık ? biz yine anamızdan çıkardık amma babamız kim olurdu o müphem olurdu ! ulan neyzen küfrü bana öğrettin ama şimdi arkandan en çok sana küfrediyorum.
sayfa sayfa yazılar yazılmış, komunizmden , sosyalizmden akılcıdır denmiş, yok ortadan giden temiz yoldur yanlar dinciliktir , liberalizmdir denmiş. hadi bilmeyen adam senin lafını sözünü ciddiye alsın da ben biliyorum , bu yüzden daşşak geçme hakkına sahibim. bakın canım arkadaşlarım kargalarım var benim. kıçlarına kaş göz yaptım artık ben gülmekten çatladım onlar çatlasın biraz daha.
yahu kemalizm denen şey eğer ki bir ideolojiyse [ en başta mustafa kemalin en azından terminolojik isim olarak kemalist olmadığını anlayın hele bir ] daha sonradan elit kesim tarafından resmi ideoloji olarak benimsenmiş ve sınıflı bir cemiyette cemiyetin diğer tebaasına hakim ideoloji olarak benimsetilmeye çalışılmış ve hala çalışılan bir fikir dışkısıdır. şimdi kalkıp böylesi bir kavramı marksizmle, liberalizmle kıyasa kalkarsanız ben size oyuncak hamur veriyim onla takılın.
yahu liberalizm her ne kadar sikdirik bir fikir olsa da dünya üzerinde türetilen hakim siyasi fikirlerden birisidir. hadi senin anlayacağın dilde konuşmayım: ben siyasal kapitalizmdir diyeyim sen anlama sakın ! keza sosyalizm ise kapitalizmin bir eleştirisi ve ona içkin bir sistem tarifidir. ve ilh... şimdi tüm bunlar ayan beyan ortadayken atam atam edebiyatı yapanları anlarım da, kalkıp kemalizmi bu tür fikirlerle kıyaslayanlarla elbette daşşak geçerim.
mustafa kemal karma ekonomiyi denemiştir, sonra olmamış devletçi ekonomiye bulaşmıştır. ne demek bu şimdi: bu iki modelde tarifi mustafa kemal tarafından yapılan sistemler değildir. yani mustafa kemal dünyada hakim siyasal ve iktisadi modellere alternarif daha kullanışlı bir model tarifi ortaya koymamıştır, alakası bile yoktur. şimdi kalkıp ah kemalizm uygulansa nasıl da mesud olurduk diyip de adamı güldürmeyin.
kemalizm başta da dediğim gibi elit bir kesimin hakim terminolojisini besleyen bir kaynaktır sadece. ekonomik düzenden, sosyal sisteme kadar cemiyetin her kademesinde kendi ses ve soluğunu duymak isteyen, bunu istemeyenlerinse ensesinde kendi soluğunu duyuran bir kabus sisteminden başka bir şey değildir kemalizm.
kemalizm , kemalizm diye en çok yırtınanları chp de arayın, ulusal sol da arayın, ergenekonlarda arayın. bunların beslenme kaynağını görmezden gelin, bir de üstüne üstlük kalkın devlet içinde devletleri , çeteleri eleştirin, orduları görevlere çağırın. dünya üzerinde kaç tane insan varsa apış arasına giden elleriyle size kah kah gülüyor.
sizi tuncay özkan, sizi baykal kurtaracak. hele biraz daha yalayın .
edit: yavaş anasını satayım. ne zaman da okudunuz hayret.
sanırım nurcuların temelini kazmak istediği kavramlardan biri olmuş, tıpkı laiklik gibi, tıpkı çanakkale savaşını atatürkün dehası değilde yeşil atlıların gücüyle kazanmamız gibi... kemalizm ile atatürkün kafasındakileri hayata geçirmek adına takip ettiği politikalar arası bir bağ yoktur. kemalizm bir politika değildir. bir felsefedir. bir yaşam biçimidir. ümmetten millete geçişte, millet olma bilincinin sağlanması için yaratılmıştır. tıpkı bugün milletten ümmete geçme emelleri bulunanların nurculuğu kullanması gibi. atatürk bir topluma seslenirken asla müslüman kardeşlerim dememiştir. değerli türk milleti demiştir. bu geçişi anlamayanların evini barkını haritadan sildirmiştir. kansız devrim olmaz zaten. fransız ihtilalinde de olduğu gibi. ha son söz porno film izleyerek kemalizm anlaşılmaz, bilgisayar başında bir yandan masturbasyon yaparken bir yanda da forward maillerle gelen komplo teorileri kemalizmi anlatmaz. oturup okumak gerek, nutuğu, çılgın türkleri, dirilişi, türkologları...
tek gerçek şu ki,
dünyada tek bir yıldız tanırız mustafa kemal atatürktür.