gözleri dolduran, kaliteli, hiç bitmeyecek, hiç unutulmayacak üstaddır.
1985 yılındaki röpörtajından bir kesit;:
--spoiler--
2. günden, yani 9 mayıs'tan devam edeyim;
- eskiden filmlerinizde hayli küfürlü sahneler var diye eleştiri aldınız. şimdi bunlar yok galiba?
- o eleştiriler, bazı basın mensuplarından geldi. bu olayı, çok abartarak, yazıp çizdiler.
- siz aksi görüşte misiniz, küfürlü konuşmuyor muydunuz?
- küfür ediliyordu. dört seneden beri küfürlü, argo lafları bıraktım. artık bir tek kelime bulamazsınız. ama, o basın mensupları bunu yazarken sırf kemal sunal'ı yazıp, çizdiler. "meyve veren ağaç taşlanır." kemal sunal'ın "eşşoğlueşek" sözü, bana göre kimseye batmıyordu. şaban bu kelimeyi çok güzel söylüyordu. yolda kadınlar beni çeviriyordu. en başı kapalısından, en kürklüsüne kadar... "bir kere eşşoğlueşek de, ne olur" diye... yolda oluyor bunlar... halka göre bu kelime küfür değildi. birkaç filmde küfür vardı, doğru, onları kaldırdık. onlar da niye vardı? anadolu filmiydi. benim anadolu insanım da öyle konuşuyor yani... özellikle koymadık ki onları...
--spoiler--
sinema tarihimizin en büyük 3 - 5 efsanesinden birisi . mafya rollerinde bile basarılıdır kendisi. yasarken değeri bilinirdi, bu çok sevindiricidir aslında . genelde büyük sanatçıların değeri yasarken bilinmez .
6 yıllık orta okul - lise toplamını 5 yıl sınıfta kalarak 11 yılda bitirebilmiştir .
ölümüyle elbette hepimizi üzmüş büyük komedi duayeni; fakat ölüm zamanı itibariyle doğru zamanda aramızdan ayrıldığı düşüncesini kafamdan atamıyorum. üstat biraz daha yaşasaydı sanki başarısız yapımlarda yer alarak biraz yüzünü eskitecek gibiydi. ama aramızdan erken yaşta ayrılarak türk sinema tarihinde adını 'efsane' olarak yazdırdı. bakın şimdi ilyas salman vefat etse ne kadar sansasyonel olabilir ki? fakat ilyas salman bundan 20 sene önce vefat etse belki şu an birçok caddeye ismi verilmiş, heykelleri yapılmıştı.
kendisinin oynadığı 80'lerde ki bir filmi gösterime girse recep ivedik'ten daha çok güleceğimiz ve gişe rekoru kıracağı rahmetli güzel insan. kendisini erken kaybettik. hem de çok erken. ama bir yandan düşünüyorum. şimdi yaşasaydı belki de saçma sapan şeylere bile gülen halkımız için kendini bozabilir başka konseptlere yönelebilirdi. o yaptığı güzel işler hatırlanmayabilirdi. biz onun filmlerini hep izleyeceğiz. hep güleceğiz ,ağlayacağız. gözü arkada kalmaz kemal abinin.
Geçen bir arkadaşımın jim Carry ile karşılaştırması sonucu hakkında tekrar düşündüğüm sanatçı. Acaba milliyetçi duygularımlamı yaklaşıyorum bilemiyorum ama bence jim Carry'den daha komik
Adamın Jest ve minikleri resmen efsane ve kendini her defasında büyük bir mutlulukla izlettiriyor jim carry'nin aksine.
Özlenen usta, gerçek bir sanatçıdır. Mekanı cennet olsun.
filmlerini küçükken izlediğimde gülüp geçerdim ancak daha sonra tekrar izlediğimde sömürü düzenine, töreye, kapitalizme ne kadar giydirdiğini şimdi anlayabiliyorum.
seni çok seviyorum kemal sunal. ve çok özlüyorum tabii ki. ne kadar az insan hiç tanımadığı hiç görmediği insanlar tarafından bu kadar yürekten sevilir ve özlenir ki? inek şaban'la ya da tarzan Rıfkı gibi filmlerinle değil. onları da seviyorum ama seni kasaptan bakkaldan köşe bucak kaçan halinle seviyorum en çok. haklıyken hep haksız düştüğün için karakola gitmeye çekinen halinle seviyorum. ödül diye köyden kente göç ettirilen ve dolmuş parasını bile evini geçindirmek için harcayan, her sabah okula maraton koşusu adı altında yetişen öğretmen halinle seviyorum. garibanlığını seviyorum. acılara bile kahkahalarla gülmeni bir de.
gerçek hayatında ne kadar az güldüğünü öğrendiğim günden beri filmlerdeki gülüşün daha anlamlı. yani yıllardır sen gülerken umut yeşeriyor etrafımda. kayıkta bulduğu bebeği evlat belleyen ben gibiyim. kıymetli saatini rehin bırakan da ben. ben gibiyim bir robotun ölmesine için için ağlayan. o temiz yürekli deli kahraman, o karlı havalarda kaymakam ben gibiyim. köylere, kalplere, dostlara tel örgüler çeken de ben...
bir kez bile sektirmeden, rastladığım kanalda durup seyrederim yüzünü, gülüşünü. sesin ruhumu çok eskilerden çok uzak geleceklere taşır. ne kadar da beyazsın. ne kadar bizden. nasıl da yarım kaldın. yine de yaşıyorsun biliyor musun? her bir adın her bir sözün capcanlı aramızda. içimizde garipliğinden nice şey taşıyoruz. yalnızlığından. "senin daha çok kazanman lazım şevket." deyişinden en saf halinle... "teessüf ederim ben size böyle mi kahve yapıyorum?" deyişinden... saflığından işte anlasana. en güzide bir laci gibi üzerine cuk oturan... bir mendil gibi pırıl pırıl kalbinin üstünde duran ne çok şey. evimizdensin. ailemizden. yüreğimizden. ekmek gibi kutsal önce, sonra ekmek gibi öksüz, hem yetim... çilenin neferisin.
seni çok seviyorum kemal sunal. gırtlağıma yapışsalar babama demem böyle. babamdan çok görmüşlüğüm var seni. ondan çok gülmüşlüğüm ağlamışlığım var beraber. duan dilimden eksik değil. sesin kulaklarımdan yüzün hatırımdan masumiyetin ruhumdan...
çok erkendi çok. nasıl da yarım kaldın. nasıl da yarım kaldım. nasıl da yarım kaldık. daha büyüyecektik. büyüyecektik...