güzel başlayan, iyi devam eden fakat sonu kötü bitirilen filmdir. son 20 dakikasına biraz daha emek verilseymiş, üstünde biraz daha düşünülseymiş keşke.
herkesin çok beğenmesine anlam veremediğim vasat altı film. bazı çekimlerin güzel olması dışında ne senaryodaki akıcılık ne de olayların vermesi gereken hissiyat çok alt seviyelerdedir.
tek çıkarım kıvanç tatlıtuğ'un kendini fevkalade geliştirmiş olmasıdır.
''Olmayan kadehimi sana kaldırıyorum üstad'' sahnesi gibi.
Sahneler ve çekimler bu güne kadar yapılmış pek çok filmden öte güzellikteydi. Mükellefiyetler Kanununa dokundurulması filmin siyasi yanı. Şair seven herkesin gidip görmesi gereken ve sırf kadrosu yüzünden giden herkesin rüştü onur ve muzaffer tayyip usluyu, hiç olmazsa behçet necatigil'i biliyor olacağına sevindiğim film. Replikler her yüksek gişeli türk filminin kaderi doğrultusunda sosyal paylaşım sitelerinde eski sevgiliye gönderme ve aşk acısı sebebine kullanılıyor, çok üzülüyorum.
Az önce çıktığım, senaryosu mükembel, insana çok güzel duygular yaşatan, oyuncuların da rollerini harika oynadığı,herkese önerebileceğim muhteşem bir sanat eseri film.
fragmanındaki bazı sahnelerin olmadığını gördüğüm film. ama o düğünde rüştü onur ( mert fırat ) un okuduğu şiir benim göz yaşlarıma hakim olamamama sebep olmuştur.
beklentilerimi karşılamamış filmdir. konular yarım yamalak bırakılmış, iyi bir son olmamışvb. ama güzel bir yağlı boyaya bakıp şiir dinlemek isteyenler kaçırmasın. kıvanç ve mert de çok çok iyiler.
büyük beklentiyle gidecek olanların gitmemesi gereken ve medyada fazlaca reklamı yapılan film. şiiri sevenler ve iyi oyunculuk izlemek isteyenler için verdikleri paraya değebilir aksi takdirde "gidecez müthiş ağlıcaz, duygulanacaz" diye bir şey yok.
filmin konusu ne diye düşünürsek: iki şairin hayatı tamam. ne oluyor hayatlarında: verem oluyorlar. sonra: ölüyorlar diye basite indirgenebilir. ama öyle bir şey değil niyetim. o yıllarda yaşanan zorluklar ve gerçekten dost iki şairin hem şiir hem aşk hem de hastalık mücadeleleri çok güzel anlatılmış.ama ya kurguda bir sıkıntı vardı ya da sonu olmadı bilmiyorum. sonuçta film bende o kadar anlatılan ve benimde beklediğim etkiyi oluşturamadı.
filmin tek kötü yanı yılmaz erdoğanın karısını oynatmasıdır, kendisinden ismiyle söz etmiyorum zira ismiyle anılacak derecede bir başarı elde edemez oyunculuk konusunda. onun haricinde konudan, dekora, oyunculuğa kadar her şey güzeldi filmde.
--spoiler--
daktiloyu düşürdükleri sahnede ben irkildim, içim sızladı. filme kaptırmamak elde değil.
--spoiler--
film siyah beyaz çekilseymiş biraz daha güzel olurmuş gibime geliyor. bu şekilde schindler'in listesi tadında bir film olabilirdi. ama yine de kullanılan tonlar çok hoş.
yılmaz erdoğan'ın sesinin şiirlere ne kadar yakıştığını bu filmle bir kez daha anlamış olduk. kendisi ergenlerimize şiirlerini facebook iletilerinde kullanabilecekleri iki yeni şairi tanıtmıştır. gerçi kıvanç kardeşimiz olmasa onları da tanıyamazdılar ama yine de bir şekilde öğrenmeleri türk şiiri adına güzel bir gelişme.
son olarak mert fırat'ın oyuculuğu dururken kıvanç'tan bahsetmek bence biraz abesle iştikal bir durum. film hakkındaki görüşlerim bu. arz ederim.
yorum morum gerektirmeyen film. ilk yarı bittiğinde ne vardı dersen iki tane öksüren adam ve bir tane de malın önde gideni kız. hani şair şair diyenlere de sesleniyorum filmin ilk yarısında adam gibi bir şiir bile okunmadı amk.
berbat ötesi film.
ilk sahnesi ile ne oluyo nazi kampı mı burası dediğim, maden ocağı sahnelerini abartılı bulduğum, bunlar dışında başından sonuna hiç sıkılmadığım, o kadar hüzne rağmen kıvanç tatlıtuğ'un o garip duruşuna yer yer güldüğüm, ama helal olsun da dediğim, biraz da sanki yabancı filmlerde kullanılan ses ve müzik kullanılarak bilinçaltına etki edilmeye çalışıldığını düşündüğüm filmdir.ya bana öyle geldi ya da gerçekten bizden müzikler değil de yabancı filmlerdeki gibi bildik alışıldık müzikler kullanılmıştı..