çocukluğumuza ait bir anı olarak kalmıştır. boş derste ortaklaşa liste yapıp kasetçiye bırakır iki üç gün sonra da alır, kaset kapağı kırılmış ama hala çalabilen teybimizde o kaseti çalar,dinler,mutlu olurduk.
bir başka versiyonu da radyodan kasete çekmektir. istediğin şarkının çıkmasını beklersin, sonra kayıt tuşuna basarsın. asla rahat değilsindir o an, şarkıdan asla her zaman aldığın tadı alamazsın çünkü bir aksilik çıkıp kaydın heba olması gibi bir olasılık vardır akılda. tabi şarkı arasında radyo kanalının reklamı da tuzu biberi olur kaydın. ama sonunda kaydı sonlandırdığındaki haz yoktur hiçbir şeyde. çünkü çalsa da dinlesem dediğin o şarkı artık senindir.
radyoda dinlediğin müziği unutmamak için hemen not edip liste dolduktan sonra kasetçiye gidip ilsteyi teslim etmektir.
kaseti alıp eve geldikten sonra kasetteki şarkıları kontrol etmek için ff tuşuna basıp kaseti ileri alarak aralarda şarkıyı kontrol etmek, daha sonra tekrar ff'ye basarak diğer şarkıya geçmek ve o şarkıyı da kontrol etmek unutulmayan yıllardandır.
birde bunun karışık şarkılardan hazır doldurulmuş hali vardır ki o bambaşka bir duygudur.
televole mixlerin revaçta olduğu zamanlar için (bkz: 90 larda çocuk olmak)
90'lı çocukların ise; cd'ciye liste verip cd doldurma işinin eski versiyonudur ama yaşanılan hisler aynıdır. tabii ki evde bilgisayar yoktur ve yalnızca vcd oynatıcınız vardır. sen; bir şarkı listesi yapmışsındır özene bezene, üzerinde saatlerce düşünerek. cd'ci ise sizinle uğraşmak işine gelmediği için kafasına göre doldurur ve hayal kırıklığı yaşarsınız. bir de 'xxxx'in şu şarkısı yok ama onun yerine şunu atıyorum.' şeklinde yalandan bir haberdar eder sizi.