bu gece
sessizliğin içinde kayıp giden bir hüzün titretiyor tüm vücudumu
anlayamıyorum
kurtulamadığım hisler heryanıma bulanmışken
gözlerimde canlanıyor bulanık, hayalden anıların
sana da bulaşsa keşke diyorum
seni de bulsa bu yanım
tenine dokunurken ağlasa, ter dökse her yanım
kaybetmeye tahammülüm yokken seni
ne yapsam bilmiyorum, anlayamadım...
Bana sevgilim demiştin
Çok özlüyorum demiştin
Ne düşündün hiç bilmedim
Kötü zamanlama, kararsızım
Arkadaş kalalım dedin
Hayat aşka karşı, ölüm hayata
Aynı bizim gibi karşılıksız
Hayat aşka karşı, ölüm hayata
Aynı bizim gibi karşılıksız
Karşılıksız, karşılıksız..
Bir aşk üçgeni.
en güzel aşktır. kalbine zarar vermezsin. seversin ama ona söylemezsin. o seni anlar bakışlarından sen söylemedikçe hiç bir şey yapmaz.
varsın yapmasın kalbine göm boşver. zaten seni hissederse gelir.
bir abim bile yok anlıyor musun, hadi hüzünle...
hüzünlen de olabilirdi aslında ama kafiye tutmuyor. bunu da anlıyor musun acaba?
yazıların ahengi bir harf belki, hayatın ahengini kaçırmışlar diyorum, duymuyorsun.
bak yine esinlerle doldu taştı kağıt, bir de bekliyorum gelmiyorsun.
abi mi kedi mi dersen, ikisinden de biraz koy.
kedi sahibi olmalıyım, abi fırsatını kaçırdım. belki ismini "aga" koyarım.
sonra severim onu, karşılıksız... bu sınavdan da firesiz çıkarım. ateş diyorum, ateş...
ateş seni çağırıyor. firefly bir de. bak ingilizcem de var.
oysa tek istediğim sınav kağıdında güzel bir not. şöyle en kırmızısından. sen aa dersin ben 100.
bir de 1000a var bilmiyorum, onu da biliyor musun?
şişli diyoruz oraya, severdik bazı bazı kalabalığını da.
kapıdan dışarı adımını at. bu bile karşılıksız değil aslında.
otobüs, tramvay, metro, metrobüs...
anlaşıldı bu sabah da istanbul bize küs.
dünyadaki en berbat şey başarısızlığa uğramaktır.
aşkınızın karşılığını alamamış olmak da başarısızlıktır.
insan önce bunu yediremez kendine. sonra içine bir şeyler oturur.hayalini kurdugu kişiyi hayatına sokamamanın, ona bir kez olsun sevgi sözcüklerini gülümseyerek fısıldayamamanın burukluğunu hisseder.
üzer,yıpratır,ağlatır...
şu kısacık hayattaki en gereksiz ve en rezil şey. dünyayı aşmış derdin, bir sınav burdan girer, bir anne dırdırı başka bir yerden çıkar. ve sen onu görürsün: tek derdin o oluverir birden. sürekli görürsün ama, konuşmak yok, akla gelir mi ki hiç? hem sen kimsiiin, o kim? iyi bari git bir de tanış? manyak mısın kızım sen? hadi tanıştın n'olacak ki. belki bir sevdiceği var, sana o gözle bakmayacak sen de onun yanında mal mal bakıcan ona, hiç de anlamayacak çünkü erkekler aptaldır zaten değil mi? kimi kandırıyorsun sen, dünyadaki en aptal şey o anda sensin. tavuk bile senden akıllıdır lan. yoook, hayııır sakın söyleme. ulan seni bu halinde kabul edecek tek kişi anandır ki. sen gidiyorsun elin adamından sadakat, sevgi vs. vs. abidik gubidik ve de üstelik layık olmadığın şeyler istiyorsun, yok yok dileniyorsun resmen. puhah, tabii ki de oğlum, o seni arkadaş gözüyle görüyor çünkü senin tipin arkadaş. senden başka bir şey olmaz. hatta dur ya, senden bir cacık da olmaz zaten. o yüzden unut bu işleri. bak, derdin başından aşmış gördün mü? fark ettiğine ailecek sevindiler yeminle. şimdi adam gibi saatinde eve git de baban bu sefer de defterini bir güzel dürmesin. zira notlarını babana ispiyonluyorum.
ve sevgili kemal, beni anlamadığın ve bana bakmadığın için sana o kadar minnettarım ki. başına gelenler sayesinde senin ve diğer tüm ergen erkeklerin ne mal olduğunu öğrendim. yalnız sadece bazen içim daralıyor sanki kor maşalar kalbimi yerinden oynatıyorlar gibi hissediyorum. annene sordum "geçer kızım" dedi. annenle de konuştum mankafa. hay lanet olsun bana.
seni bir zamanlar karşılıksız da olsa "seven" ilkay.
not: sana nefretimi iyi anlatamadığımı hissettim ve bu notu düşmeyi kendime borç bildim.
bütün serdar ortaç şarkıları senin olsun. b.k ye.
aşklar karşılıksız da yaşar. aşk karşı tarafın tavrına bağlı değildir, kaynağını tamamen yüğrekten alır. o 'kırıcı, yorucu vs' denilen şey değersiz otlar gibi her tarafı saran sıradan sevdadır zaten. herkes aşktan bahseder ama gerçek aşkı yaşayan binde birdir. gerisi kendince triplere girer. aşk yorar mış, üzermiş... ama ö üzüntü, o yıpranma bile ilaç istemez. aşk işte böyle bir hastalıktır, karmaşadır, büyüdür, iksirdir.
aşk ağırdır, verdiği acı güçlüdür, yaşattığı mutluluk kendine müptela eder, sarhoş eder ama aşkda pişmanlık yoktur. pişman olamaz aşık insan.
acıdır, hemde çok acıdır... hayaller vardır ona dair... gerçekleşmeyeceğini bile bile kurulan hayaller... ama ona karılıksız olarak aşık olmazk bile güzeldir. çünkü o asla ulaşılmayacak bir hayaldir. o bir mucizedir.
platonik aşktır.
acı verir ama derler ya aşkların en güzeli diye. harbiden öyledir.
Düşlerinde onu yaşarsın, hayallerinde elinin sıcaklığını hisseder, ona sımsıkı sarılırsın, kokusunu içine çekersin. sesini dinlerken uzak diyarlarda rüzgar okşar saçlarını. onunla konuşunca yüreğin pır pır eder. ama duygularını belli edemezsin. içinde yaşarsın. içine atarsın. şanslıysan, bir gün patlarsın. yoksa yaşanmadan bitmiş olur. yıllarından yıllar götüren olur...
normal bir aşka göre daha fazla acı çekeceğin bir aşk türüdür. aslında mutlu olmak için o kadar çok nedenin vardır ki. karşılıksız aşk beslediğin kişinin sana gülümsesi, onunla tesadüfen olsa da karşılaşmak ve hatta müsait bir ortam olduğunda onunla sohbet edebilmek. adrenalin bu anlarda hep üst seviyelerdedir fakat ne zaman ki o yanınızdan gidip gerçekle yüz yüze kalırsınız işte o zaman canınız çok yanar.
luna parklarda gondol olur ya; onun gibi bir şeydir işte.
yüreğin yerinden çıkar onu her gördüğünde, hani gondol en üst noktadan hızla iner ya; onun gibi işte. acı çeksen de seversin niyeyse. inmek istersin, hiç dursun istemezsin.
ama gondolun ne suçu var, sen binmek istemişsindir ona...
..
seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
...