bilhassa trabzon ili dolaylarında, evlilik namına eksantirik ritüellerin yaşatıldığı bölgemiz. bu yörede; evlenmek isteyen erkek, babasının 2 ayakkabısına çivi çakarmış. babası bu durumu farkettiğinde, oğlu ile konuşur gerekli mukamelelere başlanırmış.
dipnot: ben olsam; ayakkabılarımı çivileyen çocuğu, evlendirmezdim.
kanserin bir memleketi olsa hiç şüphesiz karadeniz olurdu. bu durumda 20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazası olan çernobil faciasının etkisi yadsınamaz.
şöyle bir etrafınıza bakın. ve yıllar önce kaybettiklerimize. yurdun dört bir yanında bu hastalıktan muzdarip kişiler olmakla beraber karadeniz bölgesi'ndeki insanların yaşadıkları ve çektikleri büyük önem taşımaktadır.
erkan ocaklı
kazım koyuncu ve daha nice değerli insanın memleketi olup kötü hastalığın da memleketidir karadeniz..
düğünlerde keleşle havaya ateş etmeyi, kızını yiğenine satmayı, bizden kan çıktı onlardanda kan çıksın demeyi, kızını okutmayıp dağda çobanlık yaptırmayı marifet sanan değildir en azından.
Gotun yiyorsa gel dok denize. Sen bizi, senin gibi yunan tohumu sandin herhalde. Bu ulkede ancak senin gibi gibi vatani bolmek isteyen picler denize dokulur. Gecmiste dokuldugu gibi...
farklı bir yer. tüm türkiye bir yana, çoçukluğumun geçtiği artvin'in dağlarındaki o orman köyü bir yana. türkiye sınırları içinde doğayla bu kadar iç içe yaşanılan bir yer daha görmedim ben. gezmedim sanmayın, edirne, hakkari, muğla ve artvin; hepsini gördüm gezdim ama böyle bir yer görmedim.
doğduğum büyüdüğüm yere yıllar sonra çalışmak için gittim ama yapamadım. kış geldi, kar yağdı, dört tarafıda dağlarla kaplı ilçenin dört tarafı da karla kaplandı. güneş ışıklarını oraya da yolluyordu elbet ama günlerce bulutların ardından yüzünü göstermedi. insanı samimi, yardım sever ama bir o kadar da hoyrat, doğası gibi zorlu.
her şeye rağmen karadeniz şüphesiz ki türkiye'nin cennetidir. o dağ köylere gidip tanımadığı insanların daveti üzerine evlerine girip çaylarını içmeyen insan türkiye'yi gezdim demesin boş yere.
batısındaki karayolu tehlikeli, virajlı ve yorucu olduğu kadar olağanüstü bir güzelliğe de sahiptir. ama o tehlikeli virajlara girmek, o tek arabanın geçebileceği yollara girmek şimdi düşününce çok güzel. gidin, gezin ne diyeyim. batı karadeniz'i gezin yani.
Bu denize karadeniz denmesinin sebebi orta asyadan gelir.Eski türklerde at arabalarının kapısı güneş doğudan doğduğu için doğuya açılırdı.Sonra çin kültürünün etkisiyle arabaların kapısı güneye alınmıştır.Kuzey tarafı karanlık kalmıştır.Ayrıntılı bilgi için (bkz: türklerin tarihi)