ortaya atılan bir; "istanbul a karakış geliyor!!" haberinden sonra, göze uyku girmemesi, saat başı; zırt pırt kalkıp camdan, bir ümitle karın yağmasına bakma...
(her ne kadar, fos çıkıp dursa da) bugünlerde yine başladı bu aksiyon. yine bizlere bir ümit verdiler. şimdi bakın camdan, aralayın perdeyi... belki bir şeyler yağabilir...
belki yine, her kış olduğu gibi, cocukluğumuza bir ani dönüş yaşarız.
kar yağarsa; "trafik olur, kıyamet olur, işler aksar, aaaaa!!" gibi düşünceler bizim umurumuzda olmaz. bizler anın tadını çıkarmaktan yanayızdır. o an için başka hiçbir dert olmaz. sadece yağan kar ve siz...
işte bu yüzden hala, ısrarla perdeyi aralamaya devam ediyoruz, edeceğiz de...
sol frame de gördüğümde kış ile ilgili zihnimde canlanan çocukluk anılarımdan belki de en güzelidir. cılız sokak lambasının loş ışığı altında kara ait hareketler görmek ümidiyle alnımızı camlara yapıştırıp, ertesi gün okullar tatil olursa erkenden kalkıp karla ilgili yapılacak olanlar zihinde listelenirken annemin camda iz yapıyorum diye beni uyarması... herşeye rağmen kar yağması olayı çocuklarda tanrı inancını pekiştiren bir hadisedir. onca yakarmadan sonra karın yağması ve ertesi gün duayı karlar erimesin şeklinde değiştirmek... hepsi güzeldi.
hayatında hiç kar görmemiş biri için tatlı bir heyecandır. ** umutlu bir bekleyiştir. kişi kar yağar yağmaz kendini sokaklara atacak, karlar üzerinde debelenip duracaktır. * ancak bu davranışı çevresindekilerce yadırganmamalıdır. ters tepebilir. kişi bir daha kar görmek istemeyebilir. bu deneyiminde mümkün olduğu kadar yalnız bırakılmalı ve kendini karların içinde kaybetmesine izin verilmelidir. en kısa sürede kar yağmalıdır. o kadar beklemiştir yani yazıktır günahtır. *