cocukken kar yagdiginda cok mutlu olur, karlarin sokakta birikmesi cok hosuma giderdi. o caanim bembeyaz karlara ayaklariyla basip gecenlere de sinir olurdum.
kimi zaman küfürleri uç uca ekleten çekilmez bir teslik,
bir yere yetişmeye çalışırken çıkan engel,
evsizleri öldüren bir facia,
arabayı kaydırıp kazaya sebebiyet veren bir aksilik...
kimi zamansa izleyeme doyum olmayan bir doğa harikası,
tuhaf bir şekilde soğukla insanın içini ısıtan bir keyif,
kayak yapılan zemini tatlandıran bir sürpriz,
sevgiliyle sıcak şarap içerken izlenen güzel bir manzara...
bursa'ya ne zaman kar yağsa hep çocukluğum düşer aklıma. tabanı parlatılmış aykkabılarım vardı, ayaküstü kaymak için...
kayganlaştırılmış zemin üzerine öpücük kondurduğumuz çocukluğumuz.
ilk okul 5. sınıfın yine bir diz boyu kar görmüş bursa'sının hafta sonu vakitleri yokuş aşağı uygun, kaygan zemin parsellemişiz, kayıyoruz...
eller buz kesmiş, ayak parmaklarımızı hissettiğimiz zaten yok, eğleniyor muyuz ? eğlenmek bu olmalı. televizyondan gördüğümüz kış olimpiyatları temalı kayma yöntemlerini uygulamak için yarışıyoruz kendi aramızda. tümsekler yapıp üzerinden atlamanın verdiği tadı hiçbir olimpiyat ateşi eritememiştir.
az önce gibi hatırımdadır.
çocukluk, ancak bir çocuk tarafından tarif edilebilir...
sağ dizimde benimle büyüyüyen yara izim o günden kalma, imza.
evin yolu gözüktü işareti havanın kararmasıyla belirmeye başlar, usuldan dağılma vakti gelmiştir.
ellerin ve ayakların üşüdüğü işte o zaman hissedilmeye başlar. eve vardığınızda bir rabarba, başrolde annenin olduğu bir varyete.
ilk enseye şaplakla başlar anne, ardından kaba yerinize peşin sıra depikler, araya babanın girmesiyle son bulan, karşılıksız dövüş. ben çocuk olsam annem yine dövse...
önce çoraplar değiştirilir, ardından diğerleri.
sobanın başında elde salçalı ekmek, tutabilene aşk olsun. parmaklarımı hissetmeye başladığımda tatlı bir sızı olurdu, en sevdiğim vücut acım olmuştur hep.
bursa'ya ne zaman kar yağsa ben hemen çocuk olurum.
serhad şehri edirne'de dün geceden beri aralıksız devam eden yağış tipi. kar görmeye hasret istanbul ikametgahlı yazarlar doluşun bir araca, 2.5 saat sonra yatın yuvarlanın karlar içinde. üstüne 1.5 tava ciğerini de soktunuz mu sizden mutlusu olmaz bugün için.
trakya nın göbeğinde oturuyorsanız, bu harikulade doğa olayını sık görmeniz biraz zordur ve nadiren şahit olduğunuzda ise yüzünüzde sürekli bir tebessüm asılı kalır, tıpkı şu anda bende kaldığı gibi.
kar yağması, bembeyaz zemine bu taneciklerin düşmesi ve gözünüzün alabildiğine size sunulan beyazlık, anlaşılmaz bir şekilde mutluluk verir insana ve içiniz içinize sığmaz. tabi bizim gibi bu güzelliği nadir yaşayanların yanında, doğuda çetin kış şartlarıyla uğraşmaktan kar yağışının tadını çıkarmayan ülkem insanlarıda çok fazla, maalesef.
hiç kar yağmayan bir ege şehrinde doğmuş biri olarak 4 yıl liseyi okuduğum düzcede hayatımızın her aşamasına girmiş, ama 4 yıldır üniversite okuduğumuz ankarada ise bir türlü karşılaşılamamış yağış.
havanın su kütlerinin...... falan filan tanıma gerek yok. bilenler bilir.
Ne heycan vercisin sen. Pencerede yardan sonra en çok bekleneni, izlenen. Çocukken okulun tatil olamasıydı kar. poştlerle sokaklardan kaymak, kar topu oynamaktı. Büyüdük şimdi hep yeni bir umut habercisi oldun. Masun oldun bize.
bir doğa olayıdır.* çocukları büyüklerden daha mutlu ettiği gözlemlenmiş, insanın içini ısıtan, (dışını soğutuyor)kimi için neşe kaynağı kimi içinse dert olan olaydır.
sıcak odamızda izlemesi güzel, dışarı çıkıp kalın elbiselerimizle birbirimize kar topu atmamız keyiflidir. o karların üzerinde bir karton parçası üzerinde uyuyanları düşünmediğimiz sürece...