aşkı ruh ile yaşamaktır. görmeden gönülden içten içe sessizce.
Hep bir gün benden önce birini sevmenden korktum. Çok sevmenden korktum. istedim ki hayatında en çok beni sev. Benim yerim başka olsun. Çünkü ben seni öyle seviyordum. başka ruhları giymedim üzerime sen gibi. nadasa bıraktım kalbimi gel diye.
benim en kötü huyum hayal etmekti
en çok seni
en çok ellerini
en çok sesinin dudaklarımda bırakacağı yankıyı
hayal ettim
nadasa bıraktım kalbimi
yürekten seveyim seni diye
gönülden seveyim seni diye
oysa senin kalbin nadasa bırakılmazmış bilmedim
benim en kötü huyum
senin de bir gün benim seni sevdiğim kadar seveceğini sanmaktı
vazgeçmedim
nadasım devam ediyor
sevmeye seni severek başlayacağım
sen biliyorsun sen
ve mevsimleri bahara bağladım hep geleceksin diye.
adını söyleyince kısılır sesim...
susarım hep
sana susarım nadasımı boz.
Biliyorum aslında bu yazık hikayenin hiçbir yerindeyim, neden soruyorum kendime. aynaya baksam; görüyorum kendimi bir kenar susu sadece. boyalı cümleleri olan. peki boyalar akınca harflerden tek bir harf susuzluğumu giderecek mi? susma! Konuş lütfen.
adını andıkça kısılır sesim.
susarım susadım, yoksun.
adın yasak cennetimdir diyemem
susarım susadım sana
iç sesimle konuşma
susma susma...
bekledim gelmeni bekledim severek bekledim seni
beklemeyi seninle sevdim
geldin
sen misin dedin
benim dedim
baktın öylece
tanışıyorduk sanki
hiç konuşmadan sarıldık
kelimeler kapı arkasında
bana bak dedim bir daha hiç olmayacağım olamayacağım senin gözlerinde
baktın evet der gibi
dudakların kalbim gibi vuruşlarını bedenimde hissettim
sormadım hiçbir şey
sen de söylemedin
öylece hesapsızca
sarıldım bir daha sarılamam belki diye sıkıca
tek bir kelime
sen sustun ben söylemedim
senden öğrendim sessiz harflerle konuşmayı
giderken baktım son kez sana kızıl güneş gibi renge bürünen yüzüne
sana baktım bu ilk ve son belki diye düşündüm
dudaklarım sende kaldı sakın geri verme
artık ihtiyacım yok konuşmaya dokunmaya
peki kalbin dedin
gözlerinde kalbimi gördüm
o senin zaten benim hiç olmadı ki
sende kaldı dedim her şeyim
artık hangi organlarım sağ kaldıysa onlarla devam edeceğim hayata
gülümsedin yine yarım
peki sevdin mi beni dedim
sustun
benim kadar sever misin dedim, hayatında en çok beni sev tüm kadınlardan.
Baktın sadece
giderken baktım son kez beyaz aynaya kızıl güneş gibi renge bürünen yüzüme
yalan olsada söyle sevdim de bilsemde gerçeği
sen sustun ben düşlerime devam ettim
benim en güzel huyum sevmekti
en çok seni
en çok ellerini
en çok sesinin dudaklarımda bıraktığı yankıyı sevdim
bana bir şarkı söyle içinde adım geçsin
sesini bırak ruhuma seni duymak istiyorum tüm fısıltılarda.
sen sustun beni sessizliğinden bile çok sevmedin
bu yazik hikayenin neresindeyim.
Sensiz olan tüm bölümlerde başroldeyim.
insana inanılmaz acılar verebilen bir aşk türüdür. sevdiğin, değer verdiğin, uğruna öldüğün kişiden karşılık görememek ve hatta küçümsenmek bazen. bunları yaşatır. aynı zamanda insanı olgunlaştırır, aklını başına almasını ve mantığıyla haraket etmesini sağlar. zararından çok yararı vardır*.
bazen de sırf "ümit etmeyeyim,tavırlarımı asılmak olarak görür mü acaba" gibi endişelerle dünyanın sizin için en değerli varlığından uzaklaşmaktır."bir gün biriyle çıkar da ben de o şerefsizin adını işitmek,sıfatını görmek ve hatta elini sıkmak zorunda kalırsam ne yaparım" diye daha önceden sürdürdüğünüz yalandan arkadaşlığı da kesmek zorunda kalırsınız içiniz kan ağlayarak.
karşılıksız aşk bu dünyada allah ın bir insana verebileceği en büyük cezadır.açlıkla,üşümekle,hastalıkla terbiye edilse insan ya hırsızlık yapar ya da ölür hastalıktan olur biter.ama karşılıksız aşkla terbiye edilen biri gece yatağa uzanıp da kafasını meşgul edemediği her an alevli kuyulara dalıp çıkıyordur.her saniye farklı bir ses tonunda o şerefsiz gerçek kafanıza kafanıza vurmaktadır.sevilip sevilmiyorsunuzdur işte.
ama insan güçlüdür.eğer obsesif değilseniz karşılık alamadığınız 3-4 yıl arası yavaş yavaş unutmaya başlarsınız.kimi zaman daha da kısa sürer.ama bu süre geçene kadar siz insan değilsiniz.hareket edip görüp konuşabilen bir robotsunuz sadece.kısacası insan haklarına aykırıdır karşılıksız aşk.çaresi olmayan tek hastalıktır.
bir insan evladı tarafından, kendinizi hamamböceği gibi görmenize sebep olan aşktır. elinde shelltox olsa sıkar yani üzerinize. duvarda gezerken, terlik yemiş gibi olursunuz.
kendi benliğinizi başka birinin benliğinde görüp onun sizi sevmemesine karşı sevmektir. gerçektir ve direnmenizi gerektirir. son gücünüze kadar direnirsiniz de. o bilmese de onun için güler onun için ağlarsınız. zordur karşılıksız sevmek ama insana çok şey katar.
en zor olanıda bunu ona söylediğinizde artık eskiye dönüşün mümkün olmamasıdır.zira artık iki yabancısınızdır.herkesle konuşur sizinle konuşmaz,herkesi görür sizi görmez,herkesle dosttur sizinle arkadaş....bu böyle uzayıp gider.
ben ümitsiz aşklar için yaratılmışım
ayrılıklar için, sonsuz kederler için
ne zaman ta derinden sevsem bir kadını
ezilmeli yeni açmış gülleri kalbimin
en güçlü zehir olmalı aşk dediğin
alkol gibi damarlarıma yürümeli
sarmalı her yanımı gece olunca
içimde bir çıbancasına büyümeli
insan sevince her gün bir kez ölmeli
her gün bir başka yerine saplanmalı o kurşun
yollara düşmeli, perişan deli divane
erimeli potasında o garip var oluşun
artık uzak bir anıdır huzur ve sükun
o büyük yangın başlamışsa yürekte
bir gün gelir de bu çaresizliğin
aranır bütün tesellisi ölmekte
o yerde sevilmek de yalan sevmekte
nereye baksan dizboyu karanlık
boşuna bir ışık arama göklerde
her şeyinle aşkın içindesin artık
böyle gitgide derinlere çeker o bataklık
orada ölümsüz olur nice kara sevdalı
sevmek, hiç sevilmeden; korkunç güzel aşk dediğin karşılıksız olmalı *
'platonik aşk' diye de tabir edilen, sahip olan insanların bir duble sek votkayı hızlı bir şekilde içtiğinde içlerinde oluşacak olan acının misli mislini oluşturan acı oluşturma duygusudur.
bir de karşılıksız aşk fakat karşılıklı sevgi şekli vardır ki fikrimce en zorlarındandır yaşanabileceklerin.
Seni seven ama seni sevmediğin; hayır hayır olmadı: seni seven ama senin onu onun seni sevdiği gibi sevmediğin&; fark etmemiştim tarifinin bu denli zor olduğunu daha önce, deniyorum son kez dilimin ucuna gelen kelimelerle; o seni başka bakışlardan bile kıskanırken senin onu bu kıskançlığı bile fark edemeyecek kadar uzaktan ama en önemsizlerinden en önemlilerine her şeyini paylaşacağın kadar yakından sevdiğin. Büyük ihtimalle eski dostun ve şimdilerde elin telefona gittikçe kendini engellediğin, hayatının en önemli parçalarından biri olduğu için vazgeçemediğin ama yine hayatının bir o kadar önemli bir parçasına zarar verdiği için vazgeçmenin gereğini hem en mantıklı hem en duygusal yanlarınla hissettiğin. Dolduramadıktan sonra onun tarifini doğru kelimelerle, anlatamadıkça onu içinizden geldiği şekliyle, başaramayınca bunu sınırlı kelime haznenizle, ilk tarifin kolaylığı cezbediyor insanı ve işin zor kısmını anlayana bırakmak; seni seven ama senin sevmediğin işte, en kaba ama en kişisel doldurmalara müsait şekliyle.