Süleymaniye gibi olağanüstü güzellikte bir külliyeyi mimar sinan'a yaptırmış osmanlı devleti'nin 10.uncu padişahıdır. Bi de diziden dolayı bu ara baya bi beddua yemiştir.
torunu olmadigim padisahlardan sadece biri.
dizide ogullarini torunlarini bogdurtup bogdurtup uzulmus havasi vermisler, yazik.
katilin oglu da katil olur, tipki hirsizlar gibi der burdan siyasi mesajimi da veririm.
türk milletinin umudu olan oğlu şehzade mustafa'yı isyan gerekçesi ile katlettirmiştir. bir mustafa gitmiş bir mustafa gelmiştir. gelen mustafa tüm dünya'ya türklerin gücünü tekrar göstermiştir. yaralı ve asırlardır savaş yorgunu olan türkler tekrar sınırlarını çizmişler ve topraklarını korumak için hala bugün gencecik yiğitleri toprağa vermektedir.
bursada hakkinda dava acilan padisah.
sultan oglu sultan.
mahkeme oglunu oldurttugu gerekcesi ile acilan davayi takipsizlik nediyle kapatmisti.
mahkeme takipsizlik nedeiyle degilde sultan suleymani bu dunyada ne turkiye cumhuriyeti mahkemelerinin ne de baska bir mahkemenin yargilamaya tassaginin yetmeyecegi yonunde karar verseymis iyi olurmus.
Yahyadan Kanuni ye:
Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayâl eder, günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı? diye derin derin düşünmeye başlar... Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendiye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahyâ Efendiye gönderir... Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğullarının âkıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı? şeklinde mektubunu gönderir.
Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahyâ Efendinin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:
Neme lâzım be Sultânım!
Topkapı Sarayında bu cevabı hayretle okuyan Sultân, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar: Acaba bilmediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta? Nihayet kalkar, Yahyâ Efendinin Beşiktaştaki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:
Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!
Sultânım sizin sorunuzu ciddiye almamak kâbil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.
iyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece neme lâzım be Sultânım! demişsiniz. Sanki Beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkarıyorum.
Sultânım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa, işitenler de neme lâzım deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryâdı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimâd ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...
Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdîk eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir âlime memleketinin sahip olduğu için Allaha şükreder. Yahya Efendi'ye ise bu tür tenbihlerini mutlaka söylemesi gerektiğini anlatır.
ilgili mektup, Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.
***
Osmanlı pâdişâhı, Kânûnî zamanında,
Yahyâ Efendi diye, vardı ki bir evliyâ.
Sultan, Ağabey diye, ona hitab ederdi,
Büyük zât olduğunu, bilir ve çok severdi.
Velî Yahyâ Efendi, hazret-i Hızır ile,
Sık sık görüşür idi, Allah'ın izni ile.
Pâdişâh bu durumu, çok iyi biliyordu,
Kendisi de Hızırla, görüşmek istiyordu.
Çıktı sultan bir gece, kayıkla gezintiye,
Yanaştırıp kayığı, bir ara Ortaköye.
Yahyâ Efendiye de, gönderdi ki bir haber;
O da gelip bulunsun, kendisiyle beraber.
Yahya Efendi dahi, onun ricâsı ile,
Gelip bindi kayığa, yanında birisiyle.
Sultanın parmağında kıymetli yüzük vardı.
O kişi, dikkatlice o yüzüğe bakardı.
iyice farkedince, bunu Sultan Süleymân,
O kıymetli yüzüğü, çıkarıp parmağından,
Dedi ki: Siz gâliba, bunu merak ettiniz,
Alıp daha yakından, bakıp inceleyiniz.
O zât aldı yüzüğü, evirip çevirerek,
Atıverdi denize, hem de gülümseyerek.
Yahyâ Efendi hariç, kayıkta bulunanlar,
Çok hayret ettiler ki, acabâ bu ne yapar?
Biraz sonra o kişi inmeği arzu etti
Pâdişâh kayıkçıya; Kıyıya yanaş dedi.
O kişi tam inerken bir avuç su alarak,
Uzattı pâdişâha, göz altından bakarak.
Avcundaki o suda attığı yüzük vardı,
Pâdişah bunu görüp, hayretten dona kaldı.
Tutmak istediyse de, o kişinin elinden,
Lâkin o zât bir anda, kayboldu göz önünden.
Sordu Sultan Süleymân, Yahyâ Efendiye ki
Ağabey, ne oluyor, bu olanlar nedir ki?
Efendim gördüğünüz, Hızır idi deyince,
Dedi: Bunu ne için, demedin daha önce.
Buyurdu: O kendini, tanıttı hükümdârım,
Lâkin siz tanımakta, geç kaldınız hünkârım.
Muhteşem Süleyman olarakta bilinen Osmanlı padişahıdır. Yönümüzü Avrupa'ya çeviren ve birçok toprağı Osmanlı'ya katmıstır. Macarları Almanya'ya kadar kovalamıştır. Günümüzde dizide gösterildiği gibi ömrü haremde geçmemiştir. Aksine sürekli sefere çıkmıştır.
bazı salakları rahatlatalım, mustafa ateist uzaylıyla işbirliği yaptı, yedi yaşındaki çocuk vampirdi, bayezatın beşikteki oğlu kurt adamdı, süleyman sütten çıkmış ak kaşıktı hele rüstem ve hürrem melekti canım he canım oldu mu?
Osmanlı Devletinin 10.padişahıdır zannedildiği gibi cariye peşinde koşmamiş at üstünde savaş meydanlarında ömür geçirmiştir 40 yıllık taht hayatı boyunca sadece 4 yıl haremde bulunmuştur .
ulan, bu adamın başlığına "büyük adamdır vesselam." yazıyorum. eksi yiyor anasını satayım. siz nesiniz oğlum, ben sizi anlayamıyorum lan. kanuni sultan süleyman lan bu adam, sen neyine bakarak eksiliyosun, ben onu anlayamadım yani.
hayır, sevmezsin falan anlarım da, koskoca sultan süleyman'ın büyük adam olmadığını düşünmek de saçma geliyor açıkçası. komiksiniz.
tarihe meraklı, ilgili, elinden geldiğince takip eden, jorga'yı, hammer'i okumuş, Süleyman dönemi eserleri ile ilgili olarak doktora seviyesinde, ayrıca tarih bölümü öğrencisi birisi olarak diyorum ki...
mezarında ters dönesin Süleyman! hakkın divanında burnundan fitir fitir gelsin...
babandan aldığın muhteşem devleti, safahat ile, çakalın karının lafına kanarak, kapitülasyonlarınla, beceriksiz seferlerinle, her daim yanında tuttuğun devşirmelerin, dirsek çevirdiğin Türkmenlerinle, üzerinde hükmünü kaybettiğin yeniçerinle, canına kıydığın pırıl pırıl şehzadelerinle, keş seliminle ağzına sıçtın ya...
osmanlı hanı. dönemin şartları diye savunulmaya çalışılıyor bugünlerde. ee zaten dönemin şartına göre de yaptığı yanlış bir şey. en parlak şehzadeyi öldürüyorsun sen. dönemin şartı bu mudur ? o dönemde şart olan '' iyi şehzadenin öldürülmesi '' mi ? mustafa isyan etti diyenlerle zaten hiç tarih konuşmayın. padişahlardan çok mersiye yazılmış. koca bir halk yanılır, 1000 devlet adamı yanılır ama 10-15 şair yanılamaz... ayrıca idamdan sonra gelen avrupa'lı bir gezgin 3 bebekten 2 sinin adı mustafa demiş raporunda. şu sevgiye bakar mısınız ? adam isyan edecek, hainlik yapacak sonra da babasının çadırına yalnız girecek, herkes uyaracak ama o dinlemeyip çadıra girecek ha ? bu da dönemin şartı sanırım. hain ol ama ölüme yürü. iyiymiş.
ayrıca kanuni'ye asla saygısızlık yapmıyorum ben sağlıklı düşünemediğine inandım hep. 46 yıl savaşın ve ağır bir aşkın içinde olan bir adam 60'lı yaşlarında sağlıklı düşünemez diyorum..
bilip bilmeden konuşan kişiler yok şehzade mustafa ölmese böyle olmazdı şöyle olmazdı kanuni osmanlıyı bitirdi mustafayı öldürerek falan filan ulan nerden biliyorsun mustafanın kahyası mısın sen? belki o osmanlıyı kazanamayacağı bi savaşa sokup komple batıracaktı ? mustafa boku yemiş gibi konuşmayın şurda. Kaldı ki II. Selim söylenenin aksine osmanlıyı geriletmemiş babasından aldığı toprakları genişleterek bırakmıştır oğluna.