2 saatlik huzursuz uykunuzdan kalktıysanız, kafanız bozuksa ve ağzınızda bok gibi bir tat varsa, işkence haline dönüşmüş sabahınız üzerinde mucizevi etkiler yapabilen içecek.
nane-limon nargilesi içilesi olan, öyle ki bizi kartal'daki okuldan çıkarıp kalamış'a getiren mekan.
hayır daha iyisi yoktur demiyorum. sadece o civarlarda daha iyisi yok diyorum.
ne kadar el emeği kullanırsanız ne kadar makinadan kaçarsanız o kadar güzel olan bağımlılıktır. bazıları için kahvaltıdan ya da her hangi bir öğünden daha kıymetlidir. içilmezse kendine gelinmez. bazen huysuzluk çoğu zamanda insana çıplaklık verir. çoğu kahve tutkunu için en güzeli roma'da cafe greeko'dadır benimde boklayamayacağım lezizlikte kahve yapıyor olsalar da ben küba kahvesine, evet o ilk içişte insanı allak bullak eden her hücreni tetikleyen sert kahveye bayılıyorum. en başta dediğim gibi kahveyle ne kadar çok upraşırsanız o kadar güzel olur. nescafe bile şahaser olur haberiniz olsun.
tarif= kahvenizi ve esmer şekerinizi bardağınıza koyun ve sütlü içiyorsanız koyacağınız süt miktarını çezvede kaynatın (sade ise biraz su). kaynayan sütü bardağınıza koyun ve tempolu bir şekilde 10 15 dakika karıştırıp kolunuzu yorun. kahve köpürecektir ardından üst tabaka macunumsu olacaktır ve sonrası adi kahvenizin mükemmelliğe varışı olacaktır. bu 10 küsürlük çabadan sonra suyunuzu yavaşça döküp kahvenizin tadına varın.
afiyet olsun. *
sabahları bir uyanma aracı. yanında iki adet sigarayla alındığında kesin bir ayılma sağlamaktadır. fazla alınması uyku açma özelliğini kaybetmesine sebep olur.
bir testte "kahve size ne ifade ediyor" sorusu ile karşılaştım. cevap olarak ise "huzur" yazdım. test sonuçlarında kahvenin sekse karşılık geldiği yazıyordu. yani ben seksi huzur olarak görüyormuşum bundan bu çıkıyormuş. yani kahveyi çok sevdiğinizi her yerde söylemeyin derim, zira, abaza yaftası yemeniz olası. bir nevi mantık yürütme.
gecenin kuytu karanlığında can yoldaşı. sigara ile bütünleşen bir aşk hikayesinin baş aktörü. uykusuzluğa mahkum edilmiş bünyenin dayanak noktası. kan çanağı gözlerin mucidi.
Türkiye'de daha oturamayan kültürdür.yıllardır tek bilinen yöntem Türk kahvesi pişirme yöntemidir.ve son zamanlarda büyük markaların katılımıyla daha yaygınlaşan espresso kültürü varlık göstermektedir ve bir çok içeceğinde kalbidir.yengeç ve oğlan dönenceleri arasında tropikal iklimde çok iyi yetişir.bunlara örnek olarak latin amerika,arap yarımadası ve asyapasifik ülkeleridir.günlük sınırı aşıldığında zararları elbette vardır ama hergün bir fincan kahve içildiğinde tabiki bir zararı yoktur.
koyu rengine karşın çiçekleri beyaz ve hoş kokulu, kirazı andıran kırmızı meyvesinin içinde iki çekirdek bulunan; dikildikten yaklaşık 3 sene sonra meyve vermeye başlayan ve 30-40 sene boyunca aralıksız meyve veren bir ağaç türüdür coffea (kahve ağacı). Araplar kahvenin canlandırıcı ve enerji veren etkisini şaraba benzetmişler bu yüzden arapçada şarap anlamına gelen "Kahwa" adını vermişler... sonra kahveye dönüşmüş... ingilizce coffee, almanca kaffee, fransızca cafe, hollanda' da koffie, macarlar'da kave, romanyalılarda kava gibi dünyanın bir çok ülkesinde üç aşağı beş yukarı benzer kelimeler kahveyi ifade etmektedir. sadece ermenistan' da kahveye "soorj" denilmektedir.
"kahve miğdeye iner ve ondan sonra her şey harekete geçer: düşünceler tıpkı savaş meydanındaki büyük bir ordunun taburları gibi birbiri ardı sıra gelir; savaş başlar. hatıralar, savaş düzeni alan askerlerin önünde ilerleyen bir bayraktar gibi koşar adım saldırıya geçerler. hafif süvariler görkemli bir şekilde dörtnala kalkar. mantığın topçuları nakliye birlikleri ve fişek kovanlarıyla gümbürder. en zekice buluşlar keskin nişancılar olarak katılır. karakterler kostümlerini kuşanır, kağıt mürekkeple kaplanır, muharebe başlar ve savaşın yapıldığı meydan nasıl kapkara barut dumanının altında kalıyorsa bu muharebe de kara dalgaların akınıyla son bulur."
