bir cihan osmanlı torunu olup esenyurt'taki ayakkabı boyacısı kardeşimin, uzunçayır'da seyyar poğaça satan kardeşimin, kayseri'de mantı açan bir anamın, sabuncu belinde kaza yapan bir kardeşimin, rize'de çay toplayan emektar insanlarımın adına her ne kadar üzülerek böyle bir soruyu sormak zorunda kalsam da, toplumsal duyarlılığımdan ötürü bütün kıymetli türk vatandaşlarına önce bahsettiğim o emekçi vatansever ak gönüllü insanlarla bir olup sormak istediğimiz soru.
gerçekten düşünüyorum. ya kardeşim bu bedenlerimize kıymet vermiyoruz, lakin yüce allah'ın emanetidir deyip vücuduma iyi bakıyorum. pekmezimi eksik etmiyorum, kansızlık var bende biliyorsunuz. çökeleğim olsun, sucuğum olsun gayet tabii köyden getirtip yiyorum organik biçimde. diyorum ki kardeşim, bu çökeleği benim boğazıma dizen şey nedir? düşünüp duruyorum kendimce ve bir sabah kahvaltımı edip tost ekmeğimin üstüne sürdüğüm sarelleyi diğerine sürerek tasarruf ederken perdenin arkasından bakıyorum. yüce allah'ın yasakladığı bir biçimde bayanlar sokaklarda geziyor, başları açık biçimdeler. altlarında taytlar, bir yerleri kabarmış orada eksi işareti çıkmış biçimdeler.
üzülüyorum, bir parça daha sarelle sürüyorum ekmeğime, perdenin ardından izliyorum sanki ben yokmuşumcasına geziyorlar, kız mıdır kadın mıdır bilmiyorum hiçbiri. fakat bu hakkı kendilerinde görüyorlar, üstelik bazıları hamile, doğacak çocuklarına şimdiden nasıl bir örnek teşkil ediyorlar diye düşünüyorum.
üzülüyorum yozgatlı işçi kardeşimin aydınlık yarınlarına, üzülüyorum emekli olduğu halde gece bekçiliği yapan tokatlı dayıma, bu ülkemin mazlumlarının yarınlarını kirletenlere ağlıyorum. hiç ama hiçte utanmıyorum...