aşk, irade ile fiil arasındaki zaman farkında yaşanılan yoğun sabırsızlık sürecini dolduran geçici hormon olayıdır. sikişmeye karar vermiş irade, fiil yani eylem safhasına geçene kadarki sürecin cinsel dürtülerin tatmin dışı şekilde baskılanmasına ihtiyaç duyar.
aşık olunduğunda mastürbasyon dahi yapılamamasının nedeni budur. aşk, sikişme fiili ile sikişmeye karar verildiği an arasndaki zamanı doldurur ki fail yani âşık, bu sürede cinsel dürtülerini kontrol edebilsin.
bu süreci kadınlar ebedi zannederler. ciddi bir yanılgıdır. söz konusu eylem yani sikiş gerçekleştiğinde aşka duyulan bedeni ihtiyaç ortadan kalkar. fiil ile netice arasındaki süreç boş geçebilir. netice yani çocuk olması aşkı alevlendirebilir dense de söz konusu yakınlaşma aşk olarak adlandırılabilecek kadar "cayır cayır tutkular" niteliğinde olmadığından bu teori çökmüş bir teoridir.
Aşık olduğum kızla sevişemem kafasındaki insanların yanılgısıdır. Çünkü seviştikleri kişilerin "sikildikleri" 'ni; dolayısıyla masumiyetlerinin ve güzelliklerinin bozulduklarını; akabinde o kadında kendilerini çeken daha az nitelik kalacağını düşündüklerinen bunu yapmaya "kıyamaz" 'lar. Bu bir hata ve daha en temelden yanlışlıktır.
Kimse, kendi inancını başkasına izah etme yanılgısına düşmemelidir, zira izah etmek karşılığında o kişinin inancını kazanamadığınızda başarısızlığa dönüşür. Aşka inanmayan bir kimsenin başkalarına da bunu ispatlama fikri bu bağlamda saçmadır.
Aradan yıllar geçse de, sevgiliyle kavga edilen bir günün sonunda sabah kalkıp ona sevdiği bir şeyi hazırlamaktır "aşık" olmak. O ilk başlardaki heyecan kalmasa da, yaşanan bin bir türlü farklı olay kişileri savursa da aşk, sevdiğin kişi için birşeyler yapabilmektir.
Bana göre aşk yoktur diyen kimse korkaktır, olayların geçiciliği ve birilerine uzun süre fedakarca bağlanabilmenin zorluğu o kişi daha en başta yıldırmıştır. Kendini haklı kılabilmek için aşkın tanımını cinsellik üzerinden yapmaya kalkmıştır. Aşk vardır ve herkes için vardır. Fiziksel ihtiyaçlar aşık olunan kişiye karşı tavırları değiştirse de, aradan yıllar geçtiğinde bile " o ne yapıyor acaba " diye sormaktır kendi kendine ve içinin cız etmesidir.
(bkz: olmayan şeyin yokluğunu ispat etmenin paradoks olması.)
aşk bir inanç gibidir kimi bağlanır ona düğüm olur çözülemez kimi de varlığını inkar eder kendini başka duygularda anlatmaya çalışır aşk yaşamadan hissetmeden kendini belli etmez bir an yok sanırsın karşında bitiverir yıllarca inanırsın karşına çıkmaz inançlar sadece kadınlara değil erkeklerede verilmiştir şimdi bunu kime anlatsan herkes kendi bildiğini okur.
biz kadınlar zaten aşka inanmıyoruz beyler. bir yaşadığımız diğer duygulara inanıyoruz. zaten aş denilern şeyn ömrü bir buçuk yıl sürmüyor mu? bir buçuk yıldan sonra artık beyin aşk hormonları salgılamayı bırakıyor. yerine de alışkanlık gibi duygular geliyor. insan sevgilisini gördüğünde heycanlanmıyor bile. aşk sadece bi anlk heycn gibi birşeydir. bırakında biraz olsun yoksa kokuşmuş çoraplarınızı kim yıkardı?
kadınları aşkın yokluğuna değil de onları gerçekten sevebilecek bir erkek olduğuna inandırmak çok daha zordur ne yaparsanız yapın suçlu hep siz olacaksınız sevmeyen hep siz olacaksınız. garip şeyler işte.
tabi ki zor bir eylemdir fakat ne için zor bir eylemdir. kadına aşkı anlatacak kişi ( kadın ya da erkek ne fark eder ) aşkın ne anlama geldiğini biliyor mu ki karşısındakine anlatsın. Herkese göre farklı tanımlar içeren ( biri acı çekmiştir aşk acı demiştir biri aşkı görmemiştir aşk yok demiştir ) 3 harfin bir başkasına anlatılmaya çalışması zor bir durumdur.
Türk erkeğinin Sonuna kadar uğraşıp hayatta en başarılı olduğu eylemdir.
Bir kadına Ağız tadıyla aşk yaşatmazlar. Ve kadın anlar ki aşk yoktur.
Ama adamlara sOrsan onlardan başka aşık yoktur. Hadi canım sen de...